Haberin yayım tarihi
2013-04-01
Haberin bulunduğu kategoriler

TARİHTE YÖNTEM ve BİLİNCİN ÖNEMİ

Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? (Mehmet Âkif Ersoy)

İnsanoğlunun ortaya koyduğu eylemleri sağlıklı bir şekilde analiz edebilmesine vesile olan disiplinlerden birisi de tarihtir. Tarih konusunda İslam düşüncesinde öne çıkan düşünürlerden birisi de İbn Haldun’dur (ö. 1406). Tarih konusunda İbn Haldun’un getirmiş olduğu yenilik, yöntem sorununu ortaya koyarak değerlendirmesidir. İbn Haldun tarih ilminin kişiye din ve dünya işlerini düzgün bir şekilde temellendirip geçmiş toplulukların düşünüş ve yaşam biçimlerini tanımasını sağlayan önemli bir ilim olduğunu belirtmektedir. Bu önemli ilmi doğru bir şekilde değerlendirebilmek için yöntem büyük bir önem arz etmektedir.

Bugün kütüphanelerimizde gezindiğimiz zaman tarihle ilgili birçok eser ile karşılaşmaktayız. Bu eserler tarihten olayları içermekte ve geçmiş dönemlerde yaşanmış olayları açıklamaya çalışmaktadır. Kütüphanelerimizdeki bu eserler arasında tarih metodolojisi ve tarihi incelerken izlenmesi gereken yöntem ve sistemlerin konu edildiği eserler çok azdır. Böylesi önemli olan bir ilmin yöntem ve metodolojisini inceleyen eserlerin az olması tarih hakkında oluşan karmaşık ve çelişkili yapıların oluşmasına yol açmaktadır.

Tarihi yapanlar kadar yazanlara da büyük iş düşmektedir. Mustafa Kemal “Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir, yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır” diyerek tarihçinin tarihi yapanlara büyük bir sadakat borcu olduğunu bildirmiştir.

Tarih, milletlerin kültürlerini, hayat tarzlarını, milli ve manevi bütün değerlerini nesilden nesle aktararak canlılıklarını devam ettirip, geçmişin olayları ile geleceğe yön veren bir bilim dalıdır. Acı-tatlı hatıraların, önemli başarıların yaşandığı bir zaman dilimini ifade eder.  Toplumlar ve milletler, kuruluşlarını etkileyen hareketlerden doğan olayları, zaman ve yer göstererek anlatan, bu olaylar arasındaki ilişkileri, daha önceki ve sonraki olaylarla bağlantılarını, karşılıklı etkilenmelerini, kendi iç sorunlarını tarih bilimi ile incelerler.   

İnsan, tarihi olguları manalı bir bütün içinde bölümler halinde görebiliyorsa tarihi şuurun oluşmuş olduğunu söylemek mümkündür. Aksi halde bütün ve parça karmaşası içerisinde tarih bilinci ve şuuru zayıflayarak yok olmaya yüz tutabilir.

İnsanın kendi soyunu bilmesi kadar önemli olan tarih bilinci ve şuuru sistematik ve yöntemli bir şekilde oluşturulan eserlerle yapılabilir. Ancak bu noktada hayatın daima değişken olduğu unutulmamalıdır. Bu değişkenliği yok saymadan bilinçli bir şekilde sosyal çöküntü ve yükselişlerinde tarih üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri göz ardı edilmeden oluşturulacak olan programlar ve eserler tarih bilimine yapılacak olan büyük bir katkıdır.

Tarih milletler için büyük bir kaynaktır. Tarihini bilmeyen veya tanımayan topluluklar tarih bilincine sahip olan milletler tarafından yok olmaya sürüklenirler.

Prof. Dr. Mehmet Altay Köymen “Tarih gür bir kaynaktır bu kaynaktan içme bahtiyarlığına erişenler geçmişi, içinde bulunduğumuz zamanı ve geleceği aydınlık görürler. Bu kaynaktan içme bahtiyarlığına erişemeyenler ise karanlıkta yol bulmaya çalışanlar gibi tökezlenmekten hatta düşmekten kurtulamazlar” diyerek tarihin bireyler, toplumlar ve milletler üzerindeki önemini belirtmiştir.

Tarihçi ile olguları arasında kesintisiz bir karşılıklı etkileşim süreci, bugün ve geçmiş arasında bitmez bir diyalog vardır.  Bu diyaloğu koparmadan dikkatli ve düzenli bir şekilde değerlendirerek inceleyip kaleme alınması gerekmektedir. Tarihçinin kaleme almış olduğu eser gelecekteki tarihçilere kaynak olacaktır. Yanlış yazılan tarih bugüne değil geçmişe ve geleceğe yapılan büyük bir hakaret ve saygısızlıktır.

Geçmişte yapılan herhangi bir olay tarihseldir, tarihte oluşan herhangi bir olgu ve olayda toplumsaldır. Olayları toplumdan, toplumu da tarihten bağımsız düşünmek yanlıştır. Tarihi incelerken o zamanın toplumunu incelemek gerekir. Sosyal yapı ve psikolojik durumu baypas ederek tarihi inceleyemeyiz. Çünkü her olgu ve olay zaman ve mekâna göre değerlendirilir.

Yazılmış olan eserleri bütün okuyucuların aynı şekilde anlamaları düşünülemez. Veyahut tarihçinin anlatmak istediği konunun aynı şekilde anlaşılması da bir hayli zor ve meşakkatlidir. Tarih yazıcısının bilmesi gerektiği gibi tarih okuyucularının da metodoloji bilmesi gerekmektedir. Aynı olay farklı tarihçiler tarafından aktarılırken çeşitli şekillerde izah edilse de metodoloji ve sistem aynı olduğunda verilmek istenen mesaj ortak noktada birleşir.

Milletler insanlar gibi hafızaları ile yaşarlar ve yarınlara emin adımlarla yürürler. Hafızasını kaybeden, geçmişini hatırlamayan bir insan bugününü ve geleceğini sağlıklı bir şekilde belirleyemez ve açıklayamaz. Tarihini bilmeyen, tarihine gerekli önemi vermeyen milletler de günümüz meselelerine çözüm bulamadıkları gibi, geleceklerini de iyi bir şekilde düzenleyemezler.

Bir milletin zenginliği sadece maddi zenginlikle olamaz. Eğer bir milletin tarihi yazıtları ve izleri çok ise o millet güçlü bir millettir. Yazıtlardan ve izlerden en iyi şekilde yararlanabilen milletler medeni bir millet olurlar. Tarihi ile irtibatı başaramayan toplumlar, tarihi ile irtibatlı bir şekilde yürüyen toplumların hayalleri içerisinde kaybolurlar.

“Bir çınar için toprak altındaki kökleri ne ise -ve bu kökler kurudukça çınar nasıl kurumaya başlarsa- bir millet için de tarih odur. Tarihini bilen millet, kökü sağlam çınar gibidir. Zamanla eski âdet ve ananesini, yaşayış tarzını unutan, tarihini bilmeyen, ecdadının neler yapmış olduğundan haberi olmayan bir millet, kendini ayakta tutan köklerinden birkaçını kurutmuş demektir. Tarih okuyarak onu sulamak lâzımdır. “(Kâzım Paşa)

Bundan dolayı acısıyla tatlısıyla tarihimizi sistematik bir şekilde öğrenip tarihimizden ders almaya çalışalım. Tarih övgü veya sövgü olarak değerlendirmeyelim. Tarihimize sahip çıkarak tarihten bağlarımızı koparmayalım. Eğer dün var idiysek bugünde varız yarında var olacağız. Eğer dün yok idiysek bugünde yoğuz yarında olmayacağız.

Rabbim tarihini anlayıp tarih ile bağlarını sağlam tutarak aydınlık yarınlara koşanlardan eylesin.

Halim USTA/Türkiye

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.