27 Mayıs 1960...
Gemlik Atatürk İlkokulu 4.sınıf öğrencisiyim.
10 yaşında “Türk, Doğru, Çalışkan” masum bir çocuğum.
Gemlik’te Abdullah Fehmi adında başka bir ilkokul daha var.
Abdullah Fehmi darbe ile devrilen Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın babasının adı...
Malûm Celal Bayar Gemlik’e bağlı, 3 km uzaklıktaki Umurbey’den.
Doğma-ölme oralı.
22 Ağustos 1986 da vefat etti. Anıtmezarı Umurbey’de...
Darbeden sonra Abdullah Fehmi İlkokulu adı 27 Mayıs İlkokulu olarak değişti!
Gemlik’teki okulun ismi başka bir darbe akabinde yeniden değişti.
Şimdiki adını bilmiyorum.
Umurbey’de kurulan okula Umurbey Abdullah Fehmi İlkoğretim Okulu adı verilmiş.
Başbakan Adnan Menderes et iki bakanı Yassıada Mahkemesi’nce idama mahkûm edildiler ve cezaları infaz edildi.
1883 doğumlu Celal Bayar yaşlılıktan kurtuldu.
***
12 Mart 1971...
3 solcu masum genç acımasızca idam edilererek intikam alındı, üçe üç eşitlik sağladı bazı “mihraklar”...
***
Bölünmeler, inatlaşmalar, zıtlaşmalar...
Ölümler, ölümler, ölümler...
Kin, nefret, öfke...
Ötekileştirme ve “öteki”ni yok etme...
***
12 Eylül 1980!
Türkiye`yi kasıp kavuran siyasal şiddet olayları 12 Eylül askeri müdahalesiyle birlikte bir gün içerisinde hissedilebilir bir biçimde azaldı ve kısa bir süre büyük ölçüde durdu.
Özellikle yasadışı sol örgütler hızla çökertilerek etkisiz hale getirildi.
1982 Anayasası hazırlandı, oylandı, yürürlüğe kondu.
Şaşkın durumdaki Türk halkı % 92 çoğunlukla evet demişti cunta anayasasına...
Hukuksal altyapı hazır sayılırdı ve uygulama için uygun bir adam gerekiyordu.
Merhum Turgut Özal`ın pragmatik kişiliği bu görev için son derece uygundu. ANAP dönemi başladı.
Maneviyatçılık edebiyatı yapılarak insanlar para ve maddeye tapar hale gitirildiler. Her şey para mukabili alınır-satılır oldu. İşçi, köylü, memur veya emekli geliriyle para elde edilemeyeceğine göre, paranın bulunduğu yerlere (bankalar ve hazine) yakın durmak gerekiyordu. Nitekim siyaset dünyası-bürokrasi işbirliği sayesinde bankalar hortumlandı ve hazine kamu ihaleleri sistemiyle boşaltıldı.
Durum iyiye gidiyor sanılıyordu...
Ama gerçek hiçte öyle sanıldığı gibi değildi.
IMF reçeteleriyle Türkiye vahşi kapitalizmin kucağına itiliyordu.
Herşey satılacak ve Türkiye yabancı sermaye cenneti olacak(mış)!
Ölme eşşeğim ölme; ölme ki semer vurup biraz daha bineyim sırtına...
***
Wikipedia ansiklopedisine göre 12 Eylül 1980 askeri darbesinin bilançosu şöyle :
"650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi, haklarında idam cezası verilenlerden 50`si asıldı (18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1`i Asala militanı), idamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis`e gönderildi, 71 bin kişi TCK`nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı, 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı, 388 bin kişiye pasaport verilmedi, 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti, 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü, 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi, 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı, 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu, 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi, 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi, gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi, 31 gazeteci cezaevine girdi, 300 gazeteci saldırıya uğradı, 3 gazeteci silahla öldürüldü, gazeteler 300 gün yayın yapamadı, 13 büyük gazete için 303 dava açıldı, 39 ton gazete ve dergi imha edildi, cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi, 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü, 14 kişi açlık grevinde öldü, 16 kişi kaçarken vuruldu, 95 kişi çatışmada öldü, 73 kişiye doğal ölüm raporu verildi, 43 kişinin intihar ettiği bildirildi."
***
32 yıl sonra gelinen nokta ortada.
Herşey gözler önünde...
Tabloya son eklenen AB’ye girme macerası oldu...
Sisli bir belirsizlik her alanda egemen.
Hiçbir şey berrak ve şeffaf değil, herşey muallakta.
“Demokratlar” bir tarafta, “Cumhuriyetçiler” bir tarafta...
Sanki biri diğerine engelmiş, aynı anda ikisi de olunamazmış gibi!
Binmişiz alamete, gidiyoruz kıyamete, Allah sonumuzu hayır eyleye...
Bu kadar acının ayrık otu gibi kök saldığı Türkiye coğrafyasında kardeşlik ve demokrasi nasıl yeşerecek?
Gerçekten çok merak ediyorum.
Yakup YURT
Brüksel, 27 Mayıs 2013