Bugüne kadar gelmis geçmis ve halihazirda var olan tüm terör örgütlerinin ulasmak istedikleri tek amaç, terörist faaliyetlerle hem hükümetleri ve hem de bulunduklari toplumlari, zorlamayla da olsa yönlendirerek siyasallasmak ve sonuçta mesruiyet kazanmaktir. Terör, baslangicindan ulasilmasi hedeflenen sonuca kadar tamamen bir "araç" olarak kullanilir ve bu araçtan da hedefe ulasincaya degin hiçbir sekilde vazgeçilmez/vazgeçilemez. Ideolojik ve dini motifli terör örgütlerine oranla, etnik temelli terör örgütleri, amaçladiklari hedef dogrultusunda, "lokomotif" anlamindaki askeri yapilanmalarinin yani sira, "açilim" anlamindaki siyasi organizasyonlarina çok daha büyük önem verirler.
Terör örgütü PKK da baslangiçta, dogrudan ve ayrimsiz siddet uygulayarak gündeme gelmis, karsi taraf olarak ortaya çikabilecek tüm unsurlari ve olusumlari korku salarak sindirmistir. Ilerleyen süreç içerisinde, yol açmak, taraftar bulmak ve mesruiyet kazanarak daha genis bir zemin olusturmak amaciyla "Siyasi Kanat" yapilanmasinin zorunlulugunu hisseden PKK, HEP ile baslayan ve son olarak DTP ile devam eden siyasi partilerle dirsek temasinin ötesinde organik bagini giderek kuvvetlendirmis ve hatta zaman zaman tamamen kendine baglamistir.
Ilk kurulan siyasi parti olan HEP'in, yasal zeminde faaliyet göstermesine ragmen PKK ile olan iliskisini basindan itibaren kopartmamasi veya kopartamamis olmasi ve giderek terör örgütünün himayesine girmis olmasinin yani sira, yemin töreniyle baslayan ve devam eden provokasyonlar süreci, sonuçta kapatilmasina sebebiyet vermistir. Ancak kapatilis sekli ve bazi milletvekillerinin tutuklanmalari, bazilarinin yurt disina kaçmalari ne yazik ki PKK'nin isine yaramisken, uluslararasi kamuoyuna, "Türkiye'de yasal zeminde dahi Kürtlerin haklarinin savunulamadigi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin HEP'i kapatmasiyla bunu tüm dünyaya göstermis oldugu" seklindeki propagandalarla haklilik iddialari ortaya konulmaya çalisilmis, örnegin HEP in en radikal ve PKK ya en yakin isimlerinden Leyla Zana, uzunca bir süre bati medyasinda mazlum bir Kürt siyasetçisi olarak yerini alirken, bir nevi sembollestirilerek, bu anlamda önemli ölçüde de basari saglandigi görülmüstü.
HEP olayi sonrasinda kurulan Kürtçü partiler de, PKK'dan ayrismayarak bilinen provokasyonlarina devam etmis ve açilan davalar sonucunda da ister istemez kapatilmislardi. Kisir döngü haline gelen Kürtçü partilerin kapatilmalari ise, her seferinde PKK'nin isine yararken, neredeyse Kürt ve Kürtçülük, PKK ile özdeslesir bir hal almisti.
Günümüze gelindiginde, DTP'nin de PKK ile olan baglantisi kaçinilmaz bir gerçek olarak karsimizda duruyor. PKK'nin, DTP'nin il, ilçe yönetim kadrolari dahil olmak üzere milletvekili adaylarinin belirlenmesi veya belirlenen adaylarin onaylanip onaylanmamasi, parti programlari, stratejileri ve hatta söylemlerine dahi direk müdahil oldugu görülüyor.
Ancak, DTP içerisinde diger geçmisteki partilerde görülmedigi üzere PKK'yi son derece rahatsiz eden, ilk kez de olsa ilimli söylem ve farkli yaklasimlar da seslendirilmeye ufak ufak baslandi. Avrupa Birligi Uyum Yasalari çerçevesindeki uygulamalar, Kürtçenin serbest kullanimi, Kürtçe kaset ve televizyon yayinlari gibi baslatilan açilimlar, bölge insanini rahatlatmis, önemli ölçüde huzur ortamina girilmis ve terör harici alternatif yöntemlere olan inanç kitleler üzerinde giderek gelisti. Bu nedenledir ki, DTP içerisinde farkli söylemler, "Sahinler" ve "Güvercinler" olmak üzere parti içerisinde iki ayri görüsü ortaya çikardi.
Terörden beslenen ve terörü araç olarak kullanan PKK, bu durumdan rahatsizlik duyarak, bölgedeki gelisen olumlu konjonktürü kendi lehine yeniden çevirmek üzere yogun terör eylemlerine basladi, kaos ortamina girilmesi için büyük çaba sarf etti. Bölgeden ard arda gelen sehit cenazeleri, Türk toplumunun genelini hareketlendirirken, PKK'dan kaynakli olarak DTP'ye yönelik tepkiler de giderek artti, protestolar yükseldi. DTP içerisindeki "Sahinler" olarak adlandirilan grubun üyelerinin PKK ile olan dogrudan iliskilerinin basina yansimasi ve PKK konusundaki son söylemleri, sabir bardagini tasirirken, DTP'nin kapatilmasi da bu günlerde gündeme oturdu.
PKK'nin bugüne kadar açilip kapatilan ve Kürtçü olarak bilinen partilerle iliskisi ve sonuçlariyla ilgili süreç bu sekilde özetlenebilirken, gelelim gündeme oturan DTP'nin kapatilip kapatilmamasi konusuna.
Bastan belirtmek gerekir ki, "aç-kapa" siyasetinin çözüm olmadigi ve yeni DTP'lerin ortaya çikmasina da engel olamayacagi açik bir sekilde görülmekteyken, üstelik, yeni DTP'lerin de, "magduriyet" elbisesi giydirilerek PKK ile olan baglantisi giderek kuvvetlenmis, çok daha sert ve radikal bir anlayisla yeniden ortaya çikmalari, sahne almalari da kuvvetle muhtemel gözüküyor.
Burada gözden kaçan önemli bir hususu özellikle belirtmekte fayda var diye düsünüyorum. Bugüne kadarki DTP öncesi siyasi partilerin kapatilmasini, kanunlar geregi Türkiye Cumhuriyeti Devleti talep etmisken, DTP'nin kapatilmasini ise bu kez tersine, özellikle ve bilerek PKK'nin istedigi net olarak anlasiliyor. Çünkü DTP'deki PKK dogrultusu disindaki her ilimli ve farkli söylem, eli zayiflayan Imrali ve Kandil tarafindan sert bir sekilde elestirilmis, ardindan "Sahinler" grubunun provokasyon kokan açiklamalari ve PKK'nin bombali eylemleri ard arda gelmistir. Bu durum kesinlikle göz ardi edilmemelidir. Kendi disinda ortaya çikabilecek herhangi bir Kürt siyasetini en bastan reddeden ve karsi duran Imrali'nin, iki ayri görüslü DTP'yi de kabul etmeyecegi/etmedigi son derece açiktir.
Peki ne yapilmalidir? Olan biteni görmezden, duymazdan gelip, kanunlar devre disi mi birakilmalidir? Bunu düsünmek, akla dahi getirmek asla mümkün degildir. Yapilmasi gereken; DTP ye karsi yaptirimlarda belli, planli ve akilci bir strateji izlemek suretiyle, partideki PKK baglantili Kürtçü sahislarla ilgili kanunlar dogrultusunda islemlere süratle ve hemen baslanilmali, aksine kapatmayarak DTP içerisindeki demokrasinin yesermesi ve gelismesi dogrultusunda ilimli söylem sahipleri, önü kesilmeksizin desteklenmelidir. Öfkeyle kalkip zararla oturmamak adina, kapatilmasi halinde DTP blok olarak cezalandirilacagindan, PKK'nin ekmegine, digerlerinde tekrar tekrar görüldügü ve anlasildigi üzere hiç olmazsa bu kez yag sürülmemelidir.
Kaynak:Sabahattin Talu/Global Yorum.