Öyle bir memleket ki Allah özene bezene yaratmış, elmas bir kolye gibi gelin kızın boynuna asmış…
Boğazlarıyla, adalarıyla, denizleriyle, gölleriyle, yaylalarıyla ölesiye yaşanacak bir memleket…
Bütün olumlu yönlerine rağmen tam bir çelişkiler yumağı, çelişkilerin içiçe olduğu, uzlaşma kültürünün yok denecek kadar az olduğu, zor ve sorunlu bir coğrafya mağduru garip bir ülke…
Sanayileşme adına birçok güzelleiğini çarçur ederek çirkinleşme sürecini yaşayan bir ülke…
Güneşi bol, insanları canayakın ve misafirperver, iç ve dış göçü yoğun yaşayan, köy ile kentin aynı mekanları paylaştığı, globalleştikçe eski değerlerinden uzaklaştığı ve insanlarının son derece bencil ve adamsendecileştiği, bütün ilişkilere paranın egemen olduğu, harika ilkbahar ve yazdan sonra bol sağanak yağışlı ve soğuk havalarda yağmurlu Belçika’yı aratan bir memleket…
***
Dört mevsimin doya doya yaşandığı cennet gibi bir memleket…
İnsanların ezici bir çoğunluğunun cennetten bahsettiği, ama kimsenin cennete gitmek için bile olsa ölmeye razı olmadığı bir memleket…
Hem de cennete gitmeye hak kazananlara vaad edilen onca mükafata rağmen…
Altyapanın tamamen yetersiz olduğu, üstyapının altyapıya hükmedemediği garip bir memleket…
Her sağanak yağmurda kentlerin su bastığı, trafiğin durduğu, elektriklerin aniden kesildiği, internet bağlantısının koptuğu, hengi şebekede olursanız olun cep telefonlarının iyi çekmediği, tele-pazarlama tacizinin çok yoğun yaşandığı, elan belediye hoparlöründen «ülkemiz 8 ve 9 Ekim tarihlerinde yağışlı havanın etkisi altında kalacağından, vatandaşlarımızın sudan kaynaklanan zararlara karşı gerekli önlemleri almaları önemle rica olunur» anonsunun yapıldığı, ilkbahar ve yaz aylarının yağmur yağmayan günlerinde cennet, diğer günlerinde harika bir memleket…
Ve siyaseten doğru diyorsun ama eskiden daha mı iyiydi? kavgasının süregeldiği bir memleket…
***
Tüketim toplumunun tamamen egemen olduğu, acımasız ve bireyci piyasa kurallarının çalıştığı kapitalist bir memleket…
Modacı, dinlemeyi değil konuşmayı çok seven eğitimsiz, çağdışı değerlere fanatikçe sarılan gösteriş hastası ve dolduruşa çabuk gelen, bilimsellikten çok uzak hurafelere sarıldığı isyan ile sessizlik arasında bocanılan, herşeye rağmen umutların korunduğu bir memleket…
***
Bu tablo çok kişiye çok kötümser gelebilir!
Halbuki ben genelde iyimser mizaçlı bir insanım…
Bir tek sağlığım için dua eder, çalışmayı ibadete dönüştürürüm…
Kimseden birşey beklemeksizin tüketmeden önce üretmeye gayret ederim…
Paylaşmaya ve dayanışmaya özen gösteririm…
Hak etmediğim hiçbir şeye sahip olmaya tevessül etmem (yeltenmem)…
İftira, küfür, hakaret yöntemlerini kullanmam…
Kendimi geliştirmek adına sürekli araştırırım…
Müstakil (bağımsız) bir adam olmayı hedeflediğimden kimsenin adamı değilim çok şükür…
Para ile çok şey satın alınabilir, ama görüntüsü dışında mutluluk asla…
***
Bu yazı bugün öğleden sonra yağan yağmur ve kurulamayan internet bağlantısına istinaden yazılmıştır…
Ve bendeniz bu kopukluğun nedeni hakkında hiçbir bilgiye sahip değilim…
Yazıyı gereksiz yere uzatmamak adına sebep-sonuç ilişkisine fazla girmedim ve tarihçilik taslamadım…
Bu yazımı bir ressamın başladığı ve bitiremediği bir tual olarak kabul edin isterseniz…
Görüleceği üzere renkler ve zevkler tamamen sübjektif olarak seçilmiştir…
Yakup Yurt ©
Umurbey-Gemlik, 08-10-2015