Genk'te kutlanan 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü'nün ardindan
Belçika Türk Dernekler Birliği'nin geleneksel hale getirdiği ve bu yıl 92'ncisi kutlanan Çanakkale Şehitlerini Anma Günü, 18 Mart 2007 tarihinde, Genk sehri Kültür Merkezi'nde kutlandı.
251.000 sehit verdiğimiz Çanakkale şehitlerini anmaya, aynı zamanda 'Çanakkale Şehitlerine' isimli şiiri de bulunan merhum Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı, ulusal birliğimizin sembolü İstiklal Marşımızın hep birlikte okunması ve hemen ardından şehitlerimiz için bir dakikalık saygı duruşuyla başlandı. Hele bir de şehitlere layık birer 'Fatiha' göndermemiz istenseydi ardından, öyle ya, her izleyicinin uzak yakın bir atası orada şehit düşmüştü… Hemen ardından gelen müzik ve görüntüler ise bizleri o günlere geri götürdü.
BTDB'nin davetlisi olarak Çanakkale Şehitlerini Anma Günü'ne konuşmacı olarak katılan tarihçi Doç. Dr. Gökhan Aykan, Beykent Üniversitesi'nde öğretim üyesi. Sn. Aykan bir tarihçiye yakışır şekilde ve bilimsel olarak Çanakkale Savaşı'nın öncesi, savaşın oluş şekli ve neticeleri hakkında ve powerpoint destekli doyurucu bilgiler verdi:
Sultan Abdülhamit'in idari ve siyasi başarılarına hayranlığı dikkat çekiciydi. Osmanlı İmparatorluğu'nun 18nci yüzyila kadar (200yil) 'güç odağı', bu tarihten itibaren 'güç dengesi' olduğunu ve Sultan Abdülhamit'in bu dengeyi çok iyi kurduğunu, onun vefatıyla birlikte Osmanlı İmparatorluğu'nun hızla kan kaybettiğini ve 30 yıl içinde 'İstanbul ile Adana arasına sıkıştiğını' belirtti. İngiltere ve Fransa Boğazları geçerek Rus Çar'ina yardım etmek istemişler ve bunu, 'hasta adam' olarak nitedikleri Osmanlı İmparatorluğu'nun vatanını çigneyerek yapabileceklerini sanmışlardı. Ne de olsa dünyanın her yerine bugünkü takipçileri gibi 'medeniyet' götüren emperyal güçler için başkasının vatanını işgal etmek sıradandı.
Bu niyetlerle Canakkale Boğazı'na dengesiz ve aşırı bir güçle gelen işgalciler, bu milletin elindeki öz vatan toprağını vermek, hele hele özgürlüğünden olmak gibi niyeti olmadığını düşünememişlerdi. Karşımızdakilerin kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela idi. Onlara bizim cani olduğumuz söylenmiş ve sahiplerinin gemilerine doldurulup binlerce kilometre öteye öldürmek için getirilmişlerdi. Oysa biz sadece vatanımızı, dinimizi ve namusumuzu savunuyorduk. 251.000 şehit verdik. Bogaz'ın o iki yanında saldırganları kovmak için. Ve "ÇANAKKALE GEÇİLMEZ" yazdırdık tarihe.
Doç. Dr. Gökhan Aykan konuşmasının son bölümünde Çanakkale Zaferi'nin kazanımlarını anlattı: millet olma bilincine ulaşmıştık, özgüvenimizi kazanmıştık yeniden. Bu bilinç ve özgüven bize, Sevr Mütarekesi'ne ragmen vatanımızdaki işgalcileri kovma ve yeni bir devlet ve cumhuriyet kurma gücünü verdi.
Verilen aradan sonra TGT'nin, her anı, bir kahramanlık destanı olan Canakkale Savaşı'ndan bazı olayları sahnelemesi gerçekten doyurucuydu ve büyük alkış aldı seyircilerden.
Burada şunu ilave etmek faydalı olacak: Doç. Dr. Gökhan Aykan alkışlanmadı mı, ya da konuşması yeterli değil miydi? Elbette ki hayır. Onun verdiği bilgiler eşsizdi, ama gençlerimizin tarihimiz hakkındaki bilgileri yeterli olmadığı için, ya da onların dikkati konuya baştan iyi çekilemediği için sıkıcı dakikalar geçirdiler.
Şunu özellikle belirtmek gerek: gençler isteyerek gelmişlerdi, ertesi gün okul olmasına rağmen hatırlamak ve ögrenmek için zaman ayırmışlardı.
'Çanakkale Şehitlerine' isimli şiir sadece biz büyükleri çok etkiledi, ama gençler şiirin içinde geçen kelimelerin anlamını bile bilmiyordu. Şu çok çarpıcıydı: yakın tarihimizi analım derken o gün konuşulan dili bile anlayamıyorduk. Kendi diline yabancı kalan bir neslin kendi tarihine, kendi kültürüne, kısacası özüne uzak kalması doğal, ama acı değil mi?
Gazeteci Yavuz Donat'in 17.03.2005 tarihli Sabah gazetesinde yeralan 'Japon Öğretisi'ni aktarmakla iyi bir tavsiye olur sanırım:
"Yeni ögrendik, Japonların bir 'şoklama sistemi' varmış. Her yaştaki Japonun 'eğitimi için' çok önemli bir sistem. Japonlar önce ülkelerinde atom bombasının düstüğü yerlerden birine gidiyor ve götürülüyorlarmış; 'Güçlü olmazsak başımıza yine bunlar gelir' diye. Sonra teknoloji harikası olan bir fabrikaya; 'Çok çalışırsak bütün dünya ile yarışırız' diye. Ve bir süredir de şoklamanın üçüncü ayağı olarak Çanakkale'ye geliyorlarmış, Boğaz'ı, Gelibolu'yu, savaş alanlarını geziyorlarmış 'Vatan böyle korunur' diye."
Artık "Gelinim sen anla"...