Degerli okuyucularım,
Öncelikle kızımız Sara’nın doğumu için sizlerden ve çeşitli dostlarımızdan bana ve aileme gelen tebrik mesajları için teşekkür ederim. Özellikle sayın baş editörüm Hüseyin Dönmez bey’in doğum fotoğraflı yazısı için bol sükranlarımı sunarım. Gündem haber sitesi ayrıcalığıdır.
Bugünlerde insan yeni dogan bebegini odaklanırken yazılarına pek vakit ayıramıyor, ama yine de iktisatçının aklı ekonomidedir.
Alman ekonomi bakanı Philippe Rösler’in açıklamaları yine piyasaları allak bullak etmiş durumda. Kendisi kontrollü bir Yunanistan iflası taraftarı oldugunu beyan ediyor. Artık Yunanistan için bir müdahale aracı kalmadıgını söylüyor. Neticesinde bugün sabah bakıyoruz bütün borsalar kırmızı boyanmış.
Aslında Yunan iflası derken, Yunan borç yapılanması anlaşılması gerek. Yani bu senaryoda Yunan borç ödemeleri bir müddetine durduruluyor veya faiz oranları yükseltilip daha uzun vadelere uzatılıyor. Tabi ki bu olay düzenli bir şekilde gerçekleşirse elbette kimse karşı çıkmaz fakat pratikte bunun böyle olmadıgı da bir başka gerçek.
Yunanistan’ın borçlarının tasfiyesi çeşitli negatif sonuçlar doğuracaktır.
1- Yunanistan tahvili yatırımcıları bir kısım ana paralarını kaybeder:
Mesela bu olay yıllar önce Arjantin’de meydan gelmişti; yatırımcılar bu araçlara yatırdıkları paralarının ancak yüzde 44’ünü geriye görebildiler. Işin başka boyutu ise bu modern dönemlerde devlet tahvilleri sadece devletler tarafından degil, uluslararası camiada alım satım görüyor. Hatta küçük şirketler, bankalar ve çeşitli yatırım kuruluşları dahil portföylerinde Yunan tahvilleri bulundurmaktalar. Örnegin Belçika’da KBC ve Dexia bankalarının portföyleri oldukça görünür bir düzeyde Yunan tahvil degerleri içermektedir. Yani bu kuruluşlar ister istemez bir nevi zarar kaydetmek zorunda kalacaklar.
2- Döviz kuru kaybı/Ulusal para degerinin düşmesi:
Modern ekonomilerde bu olaya devaluasyon denir. Yani bir ülkenin ulusal para birimi degerinin düşürülmesi anlamına gelir. Genelde bir ülke bu araca yöneldiginde, dahilinde borç yapılanması beraberinde gerçekleşir. Tabi ki yerel para birimi düştügünde yerel para birimi ile alınan ülke tahvil degerleri de haliyle düşüyor ve yatırımcılar için de bir kayıp meselesi. Yani her durumda kaybeden taraf yatırımcıdır. Örnegin Rusya 1998 yılında bir nevi bu olaya örnektir. Rusya bu tarihte 3 aylık bir dönem için bütün borç ödeme mekanizmalarını durdurmuş ve Merkez Bankası Ruble’nin (Rus parası) degerini düşürmüştü. Bu kısa 3 aylık dönemde Ruble yüzde 70’lik bir deger kaybetmişti. Yatırımcılar daha sonraki dönemlerde paralarını tekrar görselerde para birimi düstügünden dolayı tahviller deger kaybetmişti.
Bu durum tabi ki Yunanistan için bir araç olamaz. Çünkü Yunan para birimi yine Euro biçimindedir. Euro para birimine ve degerine baglıdır. Bu durumda Yunanistan için tek bir alternatif bütçe’nin kontrol altında tutulmasıdır. Başka bir alternatif, son dönemlerde de sıkça dile getirildi, Yunanistan’ı Euro dışına atmak. Özellikle Hollanda bur olay üstünde duruyor ki bu neredeyse imkansız gibi birşey. ilk etapta Avrupa Birligi’nin dayanışma prensibi tamamen sarsılmış olur.
3- Hisse piyasalarında panik yaşanması:
Borç yapılanmasına giden bir ülke elbette piyasaların güvenine kaybetmiş olur. Bu olay bir ülkenin yönetişim sorunu içerdigini öne çıkarır. Yerel piyasalar ve dış piyasalar yatırım için pek sıcak bakmazlar bu gelişmeleri sonucunda sermaye ve yatırımcılar uzun yıllarca uzak kalır.
Örnegin 2008 yılında Izlanda, borsa endeksi yüzde 98 deger kaybetti. Burada başlıca sebeb bankalar idi fakat gelişen olaylar dahilinde bütün borsa etkilendi.
Kaybedilen güven ortamı, piysalardan kredi alımını pahalılaştırır ve de ülkeye sermaye çekme konusunda oldukça zorlaştırıyor.
Peki çözüm nerede?
Yunanistan’ın başına gelenler yıllarca çeşitli ülkelerin başına gelmemiş degil. Her defasında ülkeler bu sorunları dayanışma, planlama, ve yeniden yapılanma ile su üstüne çıkabilmişlerdir. Bunun yanısıra dünyada mevcut bulunan uluslararası yardım kuruluşlarının el uzatmaları neticesinde Yunanistan bu sorunlardan kurtulabilir. Örnegin dünya bankası, Avrupa istikrar fonu ve de biz türklerin gayet iyi tanıdıgı meşhur koca IMF.
Tabi ki bu kuruluşlardan yardım almak bedava degil. Hiç kimse babasının hayrı için bedavadan para vermez! Müdahale birtakım bedeller beraberinde getirir. Yüksek faiz, ek şartlar, özelleştirme gibi girişimler kapıda zurna çalar. Ülke içinde ise maaş artışlarının dondurulması, endekslenmenin dondurulması, emeklilik yaşının artırılması, harcamaların kısıtlanması vs. gibi önlemler kaçınılmaz olacaktır.
Bu konuda Romalı edebiyatçı Horatius’un meşhur sözleri vardır:
“Culpam poena premit comes” (= Borcunu ihmal edenin cezası eşlik eder).
Esenlikler dilerim.
Ömer YUMLU
Financial-Economist