Sevim Ünal Yazdı..
“Tanrım 72 milleti karanlıktan aydınlığa bugün de kavuşturdun, korudun, kolladın…
Dileriz ki korumaya, kollamaya devam et… Fakat bizi de unutma…”
Önce başka halklar için dua ederler, en son kendileri için ricada bulunurlar.
Kitabım için, bir yıl boyunca yapmış olduğum araştırmalar sonucunda, onlarla ilgili öğrenmiş olduğum önemli bir detaydı bu dua.
Her bilgi arayışımda biraz daha keşfediyordum bizi. Bizden kastım, topraklarımızın üstünde kardeşçe yaşamamız gereken kadim halkları. Bu topraklarda yaşadığımıza göre hepimiz biz değil miyiz?
Batıda, Güneyde, Kuzeydekiler pek tanımaz onları. İçine kapalı bir halk. İçine kapalı olmalarının en büyük nedeniyse inançları olan ‘Ezidilik’. Türkiye’de ‘Yezidi’ olarak duyulmuşlar.
*** *** ***
Duyulmuşlar diyorum çünkü sadece duyulmuşlar. Geçtiğimiz yıllarda onlarla ilgili çok fazla bilgi içeren yazılı belgeler (kitap, video, film vs.) Yani piyasada bilgi bulmak mucize gibiydi.
Ezidi’ler Şengal-Suriye’de İşid tarafından katliama uğradıktan sonra daha fazla tanındılar ve çokca gündeme geldiler. İnternetin varlığı, sosyal medyalardaki paylaşımlar sayesinde daha fazla bilgiye ulaşabildik, onları daha çok tanıyabildik.
Fakat bu bilgiler; kaç kadının, kaç kız çocuğunun İşid tarafından kaçırılıp iğfal edildiği, satıldığı, öldürüldüğü üzerineydi daha çok. İşte o zaman içim acıdı. Çok acıdı. İnsanlık bu kadar cani olabilir miydi? Olabiliyormuş. Bir şeyler yapmalı dedim kendimce. Ne? Resim, belgesel, kitap, fotoğraf veya bunların hepsini barındıran bir proje. İşte bu iyi fikir gibi geldi. Bu insanlara yapılanları dünyaya anlatmak için, başka halkların başına benzeri şeylerin gelmemesi için çırpınmalıydım. Ucundan tutmalıydım bu çırpınışın. Belki benim ön ayak olacağım bu proje, deryada bir damla kalacaktı.
‘Olsun’ diye düşündüm. ‘Sen başla kitapla.`
Çıktım yola. Bilgi topladım, tanıklarla görüştüm, o bölgelerde yaşamış bilinçli kişilerden detaylı bilgi aldım, internetten de bolca yararlandım. Bunlar tabii ki; yeterli değildi. Onları yakından tanımak gerekiyordu. Geleneklerini, kültürlerini görüp, aralarında bulunmak gerekiyordu. Şans benden yanaydı. Yakın bir dostumun desteğiyle aralarına katılmak üzere Almanya’nın Celle şehrine gittim. Bu kent artık onların şehri olmuş. Federasyonları, Türkiye’de onları temsil eden milletvekilleri ve bir çok değerli şahıs bu şehir ve çevresinde ikamet ediyorlar.
Kına, düğün, evde konukluk derken bolca gözlem yapmam beni zenginleştirdi. Tanıştığım Ezidiler’den aldığım bilgiler, ev sahibiyle yaptığımız sohbetler sonucunda tamamlanmıştım.
Böylece projeye dahil etmek istediğim kitap hazırdı.
*** *** ***
Biraz Daha Bilgi
‘Güneşin Kayıp Kızları’ realist roman formatındadır. Hayali veya tahminlere dayalı bir eser asla değildir. İçindeki kahramanların isimlerini değiştirerek yaşanmış olayları roman formatında oluşturmamın nedeni her kesin sıkılmadan, ilgiyle okuyabilmesi içindir. Bölgeyi tanımaları açısından ; bölgeyi çok iyi tanıyan, o bölgede Saddam döneminde savaşmış olan bir komutanın, bu kitap için çizmiş olduğu haritayı da ekledim. Bu şekilde okur bölgeye de yabancı kalmayacak, hayal gücüne dayalı bir coğrafya uydurması gerekmeyecektir.
Bunca emek; gerçekleri yazarak; kötülüklerin, canilerin karşısına beyaz bir kurşun gibi dikilmek içindi. Onları azaltmak, caydırmak, vicdanlı yürekleri harekete geçirmek içindi. İnancı ne olursa olsun hiç bir masum hunharca öldürülmeyi, köle olarak satılmayı, çocuk yaşta iğfal edilmeyi hak etmiyor.
Sanat bir yönüyle de, doğru olanın yanında yer almaktır.
Evet ‘Güneşin Kayıp Kızları’ adlı kitap bir çok emekten, çabadan sonra bitti. Şimdi sıra, yüreği sağlam bir yayınevi bulmaya geldi. Var mı öyle bir yayınevi? Bakacağız.
Projenin sonraki aşaması:
Renkler hüzünle dönmeli tuallerimizde. Anlatmalı o coğrafyadaki yüzlerin acısını, belgesellerde görmeliyiz anaların acılarını, güneşe karşı dualarını duymalıyız, müziğin diliyle haykırmalıyız, belki çok uzağız acının evine fakat sanatı delinmez zırhlara bürüyüp, yürümeliyiz haksız olanın, cani olanın üzerine.
İşte bu bağlamda, biz sanatçılar yüreğimizin kapılarını destekleyenlere açıyoruz. Gelin hep birlik olup yürüyelim kötülüklerin üzerine üzerine..