GELECEĞİMİZİ HAZIRLAYANLAR
EN EL ÜSTÜNDE TUTULMASI GEREKENLER DEĞİL MİDİR?
“Öğretmen kutsaldır Ana gibi,
Öğretmen kutsaldır Baba gibi.
Öpülesi elleri var,
Şirin tatlı sözleri var…”
Gününüz Aydın,
Ocağınız şen olsun.
Benim çocukluğumda Türkçe öğretmenimden öğrendiğim ve halen aklımdan çıkmayan, çocuklarıma da tam manasını öğretmeye uğraştığım bir şarkıdır bu.
Bilmem hatırlar mısınız?
Merak ediyorum; acaba artık bu şarkı öğretiliyor mu çocuklara?
Öğrenseler de içten hissederek söylüyorlar mı?
O şekilde söyleyebilmeleri için çocuklara evde de öğretmenlerinin önemi öğretiliyor mu?
Günümüzde öğretmenlerimize yapılan muamelelere şahit oldukça, bunun maalesef genelde tersinin yer aldığı kanaatindeyim.
Eskiden veliler çocuklarını öğretmenlere(Mecazi anlamda) “Eti sizin, kemiği benim” diyerek teslim ederlerdi’’. Çocuklar öğretmenlerini şikâyete gelince anne-babalar “öğretmeninizin bir bildiği vardır…” diyerek evlatlarını sakinleştirirdi ve veliler öğretmenlere çocuklarının kusurlarını müsait bir vakitte sessizce sorarlardı.
Şimdi ise en küçük bir cezanın karşısında dahi, sadece çocuklarının anlatmasıyla veliler öğretmenlerin karşısında aslan kesilebiliyor ve hatta minicik bir konu müdüre kadar intikal edebiliyor. Öyle ki artık öğretmenler resmen diken üstünde ders veriyorlar. Hele ki anlayışsız velisi olan haylaz öğrenci varsa sınıfta vay ki vay hallerine…
Hepimizin evladı kutsaldır tabii ki; fakat yeri geliyor, bizden de ceza almıyorlar mı?
Bu da büyümenin, öğrenmenin bir parçası değil midir?
Üstelik öğretmenlerimiz de bize bir anne-baba değiller midir?
Biz evdeki 2, 3 çocuğumuzla bile kimi zaman baş edemezken, sabrımızın sınırları zorlanırken, o saygıdeğer insanlar en az 10 çocuğumuza birden bir şeyler öğretme çabasındalar. Öğretmenlerimiz aslında bu kutsal mesleğe başlamadan önce özel bir eğitim süreci geçiriyorlar. Pedagojik formasyon ve meslek ilkeleri ile ilgili belli bir disiplin içersinde eğitilip hazırlanıyorlar. Ancak onlarda insan ve meslek hayatlarında bazen kusurları da olabiliyor. Burada biraz hoşgörü yerine bazen öğrenci veli veya yakınlarının öğretmenlere yönelik yaptığı saldırı ve kullanılan şiddet görüntülerini görsel medyada izleyince çok üzülüyorum.
Öğretmenlik kutsal bir meslektir. Tüm mesleği boyunca hep geleceğimiz olan çocuklarımıza bir şeyler öğretmeye çalışan bu insanlara nasıl saygısızlık yapılır?.
Onlar nasıl incitilir?
Anlamakta zorluk çekiyorum.
Öğretmenlerimizin ortaya koyduğu hizmet ve uğraşı anne-babaların yaptıklarına benzemiyor mu?
Sevmek, şefkat göstermek, eğitmek ve öğretmek; büyüdükçe daha iyi anlaşılmıyor mu o kıymetler?
Tabii ki; benim bahsettiğim Öğretmen gibi öğretmenlerdir, mesleğinin hakkını verenlerdir, “mış gibi öğretmenlere göz yummak yerine elbette müdahale etmemiz gerekiyor”.
Benim hayatımda özel yerleri olan “diğer annem”, “diğer babam” diyebildiğim ve halen görüştüğüm değeri biçilemez öğretmenlerim vardır. Bir düşünsek, hepimizin hayatında unutamayacağı, gönlünde taht kurmuş öğretmenleri vardır.
O değerli insanlara sahip çıkmak boynumuzun borcudur, zira bizden çok çocuklarımız onlarla vakit geçiriyor, evlatlarımız bizim geleceğimiz ve o geleceği bizim kadar, hatta belki de daha fazla yetiştiren ve hazırlayan O insanlardır.
Ben özellikle bütün Belçika’daki çocuklarımıza Türkçemizi öğretmek için elbirliği ile çabalayan Eğitim Müşavirliği’ne ve Öğretmenlerine ayrı ayrı teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Bu Yüce gönüllü insanlar vatanımızdan sırf çocuklarımıza özümüzü, kültürümüzü, anadilimizi en iyi şekilde öğretmek için yola çıkıyorlar-ki çocuklarımızın başarısı buradan geçiyor zira anadilimiz ne kadar kuvvetli olursa, diğer öğrendiğimiz diller ve o dillerde öğrenilen her derste daha başarılı olunur.
Bu insanlar “Siz nerede eksik varsa vaktinde bildirin, biz o eksiği tamamlayalım” derken, toplumumuz bize sunulan böyle güzel bir nimete nasıl duyarsız kalıyor anlamıyorum. İnsan ayağına gelen kısmeti teper mi hiç? Hele ki bu kısmet canımızdan kıymetliler içinse…
Ben ayrıca bana ta baştan Türkçemizi sevdiren ve halen beni izlemekte olan Türkçe öğretmenim Ahmet Mutluoğlu’nun başta olmak üzere, bütün öğretmenlerimizin ve her dalda, hiç menfaat gözetmeksizin, hepimize bir şeyler öğretme çabasıyla yaşayan o kıymetli insanların öğretmenler gününü gönülden kutlar, hepsine sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
İyi ki varsınız!
Unutmayalım ki;
Eksiklerimizle artılarımızla hepimiz insanız
Ve her insanın her yaşta daha çok öğreneceği şeyler vardır.
Her an öğretmen de olabiliriz, öğrenci de,
Önemli olan karşımızdaki insanın ve bize getirdiklerinin değerini bilmek.
Hz Ali’nin (R.A.) sözü ile bütün öğretmenleri saygı ile selamlıyorum:
“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.”
Ümmü YILMAZ/Belçika