Gününüz aydın,
Ocağınız şen olsun.
Biz insanlar, yeri geldi mi denizlere yelken açan gemi, yeri geldi mi bize sığınan gemilere liman oluruz.
Gemiler hep derinlere ufuklara açılır, limanlardan uzaklaşır azgın dalgalarla mücadele ederler. Ya alabora olup kaybolurlar okyanusların derinliğinde, ya da mücadeleyi kazanıp, huzur buldukları limanlarına uzun bir zaman sonra geri dönerler. Orada, uzun seyahatlerinde ve azgın dalgalarla mücadelelerinde hiç akıllarından çıkmayan sığınaklarında hem dinlenirler hem hasret giderirler.
Gemi ne kadar büyük olursa fırtınalara karşı o kadar dirençli olur derler ama kocaman bir geminin dalgalar, fırtınalar içinde kaybolabileceği seferden, küçük bir teknenin sapasağlam döndüğü olur.
Bunu mucize olarak nitelendiririz. Evet bu bir mucizedir ama bu mucize en başta o küçücük en hafif bir fırtınada devrilecek gibi görünen teknenin kaptanında, Allah’ın yarattığı kapı gibi yürektedir.
Dalgaların bizi ne zaman ve nereye sürükleyeceği hiç belli olmayan dünyamızda hiç kimsenin ne büyüklüğüne ne de mal varlığına güvenmemesi ne büyük bir erdemdir.
Gün gelir tutmaya çalıştığımız küçük balık büyüyüp bizi yutar hale gelebilir...
Gün gelir büyük ve modern yatımız denizin ortasında kalıp bizi burun kıvırdığımız tekneye muhtaç duruma düşürebilir...
Olamaz demeyelim, herşey olabilir!
Büyük gemiler her limanda rahat edemez, demirleyemez. Kendine uygun şartların yanında konfor arar... Ve bu zihniyetteyken uygun şartları olsa da küçük limanlara hiç uğramaz.
Dünya malına doyumsuz gösterişli yatlar, küçük limanların sıcaklığından daralırlar.
Limanlara gelince...
Onların en büyük özelliği misafirperverliğidir. Büyük olsun küçük olsun, devamlı gözleri ufuklardan belirecek gemileri gözler, her dalganın kendilerine boş vurmasıyla canları acır. Limanların, kimi gemilerin onlara küsüp dönmedikleri gibi bir küsme huyları yoktur, kapanmazlar hiç, müsait olmadıkları olur ama daima sevinçle kucak açarlar uzaklardan gelen misafirlerine, baş tacı ederler, kalplerinde yer etmiş konuklarını hoş tutmak için çırpınırlar adeta.
Buna rağmen gemiler ne kadar kalırsa kalsın, her birinin gözleri hep yoldadır. Bu konuda Paulo Coelho’nun sözleri geliyor aklıma : “Gemi limanda güvendedir, ancak gemiler limanda durmak için yapılmamıştır.”
Bizler; hayat, karşımıza ne fırtınalar getirirse getirsin, yaşama sevincimizden vaz geçmemeli, devamlı mücadele etmeli, elimizde mevcut olan ile, ki bu mevcut hacim olarak küçük, miktar olarak az olabilir, yetinebilmeli, mutlu olabilmeliyiz. Sevdiklerimizi habersiz bırakmamalı, her fırsatta demir attığımız o limanlarımızda bir damla olsun huzur bulabilmenin heyecanını yaşayabilmeliyiz..
Bizi sevip değer veren dostlara en iyi kucak açan liman olabilmeyi, sevinçlerini, üzüntülerini paylaşabilmeyi başarabilmeliyiz...
Gerekti mi denize açılmaktan korkmayan bir yelkenli olabilmek,
Gerekti mi sevdiklerine sevenlerine en sıcak liman olabilmek...
Bu istendiği taktirde gelecek olan şey mutluluktur. Yaşama sevincidir.
Bir düşünelim…
Devamlı mutsuzlukların nedenlerini incelemek yerine
Bizim hep birlikte mutluluğa yelken açmamıza engel olan nedir?
Ve André Maurois’in yazımıza katkıda bulunacak güzel bir sözü :
“Fırtınalar insanların denizleri sevmesine engel olamaz”
Ümmü Yılmaz