Üreme sürecinin doğal sonucu olarak dünyaya gelen her bebek hangi maceranın içine sürüklendiğini büyüyünce kavrayacaktır.
Sancılar vadisinden çıkan kıçınıza ebe tokat atarken merhaba dersiniz yaşama.
Toprağa atılan tohumun yeşermesidir doğum.
Civcivin yumurtadan çıkışıdır doğum.
Tomurcuğun açılması, dalların çiçeklenmesidir doğum.
Yaşama bir selamdır doğum.
Varlığa dahil olmadır doğum.
Sofradan yer, somundan lokma talebidir doğum.
***
Yaşama uyum süreci başlar ardından.
Kaka yapar, çiş yapar, aksırır, öksürür, ishal olur, kabız olur, ateşi kah çıkar kah iner. Banyosu, maması, patiği, zıbını, beşiği, oyuncakları, şusuydu, busuydu derken yürümeye başlar ürke ürke, korka korka…bebiş.
Yaramazlık dönemine adım atar.
İşte o andan itibaren çok sıkı izlenmesi gerekir…
***
İzlenmezse bir terslik yapar mutlaka.
Ne de olsa çocuktur, küçüktür, cahildir, kadındır, köylüdür, fakirdir, göçmen işçidir sonuçta… Muhakkak bir eksiği vardır.
Ya yaşı tutmaz, ya diploması yoktur, ya saçı uzundur, ya Lüksemburg bankalarında gizli hesabı yoktur, ya uyumsuz bir yabancıdır.
Yine de seçimden seçime değerlenir, sırtı sıvazlanır, oyu istenir.
***
Ve başlarsınız izlenmeye.
Evde, okulda, askerde, fabrikada, çarşıda, pazarda…
Ömür boyu izlenirsiniz. "Pazara kadar değil, mezara kadar".
Zira birşeylere zarar vermenizden korkan birileri vardır mutlaka.
Sizin yanlış yola girmenizden korkanlar sizi sürekli korkuturlar.
Yakanıza yapışırlar, hesap sorarlar.
Çünkü herşeyin iyisini, güzelini, doğrusunu hep başkaları belirler sizin adınıza.
Size benimsemek ve itaat kalır.
İsteseniz de kaçamazsınız.
***
Bütün düşünce sistemleri uyumsuzları dışlar.
İdeolojiler totaliterdir.
Ya hep, ya hiççi.
Birazcık evet, birazcık hayır olmaz.
Ya hep, ya hiç.
Fanatizm ideolojinin rakip ve engel tanımayan halidir.
Direneni yok eder.
Faşizm gibi, nazizm gibi.
Evet efendim, haklısınız efendim demeniz beklenir, istenir, emredilir.
Ne demiş Ziya Paşa : "Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir."
***
İnsanın en belirgin özelliği bencil olmasıdır.
Ve bence de dozunu aşmamak kaydıyla öyle olması iyidir.
Paylaşımcılığı, katılımcılığı reddetmeyen, tekelleşmeyi hedeflemeyen akıllı, akılcı bir bencilliğe evet.
Daha fazlası ise tam bir felaket olur.
Hem bireysel, hem toplumsal anlamda; hem yerel, hem evrensel düzeyde…
Birçok kavganın, geçimsizliğin, ayrılığın, savaşın özünde "Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar" deyişi yatar.
Genel anlamda adaletin, özel anlamda da sosyal adaletin (yaygın) olmadığı yerde demokrasinin var olduğunu veya var edilmeye uğraşıldığını iddia etmek insan zekasına yapılan aptalca bir hakarettir.
Bu dünyada tekeller, işsizler, fakirler, açlar, ilaçsız hastalar, savaşlar olduğu sürece göç, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, dışlanma, terör gibi huzur kaçıran durumlar yaşanacaktır.
***
Bilim ve teknolojinin müthiş aşamalar kaydettiği günümüzde, AB`nin başkenti Brüksel`in merkezinde, güpegündüz, elindeki MP3 çaları alınmak istenen 17 yaşındaki bir genç bir yaşıtı tarafından herkesin gözleri önünde kalbinden bıçaklanarak öldürülebiliyorsa, bu işte bir terslik var demektir.
Muktedirlerin şapkalarını önlerine koyup derin derin düşünmeleri gerekir!
Bu olaydan birkaç gün sonra 80-100.000 kişiden oluşan bir insan seli "sessiz" yürüyorsa, mutlaka bir sebebi vardır.
İnsanları maddenin kölesi yaparken ruhsuzlaştırdığınızın farkında mısınız ey egemenler? Gelinen durum, gördüğünüz manzara sizleri mutlu ediyor mu?
Amaçladığınız planlı hedef bu mu?
İnanmak dahi istemiyorum.
Yanıldığınızı kabul edin, hatanızdan geri dönün.
Birşeyler yapın.
İnsanlara kıymayın.
***
Demokrasi adına sizlere verdiğimiz oyların hakkını verin.
Biz sizden çözüm bekliyoruz.
Sevgiyi, saygıyı, aileyi, dostluğu, dayanışmayı, paylaşmayı besleyen ve yeşerten siyasetler üretin.
İnsanları sokaklara dökülmeye mecbur etmeyin.
Ey bu geminin kaptanları!
Köşkünüz ağlama makamı değil.
Şu 1 Mayıs gününde insani bir jest yapın.
Nasıl mı?
Aylardan beri kilise kilise dolaşıp açlık grevi yapan "kağıtsızların" insan gibi yaşamalarını sağlayacak af müjdesini verin.
İnsanlar sizden daha fazla kamera, daha fazla polis beklemiyor.
Daha fazla insani yaklaşım bekliyoruz.
***
Ben bu ülkeye 1967`de geldim. Ve Belçika`yı hep küçük ve güzel bir bahçe gibi algıladım. Ben 20-30 yıl önceki mutlu insanlar diyarı o Belçika`mı geri istiyorum.
Korku bahçesinde sevgi yeşermez.
Yakup YURT ©
Brüksel, 01 Mayıs 2006