27 Ekim 2005 günü Paris`in kuzey varoşlarında başlayan göçmen gençlerin isyanı yayılıyor. Herkes korku içinde. ÖEK Fransa Cumhuriyetinin kuruluş felsefesini simgeleyen Özgürlük-Eşitlik-Kardeşlik sözcüklerinin kısaltması. Öyle anlaşılıyor ki bu üç kavram pek uğramamış varoşlara uzun zamandan beri. Halbuki okullarda hâlâ ezberletiliyorlar gençlere.
Peki bu gençler kim? Ezici bir çoğunluğu Fransa`da doğan ve büyüyen, Kuzey Afrika kökenli Fransız vatandaşı, işsiz, güçsüz, parasız, hayalsiz ve umutsuz gençler.
Ki onlar, birer saatli bombaydılar ve patladılar!
Araba alamayan, araba çalan, araba yakan gençler..
Gençlere hodri meydan çeken, onlara "pislik", "ayaktakımı" diyen, Macar kökenli Fransa İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy`e meydan okuyan, savaş açmış gençler. Gelecekten umudunu kesmiş, sistemle kavgalı, hırçın gençler!
Şiddetin çare olmadığını düşünemeyen, uslu durmaktan bıkmış, usanmış gençler!
***
Gençler dünyanın her yerinde aynıdır. Aceleci, kıpır kıpır, sabırsız, idealist.
Erişkinlerin kendilerine sunduğu düzeni beğenmezler.
Çünkü zaman süreci içinde beklenti algılamaları değişmiştir. Tüketim alanları çoğalmış, alışkanlıkları başkalaşmış, taklitçilik ve benzeşme yaygınlaşmıştır. Kendin olabilmek ve kendi olarak kalabilmek zorlaşmış ve neredeyse imkansızlaşmıştır. Globalleşen dünyada toplumsal altyapı ve teknoloji insanları hazan yaprakları misali savurmaktadır. İnsanlar arası ve aile içi ilişkiler nitelik değiştirmiştir. Hazırlıksız yakalanan dünya ve insanlarımız ya çaresiz bir çırpınışta, ya da olumsuz bir teslimiyet içindedir.
Ahkâm kesen çoktur, ama çare üreten yoktur.
***
Gençler ekonomik sorumlulukları olmadığından saf ve temizdirler…Kirlenmeye zamanları olmamıştır henüz. Bir Fransız atasözü "Gençler bilmez, yaşlılar bilse de yapamaz" der. Gençlikte deneyim ve ekonomik güçten, yaşlılıkta sağlıktan yoksundur ademoğlu. Dünyaya eleştirel bakarlar, dünyayı kendilerince şekillendirmek isterler, ütopyaları vardır.
Uçukturlar, uçarıdırlar…
Umut ederler, hayal görürler, hayallerinin peşinden koşarlar.
Tutuculuğa karşı yenilikçidirler.
Bu insanlık tarihinin her döneminde böyle olmuştur.
Kuşaklar, kültürler, uygarlıklar, diller, dinler, etnik gruplar, sosyal sınıflar arası sürtüşmeler ve çatışmalar olagelmiştir. Bu da son derece doğaldır.
***
İstemek güzeldir, güzel olmasına da, istekleri somutlaştırmak için gerekli maddi ve manevi olanaklar herkese eşit olarak verilmemiştir.
Adalet eşit dağıtılmamıştır.
Dürüst, namuslu, iyi ahlaklı, faziletli, sabırlı, inançlı olmak yetmemektedir. Herkeste derviş sabrı yoktur. Fırsat eşitliği gerçek, iktidara ulaşma yolları ise açık olmalıdır. Irkçılık ve ayrımcılık 21. yüzyıl dünyasına yakışmamaktadır.
***
Çocuklarımızı ahlaki ve mesleki yönden geleceğe hazırlamak bizim görevimizdir.
Onların aile yuvalarımızı ve içinde yaşadıkları toplumu güzelleştiren hoş kokulu ve renkli birer çiçek olmasını istiyorsak, bahçıvan ciddiyetiyle çalışmak zorundayız.
"Ne ekersen onu biçersin" felsefesi evrensel doğruluk içermektedir.
***
Fransa`da "Göçmenlerin Yaşam Şekilleri" konusunda 3 yıl araştırma yapan sosyolog Prof.Dr.Semra Paşazade`den öğrendiğimize göre "Araştırma gösterdi ki homojen kültür yok. Tekil vatandaşlık anlayışı kırılıyor. Çok kültürlü, modern yaşam şekline adapte olsa da siyasiler göçmenlerden sadece oy istedikleri, haklarını vermedikleri için isyan çıkıyor. AB`nin başkenti Brüksel`de, Almanya`da da yaşandı. Araştırma bu hareketin AB`ye yayılacağını gösterdi. Gettolara itilmiş insanlar aslında bir hapishane hayatı yaşıyor. Sabah işe gidiyorlar, gece hapishanelerine dönüyorlar. Belirli bir mahallenin ötesinde kabul görmüyorlar."
Bu satırlar bir hastalık teşhisidir.
İlaçlar sigorta kapsamında değildir ve eczanelerde satılmamaktadır : Sevgi, Saygı, Hoşgörü.
Günde üç kez ve damardan!.
Gençlere iş verin, para kazansın, kimlik sahibi olsunlar.
Hayal kurabilsin, geleceğe umutla baksın, yuva kurabilsinler.
Yakup YURT
Brüksel, 14 Kasım 2005