Zeki Yalçın
Bu sabah arabada radyo 2'yi dinliyorum saat 08.00 civarı (radyo 2 Belçika devlet radyosu)
Sohbet konusu huzur evleri.
Tabii ki, yaşlılık.
" 2 gelinim var, biri Türk kökenli, diğeri Faslı " diye size başladı bir bayan.
Devam etti bu Müslümanlardan öğrenecek çoook şeyimiz var diye...
Aile bağları çok güçlü, Anaya babaya, ebeye dedeye, çoluk çocuğa çok düșkünler.
Hele hele ebeye dedeye, anne babaya bakmak...
Ve de diyor bunlar, İslam’ın emriymiş, bu saygıyı sevgiyi göstermek, onlara bakmak zorundalarmış...
Bizim aşina olduğunuz şeyler ama,
Bunları Belçikalı bir bayandan duymak hoşuma gitti.
Biliyorsunuz bizim toplumda, anne babayı huzur evine bırakmak biraz yadırganır, ayıplanır bile.
Diyeceksiniz ki, artık bizde batı toplumlarına benzer hale geldik, eşlerin ikiside çalışıyor, çocukları kreşlere, yaşlılarımızı huzur evlerine bırakmak zorunda kalıyoruz.
Her konuyu kendi şartlarında değerlendirince durum değişebiliyor.
Esas konumuza dönersek, bizdeki farklılık saygı sevgideki incelik, hürmet, muhabbet sıcaklık...
Ne derseniz deyin hissedilen bir incelik, kutsallık var değilmiş?
Kutsal kitabımızda, anne babanız yanınızda ihtiyarlarsa of bile demeyiniz diye emrediliyor, haklı haksız olmalarından bahsedilmiyor bile.
Kesin emir, öf bile denilemez.
Ne düşünüyorsunuz sizler, kelleyi iki elimizin arasına alıp, bir vicdan muhasebesi yapsak, ne alemdeyiz acaba...?
Gidenler gitmiş, Allah (cc) rahmetiyle kuşatsın onları.
İnşallah ana babası sağ olanlar, sahip oldukları hazineye sahip çıkarlar.!
İyiler hep var olsun,
İyi ki varsınız, Kalın sağlıcakla...