TBMM AA
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Krizi çözmek için siyasi ve diplomatik temaslar aldatmadır, masaldır, oyalanmadır." diyerek, "Esad tahtından indirilmeden ne Suriye`de ne de Türkiye`de huzur gelecektir. Türk milleti, gerekirse artık başka bir seçenek de görülmezse Şam`a girmeyi şimdiden planlamalı ve zalimleri yerle yeksan etmeli. Diyorum ki yansın Suriye, yıkılsın İdlib, kahrolsun Esad." ifadelerini kullandı.
"Devletin tüm imkanları seferber edilerek yardım eli darda ve zorda kalanlara anında uzatıldı"
Bahçeli, Türkiye`nin, son zamanlarda afetlerle, elim kazalarla, vahim hadiselerle kıyasıya boğuştuğunu söyledi.
Felaketlerin 2020`de adeta otomatiğe bağlandığını, peş peşe eklemlenerek Türkiye`yi tesir altına aldığını dile getiren Bahçeli, Elazığ depreminin milleti derin bir üzüntüye sevk ettiğini belirtti.
Depremden Elazığ ve Malatya başta olmak üzere çok sayıda il, ilçe ve köyün etkilendiğini, 37`si Elazığ`da, 4`ü Malatya`da olmak üzere 41 vatandaşın hayatını kaybettiğini, sayıları 1600`ü aşan vatandaşın da yaralandığını hatırlatan Bahçeli, Türk milletinin, "tek yürek, tek bilek, tek nefes" halinde ortak kader ve kardeşlik bağlarıyla depremzedelere sahip çıktığının altını çizdi.
Devletin tüm imkanlarının seferber edilerek müşfik ve muhtevalı yardım elinin darda ve zorda kalanlara anında uzatıldığını, milli birlik ve dayanışma ruhunun zamanında harekete geçtiğini vurgulayan Bahçeli, "Elbette bundan memnuniyet duyduk. Doğal felaketin yaraları milletimizin mümtaz hissiyatı ve iradesiyle sarılmaktadır." diye konuştu.
Bahçeli, Elazığ ve Malatya`da depremin enkazı kaldırılırken Van-Bahçesaray karayoluna çığ düştüğünü, düşen çığda 11 asker, 9 güvenlik korucusu, 2 itfaiye eri ve 19 vatandaş olmak üzere 41 kişinin şehit olduğunu, 84 kişinin de yaralandığını anımsattı.
"Deprem oldu, çığ düştü." derken, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı`nda bir yolcu uçağının, inişinden hemen sonra kaza kırıma uğradığını ve 3 kişinin hayatını kaybettiğini, 180 kişinin de yaralandığını ifade eden Bahçeli, "Türk milleti tarih boyunca felaketlere teslim olmamıştır. Çünkü felaketlere direne direne, facialara ve feci hadiselere meydan okuya okuya bugünlere gelmiş, kutlu varlığını muhafaza etmiştir." dedi.
Hiçbir engelin Türk milletini istikametinden döndüremeyeceğini, ihlaslı ve iradeli yolculuğundan çeviremeyeceğini belirten Bahçeli, "Felaketler karşısında soğukkanlı tavır, sağduyulu duruş, aklıselim, sabır yegane dayanağımız olmalıdır. Allah`ın izniyle kötü günler geçecektir. Karamsarlık milli haslete ve imanla dolu gönüllere yakışmayacaktır. Korku ve kötümserlik yaymaya çalışan aymaz ve ahlaksızlara karşı da azami uyanıklık göstermek milli şuurun doğası gereğidir." ifadelerini kullandı.
Bahçeli, gerek deprem felaketinde gerek çığ düşmesinde gerekse de yaşanan uçak kazasında hayatlarını kaybedenlere Allah`tan rahmet, yaralılara "geçmiş olsun" dileklerini iletti.
"Önce ateş edip sonra nişan alan zübükzadeler"
Devlet Bahçeli, 1999`daki Gölcük merkezli deprem ile Elazığ Sivrice merkezli depremi karşılaştırıp siyasi fırsatçılık yapanlar olduğuna işaret ederek, "1999 Büyük Marmara depreminde devletin çöktüğünü bugün ise ayakta olduğunu iddia eden sefillerden tutun da yine 1999`da toplanan deprem yardımlarından memur maaşlarının ödendiğini söyleyen haysiyet fukaralarına kadar kederli günlerimizi daha da karartan provokatörler gizlendikleri deliklerinden başlarını uzatmışlardır. Bunlar önce ateş edip sonra nişan alan zübükzadelerdir." diye konuştu.
Toplanan deprem vergisinin akıbetini sorgulayanlarla, yardım paralarıyla memur maaşlarının ödendiğini söyleyenlerin aynı iftira çanağının iki yanında ip gibi dizildiklerini belirten Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:
"Bilinmelidir ki Türk devleti ne 1999`da çöktü ne de 2020`de zaafa uğradı. Çöken devlet değildir, çürük binalardır, utanmaz müteahhitlerdir, kaçak ve kanunsuz bina ve yapılara göz yuman iş birlikçi yöneticiler, çıkar lobileridir. Devlet aynıdır, ruh aynıdır, fıtrat aynıdır, duruş aynıdır, dün ile bugün arasında ayrımcılık yapanlar ya kalleştir ya da kifayetsiz muhteristir. 1999 Marmara depremiyle 2020 Elazığ depremini terazinin iki kefesine koyup tartıya çıkarmak ayıp değil midir? Yazık değil midir? Ahlaksızlık değil midir? Depremin büyüğü küçüğü teknik olarak izah edilebilir, buna diyeceğimiz bir şey yoktur fakat acının küçüğü büyüğü olmaz, gözyaşının biri bini olmaz, enkaz altında kalanların azı çoğu da olamaz."