Oğullarım Cavit ve Onur ilkokul çağındayken hafta sonları fırsat buldukça ailece Belçika turuna çırarır ve bu minnacık ülkenin güzelliklerini onlara olabildiğince göstermeye çalışırdım.
Yine böyle bir günde onları Brüksel’e 45 dakika mesafedeki Gent şehrine götürmüştüm.
O güzel Flaman kentini ve oranın güzelim yaş pastalarını dillerimizden hiç düşürmezdik.
***
Aradan yıllar geçti, oğlanlar büyüdü, okudu, adam oldular.
En büyük zevkleri kendilerini yükseklere çıkaran asansörü aşağıda bekleyen ebeveynlerine iade ederek sıranın kendilerine geldiğinin bilincinde olduğunu kanıtlamak bence.
Bu davranış ta ebeveynleri mutlu ediyor tabii ki...
İşte bu haleti ruhiye içinde 62. yaş günümü kutlamam için Gent’te ailece bir gece geçirilmesine karar vermişler.
***
Sürpriz bana bir gün önce, yani 31 Mart günü, açıklandı.
Saat 11.50 gibi evden çıktık.
Rue Dupont yokuşunu inerek Gare du Nord’a vardık.
12.17’de kalkacak trenimiz iki dakika önce geldi ve saatinde hareket etti.
Trenler hafta sonları yarı fiyat oluyormuş.
Tren Brüksel için de Gare Centrale ve Gare du Midi istasyonlarında durduktan sonra saat 12.57’de Ghent-Sint-Pieters istayonuna vardı.
İnşaat halindeki yollardan yürüyerek tramvay durağına ulaştık.
Bizi şehir merkezine götürecek 1 n° lu tramvaya binmeden önce Onur cep telefonu ile ödeme yaptı.
İstasyondan biraz uzaklaşınca sağ tarafta binlerce bisikletin bulunduğu bir bisiklet parkı gördüm.
Ne anlama geldiğini iyice düşünmek gerek.
Tamvayda yanımdaki yolcular Flaman dilsizler grubundan oluşmaktaydı, ama işaret diliyle gürültüsüz bir şekilde rahatça anlaşabiliyorlardı...
***
Tramvaydan indikten sonra yürüyerek otelimize yöneldik.
Marriott Otel’de kalacağımızı söylediler. (www.marriottghent.com)
Kanal kenarında tarihi bir mekan içinde modern bir yapı...
İnternette tüketici terihleri sıralamasında birinci gelen **** yıldızlı harika bir otel.
Hava sıcaklığı 9° C ve yağmur yağmıyor.
Şehir çok temiz ve pırıl pırıl.
Tarihi mimarisini korumayı başarmış bir kültür, sanat ve üniversite şehri olduğu hemen anlaşılıyor.
Yolda yürürken ‘Kitap Geçiti’ sokağının isiminin belediye tarafından mizahi bir şekilde ‘Facebook Geçiti’ sokağı olarak değiştirildiğini fark ettik ve köşe başında Nejdet Özkan bu anımı fotoğraf makinasıyla ölümsüzleştirdi...
Bunu ön cephesi tarihi, içi modern otelimize girince daha iyi anladım.
İnsanlar kibar ve güleryüzlü.
Fiyatlar hem otelde, hem de dışarıda son derece makul.
Bir fincan kahve 2,80 €, bir şişe kırmızı şarap (Vinya Sarda, İspanya, 2010) 21 €.
***
Facebook’tan Gent’te oturan bir arkadaşım olan sempatik Nejdet Özkan ile bir gece önce tesadüfen karşılasınca kendisine ‘yarın Gent’e yaşgünümü kutlamaya geleceğim’ dedim.
Gent’te telefonlaşıp buluştuk.
Buluştuğumuz mekandan kalacağımız otele kadar sohbet ederek yürüdük.
Bana Kanal3 Belçika sorumlusu olduğunu ve söyleşi yapmak istediğini ifade etti.
Önce benimle, sonra eşim ve oğullarımızla söyleşti.
Daha çok Belçika’ya göç etmiş bir Türk ailesinin neler yapması gerektiği konusunda şahsi fikirlerimi anlattım, felsefe yaptım.
***
Akşam yemeği için Pakhuis restorana gittik.
Rezervasyonu olmayan 20 ye yakın insanı kapıdan geri çevirdiler.
İçerisi hıncahınç dolu ve bir arı kovanını andırıyor...
Bir alt salon ve sağlı sollu merdivenlerle ulaşılan bir asma katı var.
Asma kattakiler aşağıdakileri üstten seyrediyor.
Servis personeli genç, güleryüzlü ve bakımlı.
Birkaç dili rahat konuşuyorlar.
Pakhuis’ün tabaklarının da üzerine işlenmiş simgesi yemek tabağını parmaklarının ucunda uçurarak koşan bir garson. (www.pakhuis.be)
Garsonlar gerçekten de kelebek gibi uçuşuyorlar.
Biraz gürültülü ve çok farklı bir ortamda kaliteli bir yemek yedik hep birlikte.
***
Gecenin yorgunluğu ile geç vakte kadar uyuduk.
Günün ilk sms mesajı sinyali oda karanlığında yankılandı; kalktım, baktım, saat 09.18’di ve Wendy isminde tatlı bir kızdan geliyordu...
Aşırı kilodan ve yürümeden kaynaklanan yorgunluk sonucu baldır ve bacaklarım et kesmişti.
Otelden ayrıldık, rüstik ve otantik bir mekanda kahvaltımızı yaptık.
Daha sonra kanalda 40 dakika süren ‘Ortaçağ’da Gent Merkezi’ tekne gezisi yaptık.
Gezi çocuklara 3€, yetişkinlere 6,5€, 60 yaş üstü ve özürlülere 6€.
Kaptan üç dilde açıklama yaptı.
İspanyolca konuşan bir aileye de İspanyolca broşür sundu.
İlginç yerler, ilginç açıklamalar, ilginç fıkralar ve tuhaf bir mizah anlayışı sergiledi...
Akşam beş gibi sağ salim evimize döndük...
Boşuna ‘Yaşamak güzel şey be kardeşim...’ dememiş Nazım üstad...
Yakup YURT ©
Brüksel, 02 Nisan 2012