Genk belediye başkan yardımcısı Ali Çağlar Heusden-Zolder belediye encümeni Selahattin özer’in girişimi ile kurulan Sterk Heusden-Zolder partisi hakkında kamuoyunda gündeme gelen tartışmaları değerlendirdi.
Ali Çağlar özellikle Belçika basınında ’Sterk Heusden-Zolder’’ in bir Türk Partisi olarak lanse edilmesine tepki göstererek bazı önemli noktalara dikkat çekti.
Ali Çağlar Gündem Haber’e yaptığı açıklamada şu noktalara değindi:
-Herşeyden önce Heusden-Zolder’de 14 Eylül 2012 tarihinde yapılacak olan seçimlere katılmak üzere yapılan bu girişimin başarıl olma şansının oldukça zayıf olduğunu belirtmek isterim. Belçika medyasına yansıyan hakli ile bir Türk Partisi görüntüsü veren bir listenin siyasette kabul göreceğini düşünmenin biraz fazla naif bir yaklaşım olacağını düşünüyorum.
-Ancak bu olayın başka farklı boyutları olduğunu da unutmamak gerekir. Bir sefer Sterk Heusden-Zolder partisini kurucuları Türk kökenli olduğu için bir Türk partisi gibi lanse etmek vahim ve kasıtlı bir yaklaşımdır. Bu partinin kurucuları her şeyden önce Belçika vatandaşıdır. Bir insanın Türk kökenli olması ve siyasette yerel şartlardan kaynaklanan sorunlar nedeniyle bir siyasi girişimde bulunması etnik kökeni ile ilişkilendirilerek kamuoyuna Türkler ve Belçikalılar gibi farklı çağrışımlar yaratacak şekilde sunulması haksızlıktır. Ayrıca Sterk Heusden-Zolder partisi basına yansıyan şekli ile gördüğümüz kadar bir Türk partisi olma iddiasında da bulunmamıştır.
-Sterk Heusden-Zolder partisi ile seçime hazırlanan insanların neden böyle bir girişime ihtiyaç duydukları da sorgulanmalıdır. Olaya sadece görüntüsü ile ilgilenerek eleştiri bombardımanında bulunmak yerine bu girişimin gerekçeleri üzerinde durulsa beklide başka yanlışlar daha net görebilir, bu sayede ise birileri özeleştiri yapar, yeni şeyler öğrenir, gelecekte aynı hataları tekrarlamazdı.
-Heusden-Zolder’de Sterk Heusden-Zolder adı altında oluşturulan listeyi encümen Selahattin Özer’in oluşturduğu görülüyor. Encümen Özer’in siyasetteki geçmişi ile ilgili kamuoyuna yansıyan bilgilere göz atıldığında insanın aklına şu sorular geliyor.
-Acaba Belçika’da klasik siyasi partiler seçimlerde listelerine aldıkları adayların profili, yeterliliği hakkında yeterli araştırma yapıyorlar mı?
-Acaba partiler siyasete yeni atılmış göçmen kökenli üyelerini siyasi yaşamında başarılı olmalarını sağlamak adına ne tür eğitim projeleri geliştiriyor veya uyguluyorlar?
-Hayatında hiç bir dernek veya kurumda görev üstlenmemiş adayların bir anda siyasetçi olarak ortaya çıkması ve belli bir olgunluğa erişmeden encümenlik gibi büyük sorumluluk isteyen görevler yüklenmesi ne kadar doğru bir seçim?
- Belçika’daki klasik siyasi partiler göçmen kökenli siyasetçiler en ufak bir hata yaptıklarında hızlı bir şekilde dışlanıyor, deşifre ediliyor, cezalandırılıyor. Belçika basını benzer olayları aşırı bir şekilde abartarak sunuyor.
-Örneğin Flaman Bölgesi Başbakan Yardımcısı SPa’lı İngrid Lieten’in basına yansıyan mail’leri var. Bakan İngrid Lieten bu mail’lerinde CD&V ve N-VA’lı meslektaşlarına çirkin yakıştırmalar ve hakaretler ediyor. Normal olarak bu durumda istifa sesleri yükselmeliydi. Ancak olay bir şekilde kapatıldı.
-Bazı Türk kökenli siyasetçilerin son dönemlerde bazı sorunlar yaşadığı biliniyor. Yaptıkları bazı hataları nedeniyle uzun süreli veya geçici olarak yetkileri ellerinden alınanlar var. Elbette ilgili kişiler kendilerini ``ben nerede hata yaptım`` diyerek sorgulamalı. Ancak bunu bir dönem üyesi olduğu siyasi partiler ve yöneticileri de yapmalı. Yapılan yanlışların sadece bir tarafa yüklenmesi vicdansızlık olur.
-Belçika’nın birçok yerinde yerel şartlardan kaynaklanan benzer girişimler olduğu halde bunlar normal karşılanırken, Heusden-Zolder’deki girişim farklı ele alınıyor. Bu yaklaşım siyaset adına etik bir davranış değildir.
-Heusden-Zolder’deki bu girişime öncülük edenlere seçimlerde başarılar diliyorum. Zor bir tercih, ancak bu insanları bu noktaya getirenler kendi durumlarını da gözden geçirmeli.