Bir zamanlar Türkiye’de “öğretmenler geçinebilmek için limon satıyor” derlerdi. Herkes memur maaşlarının düşüklüğünden bahsederdi, ama hiç kimse çoğu bayan memurların iş saatlerinde kazak ördüklerini yazmazdı. Bir acayiplikler vardı var olmasına da, o zamanlar biz çocuktuk, ne konuşacak ne de yazacak haldeydik, ama henüz çocuk yaşta olmamıza rağmen çoğu şeyin farkındaydık. Sanki şimdiki çocuklardan biraz daha farklıydık.
Her zaman olduğu gibi, o zamanın da güzellikleri de, zorlukları da vardı.
Belçika’da yasadığımıza göre, şu an yasadığımız yerin güzellikleri ya da zorlukları bizi daha çok ilgilendiriyor. Genelde eğri oturup doğru konuşmak gerekir deriz ama yazık ki konuşmamız oturuşumuzdan daha da eğri olmaya başladı gibime geliyor.
Her turlu haberleşme ve iletişim imkânlarının gelişmesiyle gittikçe globalleşen dünyada insanlar çıkarları doğrultusunda hareket etmeye başladılar ve kimin hangi mantaliteye sahip olduğunu neye hizmet verdiğini anlamak da güçleşti.
İnsanlar bazı meslekleri de birbirine karıştırır oldu. Sanki her şey ticarete dönüştü gibime geliyor. Parayı veren düdüğü çalıyor, bir de elindeki mesleği doğru dürüst değil de, çoğu başarılı insana karşı silah olarak kullananlar var. Asil görevlerini unutur olmuş insanlar…
Hiç kimse mükemmel değildir, herkesin hataları vardır. Amaç hata aramaksa insanların hataları kolayca bulunur, ama amaç takdir ise insanların takdir edilecek yanları da hemen bulunur. Pozitif bakan, güzel ruhlu insanlar etrafındaki insanların eksiklerini aramak yerine hep pozitif yönlerine bakarlar. Yalnız günümüzde bu tür insanların azalmış olması ekonomik ve siyasi krizlerin yanında manevi krizler yaratmakta. İnsanlara moral vermek yerine morallerini bozmak adet olmuş.
Haksızlıklar ve adaletsizlik karşısında insanlar sağır ve dilsiz olmaya başlamış. Her ne kadar durum böyle olsa da etrafımda her görüşten çok dürüst ve çalışkan insanları görmek insana mutluluk veriyor.
Bir insan ayni anda bir kaç mesleği birlikte yapamaz mı? Elbette yapar ama bana göre yaptığı her işi layıkıyla yapması gerekir. İnsan hangi alanda çalışıyorsa o alanlarda eğitim alması, kendisini geliştirmesi şart. Eğitime destek konusunda dünyanın en cennet ülkelerinden biri olan Belçika’da olmak bizim için büyük bir fırsat.
Siyasete daha yeni girmeme rağmen öyle bir kaç ay içerisinde öyle şeylere şahit oldum ki, sanki yıllardır siyasetin içindeymişim gibi geliyor. Çünkü basınla ve sivil toplum kuruluşlarıyla içice olmamın avantajlarını şimdiden görüyorum.
İnsana insanca bakmayı öğrenmedikten sonra hiçbir meslekte başarılı olamayız. İnsanları sevmeden hiçbir yere gelemeyiz. Ayrımcılık yapmadan, eleştirilerimizde saygımızı yitirmeden…
Karsımızdaki insanin samimi, dürüst çalışkan ve güzel ahlaklı olması bizim için en önemli şeyler değil midir? Öyleyse her toplumda ilk önce her alanda dürüst insanlara ihtiyaç var.
Siyaset öyle herkesin dediği gibi üçkağıtçılık mesleği değil bence, tam tersine topluma hizmet mesleği. Değerini bilene. İnsanlara faydalı olabilmenin en güzel yollarından biri siyasettir. Tabii bu sadece koltuk sevdası olmayanlar için. Mesleğini kötüye kullanmayanlar için takdir edelim ki bu bir meslek sırrı değildir, tam tersi, başarının sırrıdır.
Kim olursa olsun görevini layıkıyla yaparsa, insanların haklarını yemeden dürüstçe çalışırsa toplum da kalkınır, kişiler de rahatlar. İyi yetişmiş insanlar, özgür ruhlu insanlar özgürce düşünüp saygılıca davranan insanlardır.
Unutmayalım, özgürlük demek her konuda istediğini yapabilirsin anlamına gelmez ve basın özgürlüğü demek de istediğin kişiler ya da kuruluşlar hakkında istediğin gibi yazıp yorumlama hakkın olduğu anlamına gelmez!
Daha refah bir toplum için, eğitimli, kültürlü ve dürüst insanların sayısının artması için bir kelimeyle, bir tebessümle de olsa katkıda bulunalım..
Kinlerimizi ve düşmanlıkları bir tarafa bırakalım, sevelim, sevilelim, sevdirelim..