BU SAYIDA:
AB - TÜRKİYE
AB - ABD
AB – UKRAYNA
KOMŞU ÜLKELER POLİTİKASI
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
ENERJİ
SOSYAL İŞLER
EKONOMİ
AB - Türkiye
- Avrupa Parlamentosu üyesi Marietje Schaake (Liberaller – Hollanda) Huffington Post gazetesinin internet sitesinde yayımladığı makalesinde Avrupa’nın ve ABD’nin Türkiye’yi ifade özgürlüğüne saygı duyması için özgürce teşvik etmesi gerektiğini belirtti. Schaake Türkiye’de temel haklar konusunda kutuplaşmış bir tartışmanın süregeldiğini, bu tartışmanın yakın dönemde tutuklanan gazetecilerin durumu ve yayımlanmamış İmam’ın Ordusu adlı kitaba sahip olmanın suç sayılmasına ilişkin mahkeme kararı ile daha da arttığını kaydetti. Bu tutuklamaların Ergenekon Davası’nın son dalgasını teşkil ettiğini belirten Schaake, savcıların yüzlerce kişiye hükümeti devirmek için komplo kurmak ve darbe için “psikolojik ortam” hazırlamak gibi suçlamalar yönelttiğini ekledi. Schaake, bu dava 2007’de başladığında Avrupa’da birçok kişinin Türkiye’nin anti-demokrat geçmişiyle hesaplaşması için bir fırsat olduğunu düşündüğünü, ancak gelinen noktada hiçbir hüküm verilmemişken uzamaya devam eden dava öncesi tutukluluk sürelerinin bu iyimserliği kaygıya dönüştürdüğünü vurguladı. .Schaake, AB ve ABD yetkililerinin bu nedenle Türk hükümetine temel hakların ve basın özgürlüğünün korunması için çağrı yaptığını da ekledi.
AB ülkelerinin de geçmişte kitapların yasaklanması ve yakılması dönemlerinden geçtiğini, bu dönemlerin AB tarihinin en karanlık günlerinin başlangıcı olduğunu vurgulayan Schaake, Avrupa Parlamentosu’nun günümüzde Macaristan’ın kısıtlayıcı basın kanunlarını değiştirmeye, İtalyan medyasında çoğulculuğu teşvik etmeye çalıştığını belirtti. Schaake temel hakları korumanın her hükümetin görevi olduğunu, seçilmiş olmanın ya da yargı bağımsızlığının Türk hükümetini bu temel görevden ibra etmeyeceğini kaydetti. Schaake demokrasinin sadece serbest seçimler ve güçlerin ayrılığı ile sınırlı olmadığını vurguladı. Schaake Wikileaks belgelerinin ABD’nin ulusal güvenliği için bir tehdit teşkil ettiğinin düşünüldüğünü, ancak tek bir gazeteye baskın yapılmadığını ve ifade özgürlüğünün korunduğunu ekledi.
Schaake Türkiye’deki temel hak ve özgürlük standartlarını eleştirenlerin birçoğunun aynı zamanda Türkiye’nin AB üyeliğinin en önemli savunucuları olduğunu kaydettiği yazısında Türkiye’nin AB üyeliğinin her iki tarafa da faydaları olacağını ama en önemlisi bu birleşmenin Türkiye’deki insanların haklarını, özgürlüklerini ve sahip oldukları olanakları artıracağının altını çizdi.
Schaake son olarak AB’ye katılım konusunda ciddi bir Türk hükümetinin kendisinin AB’deki en güçlü müttefiklerinin sözlerini anlayış ile karşılaması gerektiğini vurguladı.
AB - ABD
- AB ve ABD arasındaki ekonomik işbirliğinin güçlendirilmesi amacıyla kurulmuş olan Transatlantik Ekonomik Konsey bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) konusundaki temel ilkeler üzerinde uzlaşıya vararak, bu ilkelere üçüncü ülkelerle olan ticaret müzakerelerinde de uyulacağına dair anlaşmaya vardı. Böylece dünya çapında BİT pazarlarının iş dünyasının lehine olacak şekilde serbest hale gelmesi yönünde önemli bir adım atılmış oldu. Anlaşmaya göre AB ve ABD saydamlık, iletişim ağlarının açık hale getirilmesi, yerel altyapının karşılıklı olarak kullanımına sınırlama getirilmemesi gibi ilkeleri karşılıklı olarak uygulamanın yanı sıra, bu ilkelerin üçüncü ülkelerle olan ticaret müzakerelerinde de gündeme gelmesini sağlayacak.
“AB – ABD BİT Hizmetleri için Temel Ticaret İlkeleri” olarak adlandırılan anlaşmaya göre:
• BİT ve BİT hizmetlerine doğrudan etkisi olan kurallara saydamlık getirilecek.
• Tüketicilerin bilgi paylaşabilmesi ve bilgiye erişimine kısıtlama getirilmeyecek.
• BİT hizmetlerini sunabilmek için yerel ağların kullanılması gerekliliği ortadan kaldırılacak.
• Hükümetler BİT hizmetleri sektörüne yabancı yatırımcının girişine olanak sağlayacak.
• Radyo spektrumlarının azami düzeyde ve verimli kullanımı için olanak sağlanacak.
• BİT hizmetlerini denetleyen makamların bağımsızlığı güvence altına alınacak.
• BİT hizmetleri sağlayan şirketler diğer hizmet sağlayıcılarla bağlantı kurabilecek ve bu şekilde kamuoyuna açık olan telekomünikasyon ağlarına erişebilecek.
• Dijital beceri ve bilgi düzeyinin geliştirilmesi, ülkeler arasındaki dijital uçurumun ortadan kaldırılması için uluslararası işbirliğine gidilecek.
AB – Ukrayna
- AB’nin Doğu Ortaklığı kapsamındaki birçok AB programının Ukrayna’nın katılımına açılacağı bildirildi. Ukrayna’nın Doğu Ortaklığı çerçevesinde iş dünyası ve girişimcilik, enerji ve altyapı ile iletişim ve teknoloji alanlarında gerçekleştirilen projelere katılımı 22 Kasım 2010 tarihinde imzalanan AB -Ukrayna Protokolü ile öngörülmüştü. Bu katılım Avrupa Parlamentosu’nun geçtiğimiz günlerde aldığı olumlu karar ile kesinleştirildi. AB – Ukrayna Protokolü gereğince Ukrayna’nın Gümrükler 2013, Rekabetçilik ve Yenilikçilik Çerçeve Programı, Tek Avrupa Gökyüzü Hava Trafiği Yönetim Araştırması (SESAR) ve Sağlık Programı gibi bazı programlara ek olarak suçla ve terörizmle mücadele, sivil savunma ve medya, kültür ve gençler için değişim programlarına da iştiraki mümkün kılınmış oldu.
Komşu Ülkeler Politikası
- AB Komisyonu 2011 – 2013 dönemi için AB Komşu Ülkeler Politikası kapsamındaki 16 ortak ülke ile gerçekleştirilecek faaliyetlerde kullanılmak üzere 14 milyon €’luk bölgesel bilgilendirme ve iletişim programını onayladı. Program AB politikaları ve işbirliği projelerinin komşu ülkelerde daha iyi tanıtılması ve anlaşılması için kullanılacak. Program üç ana bölümden oluşuyor: gazeteciler için bir eğitim ve ağ oluşturma programı gerçekleştirilmesi, basın-yayın takibi ve kamuoyu yoklaması ile AB Komşu Ülkeler Politikası ve AB Komşuluk Ortaklığı Aracı hakkında bilgi paylaşımını desteklemek için etkileşimli bir internet sayfası hazırlanması.
İklim Değişikliği
- AB Komisyonu 2010 Aralık ayında gerçekleştirilen AB Ekonomi ve Maliye Bakanları Konseyi’nde alınan karar doğrultusunda az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğini önleme çalışmalarını desteklemek üzere 2020’ye kadar her yıl 100 milyar USD kaynak toplamak için yapılması gerekenlere ışık tutan çalışmasını yayımladı.
2012’den sonra iklim değişikliğinin finansmanı olarak nitelendirilebilecek bu çalışmada 2010’da Kankun’da gerçekleştirilen konferansta alınan karar doğrultusunda gelişmiş ülkelerin yapması gerekenler belirtiliyor. Rapor temel olarak iklim değişikliğini önleme çalışmalarına her yıl 100 milyar USD sağlanmasının çok güç olmakla birlikte mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Raporun bulgularına göre AB’nin bu toplam içindeki yaklaşık payı 1/3 oranında olacak. AB’nin her yıl toplanacak olan 100 milyar USD’lik kaynağa katkısının kamu kaynakları, karbon piyasası kazançları ve özel finansman yoluyla toplanabileceğine dikkat çekiliyor. AB Emisyon Ticareti Sistemi kapsamında elde edilecek olan açık artırma gelirleri de bu amaçla kullanılabilecek.
Sadece Emisyon Ticareti Sistemi’nin gelirlerinin yıllık 20 milyar €’ya ulaşacağına ve bunun yarı sı ile üye ülkelerinde iklim değişikliğini önleme çabalarının finansmanının yapılacağına dikkat çekiliyor.
Bunun yanı sıra bazı üye ülkelerin uygulama koyduğu, bazılarının ise planlama aşamasında olduğu karbon vergilerinin de bu amaçla kullanılabileceğinin altı çiziliyor.
Küresel olarak ise uluslararası hava ve deniz yolu taşımacılığının iklim finansmanı için kullanılabilecek kaynaklar olarak öne çıktığı belirtiliyor. Rapor tüm dünyada uygulanması ve bir ton karbondioksitin 50 USD’den hesaplanması halinde hava ve deniz yolu taşımacılığından sağlanacak karbon gelirlerinin yıllık toplam 24 milyar USD’ye ulaşacağını ortaya koyuyor. Ayrıca mali işlemlere getirilecek olan vergilerinin de başka bir gelir kaynağı yaratabileceğine dikkat çekiliyor. Bu tür gelir kaynaklarının oluşturulması için küresel uzlaşının şart olduğuna dikkat çekilen raporda hâlihazırda bu açıdan bir gelişme olmadığı belirtiliyor.
Karbon piyasası kaynaklı gelirin iklim değişikliğini önleme çalışmalarının finansmanında kullanılacak en önemli gelir olduğuna işaret edilen raporda bunun sağlanması için öncelikle küresel bir anlayışın yerleşmesi gerektiği, emisyon azaltma hedeflerinin konularak, katı bir şekilde uyulması ve emisyon ticareti sisteminin kurulması gereği vurgulanıyor.
Enerji
- Eurostat tarafından yapılan araştırmanın sonuçları 2009 yılında AB27’de en yaygın olarak kullanılan enerji türünün piyasada %37’lik pay ile petrol olduğunu ortaya koydu. Araştırma aynı zamanda yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının brüt enerji kullanımındaki oranının 1999 yılından 2009 yılına kadar %5’ten %9’a yükseldiğini gösterdi.
Doğalgazın kullanım oranı ise yine aynı dönemde %22’den %24’e yükseldi. Nükleer enerji bu dönemde %14 ile sabit kalırken, petrol kullanımı %39’dan %37’ye, katı yakıt kullanımı ise %18’den %16’ya geriledi.
Toplam brüt enerji kullanımında petrol oranının en yüksek olduğu ülkeler Malta (%100), G. Kıbrıs (%96), Lüksemburg (%63), Yunanistan (%55), İrlanda ve Portekiz (%50) iken, doğalgaz oranının en yüksek olduğu ülkeler ise Hollanda (%43), İtalya ve İngiltere (her ikisinde de %38) ve Macaristan (%36) olarak belirlendi. Katı yakıtların toplam enerji kullanımında ilk sırada olduğu ülkeler Estonya (%58), Polonya (%54), Çek Cumhuriyeti (%41) ve Bulgaristan (%34), nükleer enerjinin payının en yüksek olduğu ülkeler ise Fransa (%40), Lituanya (%34) ve İsveç (%29) oldu. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanım oranının en yüksek olduğu ülkeler sırasıyla Letonya (%36), İsveç (%34), Avusturya (%27) ve Finlandiya (%23) olarak kaydedildi.
Sosyal İşler
- AB Komisyonu Ulusal Roman Entegrasyon Stratejileri için bir AB Çerçevesi adlı girişimini kamuoyuyla paylaştı. Yeni çerçeve programın ulusal Roman politikalarını şekillenmesinde ve AB düzeyindeki maddi kaynakların toplumsal kapsayıcılık çabalarına destek için harekete geçirilmesinde etkili olması bekleniyor.
Çerçeve programı dört ana eksen çevresinde yoğunlaşıyor:
• Eğitim: Tüm Roman çocukların en azından ilkokul eğitimini bitirmelerini sağlamak;
• İstihdam: Roman vatandaşlar ve diğer vatandaşlar arasında istihdam konusundaki eşitsizlikleri gidermek ve farkı kapatmak;
• Sağlık: Sağlık alanındaki eşitsizlikleri gidermek, örneğin Roman vatandaşlar arasındaki çocuk ölüm oranını azaltmak;
• Konut: Konut ve su, elektrik gibi kamu hizmetlerine erişimde Roman vatandaşlar ve diğer vatandaşlar arasındaki eşitsizlikleri gidermek.
Üye ülkeler bu dört eksende öngörülen hedeflere nasıl ulaşacaklarını ayrıntılı bir biçimde ortaya koyan ulusal Roman stratejilerini 2011 yılının sonuna kadar AB Komisyonu’na sunmakla yükümlüler. Komisyon tarafından açıklanan çerçevenin AB 2020 Stratejisi’nin istihdam, sosyal kapsayıcılık ve eğitim hedeflerini gerçekleştirmede önemli rol oynayacağı düşünülüyor. AB Komisyonu ayrıca Roman vatandaşların topluma entegrasyonu alanındaki ulusal çalışmalara AB Yapısal Fonları ve AB Kırsal Kalkınma için Tarım Fonu gibi kaynaklardan ortak finansman sağlanarak destek verilebilmesi için üye ülkeleri bu fonların yürütme programlarını değiştirmeye davet ediyor.
AB Komisyonu ulusal programların sahada uygulamasını denetleyebilmek için güçlü bir denetim mekanizması oluşturulmasını arzu ediyor. AB Komisyonu bu bağlamda üye ülkelerden Roman entegrasyon stratejilerinin uygulanmasını yönetmek, denetlemek ve bu konuda değerlendirme raporları hazırlamak amacıyla ulusal bağlantı noktaları oluşturmalarını istedi. AB Komisyonu da üye ülkelerde Roman stratejilerinin gelişimiyle ilgili yıllık değerlendirme raporları hazırlayarak denetim çabalarına katkıda bulunacak.
Ekonomi
- Portekiz hükümeti AB’den mali yardım başvurusunda bulundu. AB Ekonomi ve Maliye Bakanları, AB Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslar arası Para Fonu’nu (IMF) Portekiz’in içinde bulunduğu mali durumu incelemek ve ihtiyacına uygun bir program hazırlamak üzere çalışmalar yürütmeye çağırdı. AB ve IMF ortaklığında hazırlanacak olan yardım programının AB’nin payına düşen bölümü Avrupa Mali İstikrar Mekanizması (EFSM) ve Avrupa Mali İstikrarı Sağlama Fonu (EFSF) yapıları altında oluşturulacak. Programın başlıca üç bileşeni olacak:
1. Sürdürebilirliğin yeniden sağlanması için maliyenin yeniden düzenlenmesi;
2. Üretim ve istihdam pazarındaki katı kuralların yerini daha esnek çözümlere bırakması yoluyla büyüme ve rekabetçiliğin sağlanması, aynı zamanda girişimciliğin ve yenilikçiliğin desteklenmesi. Bu başlık altında özelleştirmeler önemli bir yer tutacak.
3. Mali sektörde nakit akışının ve ödeme gücünün devamının sağlanması.
AB Portekiz’deki tüm siyasi partilerin bu ilkeleri barındıran bir mali program üzerinde bir an önce anlaşmaya vararak önümüzdeki seçimler sonrasında hızlı bir şekilde hükümetin kurulmasını istiyor. Mali program daha sonra Ekonomik ve Mali İşler Konseyi’ne ve Eurogrup’a onaylanmak üzere gönderilecek. Portekiz’e sağlanacak olan mali yardımın yaklaşık 80 milyar € tutarında olması bekleniyor. 23 Mart’ta Portekiz Parlamentosu’nda reddedilen mal önlem paketinde sağlık ve emeklilik harcamaları kesintisi öngörülüyordu. Parlamento’da reddedilen bu önlem paketi Portekiz hükümetinin istifasına neden olmuştu. AB Bakanlar Konseyi’nin önerisinde daha sert önlemler yer alıyor. Bu nedenle AB Bakanları hazırlanacak olan programın Portekiz’deki tüm siyasi partiler tarafından desteklenmesini istiyor.
- Perakende ticaret hacmi, Şubat 2011’de bir önceki aya kıyasla Euro Alanı’nda (AB17) ve AB27’de %0,1 oranında azaldı. Ocak 2011’de perakende ticaret Euro Alanı’nda %0,2, AB27’de ise %0,4 oranlarında artmıştı. Perakende satış endeksi Şubat 2011’de bir önceki yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında Euro Alanı’nda %0,1, AB27’de ise %0,9 artış gösterdi.
Şubat 2011’de “Yiyecek, içecek ve tütün” ticaret hacmi Euro Alanı ve AB27’de sabit kalırken, yiyecek dışındaki sektörlerde sırasıyla %0,1 ve %1,4 düşüş kaydedildi. Üye ülkeler arasında perakende ticaret hacmindeki en sert düşüşler Slovenya (%1,3), Fransa (%1,1) ve Belçika’da (%0,8), en büyük artışlar ise Lituanya (%2,2), Malta (%1,8) ve Estonya’da (%1,6) kaydedildi.
*
B R Ü K S E L ’ D E G E L E C E K A Y
AB Kurumları
• 11-12 Nisan, Adalet ve İç İşleri Konseyi
• 14-15 Nisan, Tarım ve Balıkçılık Konseyi
• 18 Nisan, Genel İşler Konseyi
• 18 Nisan, Dışişleri Konseyi
• 13 Mayıs, Dışişleri Konseyi
• 16 Mayıs, Eurogroup Toplantısı
• 16-17 Mayıs, Tarım ve Balıkçılık Konseyi
• 17 Mayıs, Ekonomik ve Mali İşler Konseyi
• 19-20 Mayıs, Eğitim, Gençlik ve Kültür Konseyi
• 23 Mayıs, Genel İşler Konseyi
• 23-24 Mayıs, Dışişleri Konseyi
• 27 Mayıs, Doğu Ortaklığı Zirvesi
Konferanslar
• 14 Nisan, The road to a sustainable EU – what priorities for climate policy?, EPC, http://www.epc.eu
• 14 Nisan, Building a proactive and rights-based migration policy in the EU: Prospects and Obstacles, CEPS, http://www.ceps.be
• 19 Nisan, Russia and European energy security, EPC, http://www.epc.eu
• 27 Nisan, Tackling the challenge of demographic change: what role for European labour markets? , EPC, http://www.epc.eu
• 11 Mayıs, New paradigms in money and finance?, CEPS, http://www.ceps.be
HAZIRLAYANLAR :
Dilek İştar Ateş – Gamze Erdem Türkelli
***********************
Dr Bahadir Kaleagasi
International Coordinator
TUSIAD - Turkish Industry & Business Association
BRUSSELS :
Representation to the EU and BUSINESSEUROPE
(The Confederation of European Business)
T: +32 2 7364047 twitter.com/kaleagasi
kaleagasi@tusiad.org www.tusiad.org