Harp Akademilerinin açılış töreninde konuşan Org. Yaşar Büyükanıt'tan çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt, DTP'yi ima ederek Ankara'da teröre destek verenler olduğunu söyledi. Org Büyükanıt oldukça sert mesajlar içeren geniş konuşmasında bazı güncel konular hakkında görüşlerini yansıtan oldukça ilginç bir konuşma yaptı..
Org. Yaşar Büyükanıt konuşmasının son bölümünde şu noktalara değindi:
Değerli Silah Arkadaşlarım,
Harp Akademilerinin Değerli Mensupları,
Konuşmamın son bölümünde bazı güncel konulara değinmem gerektiğini düşünüyorum. Bu konulardaki görüşlerimi açıklamaya çalışacağım. Bu görüşlerimi altı temel nokta üzerinde toplayacağım.
Birincisi; terörle mücadeledir.
Türk Silahlı Kuvvetleri yıllardır terörle mücadele etmektedir. Karşımızdaki, etnik milliyetçiliğe dayalı bölücü terör örgütüdür. İşte bu terör örgütü, 250 okul, 110 cami, 50 sağlık kuruluşu olmak üzere trafo merkezleri, telefon santralleri ve TV yansıtıcıları da dâhil bölgede toplam 2000 civarındaki tesisi, yaptığı hain saldırılarla tahrip etmiştir. Büyük çoğunluğu öğretmen ve din adamı olmak üzere 500 civarında sivil devlet görevlisini öldürmüş veya yaralamıştır. Bu yaptığı hain saldırılarla yine en büyük zararı bölge halkına vermiş, bölgenin gelişmesine katkı sağlayacak yapılanmanın önüne geçmeye çalışmıştır. Bu şekilde hareket ederek bölge halkının devletine olan güvenini sarsmayı hedeflemiştir.
Bu saldırılar karşısında, terörle mücadelemizi, biz buna İç Güvenlik Harekâtı diyoruz, büyük bir kararlılıkla sürdürmekteyiz ve buna devam edeceğiz. Son yıllarda ve özellikle son aylarda güvenlik güçlerinin terör örgütü üzerindeki baskısı ve bu mücadelede elde ettiği başarılar her türlü övgünün üzerindedir. Bunu büyük bir kıvançla söyleyebiliyorum. Ve buna devam edeceğiz.
Daha önce pek çok defa çeşitli zeminlerde ifade etmiştim. Bugün, tekrar etme ihtiyacını duyuyorum. Bilinen bir gerçektir; bir ülkedeki terör örgütünün dışarıdan destek almadıkça varlığını devam ettirmesi olanaksızdır. İlişki içinde bulunduğumuz dost ve müttefik birçok ülkeyi bugüne kadar bu konuda uyardık. Ancak, üzüntü ile ifade edeyim, hiçbir ülkeden destek görmedik. Uyardığımız tüm ülkeler dolaylı veya dolaysız bir şekilde onlara desteğe devam ettiler. Terörle mücadelede sözler önemli değildir, eylemler öne çıkar. Ün kazanmış sözümü tekrar edeyim: "Terörle 'sözde değil, özde' mücadele hiçbir zaman gerçekleşmedi." Bunları söylemek zorundayım. Bu sözlerimden alınan ülkeler varsa bu onların sorunudur.
İkincisi; terör örgütünün sözde siyasi uzantılarının Türkiye'deki faaliyetleridir.
-Terör örgütüne terörist diyemeyen,
-Terör örgütü mensuplarını kardeşlerimiz diye tanımlayan,
-Türk Silahlı Kuvvetlerine "bölücü" diyen bir zihniyetle karşı karşıya bulunmaktayız. Demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, bu sorunu hukuk içinde çözmek zorundadır.
Terörle mücadelesinde on binlerce asker ve vatandaşını teröre kurban veren hiçbir ülke böyle bir zafiyetin içine düşmemiştir. Ayrıca, hiçbir ülkenin güvenlik güçlerinin terörle mücadele azmi ve uygulamaları gizli bazı emellerle bu kadar engellenmemiştir. Bu sözlerimin bazı kişi ve grupları rahatsız edeceğini biliyorum. Bu çevrelerden beklentimiz, bu sözlere somut kanıtlarla cevap vermeleridir. Kulağa hoş gelen birtakım sloganvâri sözlerle konuşanları ulusumuz asla affetmeyecektir.
Üçüncüsü; Irak'ın kuzeyidir.
Güvenlik boyutunda genelde Irak'taki, özelde Irak'ın kuzeyindeki gelişmeleri yakından izliyoruz. Bu son gelişmeler, Irak'ın bırakın federatif veya gevşek federatif yapıyı, konfederatif yapıya doğru hızla dönüşmekte olduğunu görüyor ve bu husustan endişe duyuyoruz.
Tarihsel gerçeklere baktığımızda bu oluşum sürecini yaşayan devletlerin kısa zamanda dağıldığını görmekteyiz. Türkiye'nin bu gelişmeler sonucunda konjonktüre uygun bir zamanda, Irak'ın kuzeyinde bağımsız bir devlet ile karşı karşıya kalacağının bilinci içinde olması gerekiyor. Bunu ifade etme zorunluluğunu duyuyorum.
Böyle bir sonucun siyasal bir sorun olmaktan çok bir güvenlik sorunu olduğunu ifade edebilirim. Bu sonucun bir müttefikimizin veya müttefiklerimizin yardımları ile oluştuğu bilinen bir gerçektir.
Dördüncüsü; Anayasa tartışmalarıdır.
Tahmin ediyorum ki bu salonda bulunan birçok kişi, Anayasa konusundaki görüşlerimizi merak ediyordur. Biz, değiştirilmeye çalışılan Anayasa'nın, üniversite zemininde hazırlanan ilk taslağını biliyoruz. Bu taslak üzerinde çalıştık. Ancak, iktidar partisinin son taslağını bilmiyoruz. Açıklandığında öğreneceğiz. Dolayısıyla, son taslağının yayımlanmasından önce bir yorum yapma olanağına sahip değiliz. Son taslak açıklandıktan sonra bizi ilgilendiren konulardaki görüşlerimizi ilgili makamlara ileteceğiz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Ayrıca, kuşku duyulmaması gereken bir husus daha var: Biz, askerler olarak bir kez daha vurguluyoruz: Bizim taraf olduğumuz ve vazgeçmeyeceğimiz unsurlar vardır.
Bunlar:
-Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter devlet yapısının,
-Üniter yapıdan oluşan, ulus devlet yapısının,
-Bu temel yapıya dayalı, laik devlet yapısının
-ve Silahlı Kuvvetlerin yerleşik düzenlemelerinin politik, hissî ve önyargılı yaklaşımlarla bozulmamasıdır.
Ancak, Türkiye'de böyle bir atmosferin çeşitli çevrelerde oluşmaya başladığını ve geldiğimiz noktada da adeta devleti budayarak bireyi yüceltmek gibi bir eğilimin ortaya çıktığını görüyoruz. Tabidir ki birey çok önemlidir. Ancak bireyi yükseltirken devleti yıpratmak ne kadar demokratik ve akılcıdır? Devlet ve birey rakip unsurlar mıdır? Devlet, birey için var olan bir yapı değil midir? Devleti, bireyi ezen bir kurum olarak görebilir miyiz?
Beşincisi; Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan saldırılardır.
Üzüntüyle söylüyorum, bunlar son zamanlarda Silahlı Kuvvetlere yapılan ve etik olmayan saldırılardır. Bu saldırılar, yalnız ülke içinden değil, ülke dışından da gerçekleştirilmektedir ve üzüntü ile ifade ediyorum, bu tür saldırılar ülke içinden de desteklenen ülke dışı saldırılardır. Bugüne kadar, kısmi suskunluğumuz devletimize, ulusumuza, dirlik ve düzenimize duyduğumuz saygıdan ileri gelmektedir. Şunun bilinmesini isterim ki, her şeyin bir hududu vardır. Bu hududu kimsenin zorlamaması gerekir.
Hangi ülkenin silahlı kuvvetleri bu kadar sistematik ve önyargılı saldırıya hedef olmuştur? İç ve dış mihrakların saldırılarının kaynaklarına baktığımızda, asker olarak biz görevimizi yapıyor olmanın huzurunu yaşıyoruz. Tabi ki, bu ifadelerimi somut bilgilere dayanarak söylüyorum.
Değerli Silah Arkadaşlarım, Değerli Konuklar,
Türk Silahlı Kuvvetleri üniformasını 53 yıldır büyük bir onurla taşıyorum. Bütün Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları gibi şanlı al bayrağımız üzerine el basarak ettiğim yeminle bu mesleğe başladım. Yemin, kutsal bir söz vermektir. Bu yemine asla ihanet etmedik ve etmeyeceğiz. Bu söz tüm Silahlı Kuvvetler mensupları için geçerlidir. Ulu Önderimiz Atatürk'ün dediği gibi: "Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır."
Altıncısı; son zamanlarda ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti'ni başka İslam ülkeleri ile kıyaslama tartışmalarıdır.
Bu tür tartışmalarda gündeme getirilen konulara objektif olarak ve çağdaş Türkiye penceresinden bakarak ders çıkarmak temel yaklaşım olmalıdır.
Bununla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti'nin bu tür tartışmaların merkezine konulması da ayrıca kaygı verici bir husus oluşturmaktadır.
Harp Akademilerinin Değerli Mensupları, son sözlerim sizlere.
Değerli Silah Arkadaşlarım,
-Korkularımızla yaşamayalım. Bir husustan emin olalım: Hiçbir güç Türkiye'yi bölemez! Kimsenin gücü buna yetmez. Türkiye'yi kim bölecek? Kimin veya hangi grubun böyle bir gücü var? Büyük Türkiye, böyle bir tehdidi bertaraf etme gücüne sahip değil mi? Kendimizi bu kadar zayıf görmeyelim.
-Hiçbir güç Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyeti başka bir şeye dönüştüremez.
-Hiçbir güç Türkiye Cumhuriyeti'nin laik yapısını değiştiremez ve bunu yapmaya gücü yetmez.
-Hiçbir güç, tüm çabalarına rağmen, Türk ulusunun ordusuna olan güvenini sarsamaz.
Son defa ifade ediyorum ve belki bir daha tekrar etmeyeceğim: Türk Silahlı Kuvvetlerinin iç politika ile ilgisi olmaz ve olmamalıdır. Ancak, ülkemizin ve rejimimizin temel direkleri üniter, ulusal ve laik devlet yapımız bizim var olma nedenimizdir ve olmaya devam edecektir.
Bu temel değerleri savunanları, neredeyse gerici olarak gören zihniyet sahipleri ülkemizde var olmaya ve üremeye başlamışlardır. Bu çevreler ancak erginliğe ulaştıklarında gerçeği anlayacaklardır. Bu uyanış pişman olmak için çok geç olabilecektir.
Harp Akademilerinin Değerli Mensupları,
Konuşmalarımda hep bahsettiğim bu karmaşık ortamda Cumhuriyetin temel kazanımlarının korunması için güçlü muhafızlara ihtiyaç vardır. Bilginin en büyük güç hâline geldiği günümüzde sizler, bu güzide eğitim kurumunda aldığınız eğitimle gücümüze güç katacaksınız. Her geçen gün kendinizi yenileme ihtiyacı hissederek daima daha iyinin, daha güzelin arayışı içinde olacaksınız. Atatürkçü Düşünce Sisteminin dinamik itici gücü bu arayışta en büyük desteğiniz olmaya devam edecektir.
İnsanlığa ateşi getirerek onları karanlıktan kurtaran Promete gibi Atatürkçü Düşünce Sisteminin temel değerlerinin sönmeyen ve söndürülemeyecek aydınlığını bir meşale gibi taşıyacaksınız. Böylelikle, bulunduğunuz her yer karanlıktan ve köhnemiş düşüncelerden kurtularak ışığa kavuşacaktır. Yurt ve ulus sevgisiyle çarpan kalpleriniz aydın düşüncelerinizle el ele verdiğinde Silahlı Kuvvetlerimizi çağın da ötesine taşıyacağınıza yürekten inanıyorum.
Uğruna yemin ettiğimiz temel değerlerle ülkenin demokratik yapısına ve hukukuna uygun olarak sadakatle hizmet ederken gerektiğinde bu uğurda seve seve canımızı vermeye hazır olduğumuz için birtakım çevrelerin hayasızca saldırılarına hedef olacağız. Bu saldırılar, sizi yıldıracaksa, korkutacaksa derhal mesleğinizden ayrılın. Eğer bu gerçek dışı, etik dışı saldırılar size güç verecekse hizmetinize inançlı olarak devam edin.
Bu duygu ve düşüncelerle, mazisi şan ve şerefle dolu, gurur kaynağımız Harp Akademilerinin değerli mensuplarına yeni eğitim-öğretim yılında esenlikler ve üstün başarılar diler, bu törene katılan tüm konuklara en derin saygı ve sevgilerimi sunarım.
Kaynak: Genel Kurmay Başkanlığı resmi sitesi..