Hiroşima ve Nagazaki kentlerine 1945’lerde bırakılan atom bombasıyla başlayan yıkım...
Yıllar süren iki bloklu soğuk savaş dönemi böyle başladı.
Bir tarafta kapitalist sistemin güçlü ülkesi ABD etrafında kümelenmiş NATO müttefikleri.
Diğer yanda sosyalist sistemin güçlü ülkesi SSCB hegemonyasındaki Varşova Paktı.
Yıllar süren Vietnam savaşı, binlerce ölü, sakat, babası belli olmayan çocuk, akli dengesini kaybetmiş ve uyuşturucu bağımlısı Vietnam «gazisi» Amerikan askeri...
Ve Amerikan kamuoyunun baskısı sonucunda galibi, mağlubu belli olmadan biten o iğrenç savaş...
Atılan sayısız roket, füze, mermi ; en acımasız işkenceler, işkenceler, patlayan mayınlar, kopan el, kol, bacaklar ; ölünce kurtulan, ölmeyince sürünen sakat insanlar...
***
Savaş iğrenç bir olgu.
O nedenle Batı’da herkes sözümona barışçı...
Özellikle Yeşillerin başını çektiği siyasi akım savaşa ve nükleer enerjiye tamamen karşı.
Ama onları dinleyen kim?
Sistem hep bildiğini okuyor.
Dünyanın her ülkesinde bir adet Milli Savunma Bakanlığı var.
Görevi vatanı, milleti, halkı düşmana, zalime, gaddara, saldırana karşı savunmak.
Haklının, mazlumun yanında yer almak...
Elinde bulundurduğu silah gücünün tekeli sayesinde caydırıcı olmak...
Devletin kısıtlı imkanları silaha harcanınca, sağlık ve eğitim hizmetleri aksıyor...
Eğitimli ve paralı azınlık eğitimsiz ve muhtaç kitlerere hükmediyor, toplum bu durumun olumsuz yansımalarını sosyo-ekonomik alanda sürekli yaşıyor...
Ahlak erozyonu toprak erozyonu ile yarışıyor...
***
İkinci Dünya Savaşından sonra şu anda 50-60 yaşlarında olan herkesin bildiği bir dizi savaş veya içsavaş yaşandı...
Kim adına, ne adına, neden, niçin ; hâlâ anlayabilmiş değilim.
İran-Irak yıllarca savaştı.
On yaşında erkek çocuklar cepheye sürüldü !
Irak-Kuveyt’e saldırdı.
Yugoslavya parçalandı, Balkanlar kaynadı ; Bosna’da vahşet yaşandı.
Filmin şeridini hızla sarmaya devam edeyim isterseniz...
***
1989’da Berlin Duvarı yıkıldı.
Tek kutup olamayacağı için İkiz Kuleler olayından sonra her müslüman potansiyel terörist muamelesi görmeye başladı...
Medya sürekli olarak islamofobi pompaladı.
Dindarlık değil, dincilik yükselen değer haline geldi.
Dinlerarası ve kültürlerarası diyalog teraneleri Batı’daki uyum politikalarının temelini oluşturdu.
Bireysel özgürlükler ve evrensel değerler üniversitelerde ders olarak okutuluyor.
AİHM, Lahey UCM gibi uluslararası mahkemeler var.
Ulus-Devlet, ulusal hukuk devri bitti deniliyor.
Bayrağa, toprağa, bizim gençliğimizin değerlerine saygı kalmadı.
Günümüzde tek değer para...
Ulus-Devleti savunanlara Jakoben diyorlar, ben de paracılara Napolyoncu diyorum...
***
Adamlar para ve silah gücüyle istediklerini yapıyorlar.
NATO güçleri geçen gün Libya’da baba Kaddafi yerine küçük oğlu ve üç minik torununu öldürdüler...
Kimseden çıt yok.
Bu sabah Bin Ladin’in öldürülme haberi...
Belçika Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Obama’ya kutlama mesajı çekmişler, memnuniyetlerini ifade etmişler...
Aynı Belçika’da 13 Haziran 2010 seçimlerinden bu yana Federal Hükümet kurulamıyor.
Ortadaki Brüksel Bölgesi Flamanlar ile Valonların iştahlarını kabartıyor ve uzlaşmalarını engelliyor.
Hükümetsiz gül gibi geçinip gidiyoruz...
***
1970’li yıllarda Belçikalı uzman ve aydın bir kişinin TV’de söylediği şu sözler hâlâ kulaklarımda ve durumu çok güzel özetliyor : «Tanrı onlara petrol vermiş, bizeyse akıl» ...
Akılları var, paraları da...
Ve para herşeyi ve herkesi satın alıyor...
Alan memnun, satan memnun...
Fakirliğin gözü kör olsun...
Öff...zenginin parası çenemi yordu valla...
Yakup Yurt (c)
Brüksel, 2 Mayıs 2011