Haberin yayım tarihi
2009-12-13
Haberin bulunduğu kategoriler

Nobel mi, Teşvik Primi mi?

Herkesin bildiği gibi bugün Dünya İnsan Hakları Günü. İronik tesadüfe bakın ki; Dünya İnsan Hakları Gününde Nobel Barış Ödülü ABD Başkanı olan Barack Obama'ya verildi.  Sanki başka kimse kalmamış gibi…Ödül töreninde yaptığı konuşmada, Obama " bazen savaşlar da gereklidir" diyerek bu ödüle ne kadar layık olduğunu göstermişte oldu.


***


Tamamen siyasileşen bu tür ödüller manevi değerini yitirdi.


Ödül verenler de aynı, alanlar da aynı fikriyatın temsilcileri ve kendileri çalıp kendileri oynuyorlar.
Bu tür etkinliklere gönüllü olarak alet olan medyanın işbirliği ile kitleler uyutuluyor, insanlarla alay ediliyor sanki.


***


Çeşitli televizyon kanallarında boy gösteren asker veya sivil stratejist-analist uzman yorumcular gibi sizlere komplo teorileri üretecek veya uluslararası dengeler ve ilişkiler dersi verecek değilim.


Çünkü hiçbir şeyin uzmanı değilim ; sadece ve sadece insanım.


Ve sadece aptal yerine konulmayı sevmeyen bir insan…


Neyin ne olduğu ve kimin ne yaptığı son derece gözler önünde.


Görmemek için gerçekten kör veya kötü niyetli olmak gerekir !


***


Bu ödül töreninin Dünya İnsan Hakları Gününe denk getirilmesini de anlamlı…


Zira dünya jandarması ABD işgallerini de zaten insan hakları, demokrasi ihracı ile açıklamıyor mu?


"Evet. Obama'nın sözünü ettiği üzere bazen savaş gereklidir. Ama bu savaş bir avuç kapitalistin çıkarları için değil; milyarların nihai çıkarı içindir" diyor Mahmut Halil Can isimli bir internet yazarı.


***


Bana da peşin verilen bir teşvik primi gibi geldi bu Nobel Barış Ödülü…


Yaptıkları için değil, yapması arzu edilenler için bir anlamda !


Mesajı iyi algılamış olmalı ki, Afganistan'a 30.000 asker daha gönderme kararı aldı.


Ve konuşmasının sonunda  Somali, Sudan, Kongo veya Birmanya gibi ülkelere silahlı müdahale olasılığı ile gözdağı verdi.


ABD'deki Quinnipiac Üniversitesi'nin bu hafta yayınladığı bir kamuoyu arastırmasına göre ABD'li seçmenlerin sadece % 26'sı bu Nobel Ödülünün hak edildiğini düşünüyor…


Yani sözkonusu olan ABD dışındaki bir Amerika aleyhtarlığı değil kesinlikle.


Amerikalı da olsa, hiç kimse, enayi yerine konulmayı sevmiyor…


Aynı benim gibi…


***


Anadolu'nun büyük filozofu Nasreddin Hoca'nın "Testi" fıkrası geldi birden aklıma !


Nasrettin Hoca bir gün oğlunu çeşmeye göndermiş ve iki tokat atarak testiyi eline tutuşturmuş ve sakın ha suyu getirirken düşürüp testiyi kırma demiş. Merakla kendisine bakanlara  verdiği cevap hepinizin malûmudur eminim.


"Ne yani testiyi kırdıktan sonra ne diye tembihleyecektim ?"


***


Yine Nasreddin Hoca'nın "Baklava" fıkrası ile bağlayayım izninizle.


Nasrettin Hoca akşamleyin eve doğru yürürken, baklava seven bir köylüyle karşılaşır.
- Nasrettin Hoca, biraz önce bir adam büyük bir tepsi baklava götürüyordu...
- Bana ne!
- Fakat adam tepsiyi sizin eve götürüyordu.
- O zaman sana ne!


***


Evet, sana ne diyebilirsiniz…


Huyum kurusun, karışmadan duramıyorum, herşeye burnumu sokuyorum…


Haddim olmayan şeylere bile…


İnsanım olduğum için mükemmel olamıyorum ve ağlayan insanlara dayanamıyorum !


 


Yakup Yurt ©


Brüksel, 12 Aralık 2009


yakup.yurt@skynet.be


 


 


 

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.