BRÜKSEL- Avrupa Komisyonu’nda yapılan Düşünce, İfade Özgürlüğü ve Medya, Batı Balkanlar ve Türkiye konferansına, ilgi büyük oldu. Konferansın açılışını konuşmasını yapan Avrupa Komisyonu Genişleme Genel Müdürü Michael Leigh, AB’nin 2010 raporlarında düşünce, ifade özgürlüğü ve medya alanındaki çekincelerini dile getirerek; modern gazeteciğin, araştırma ruhu olan, klişeleri kıran ve sıradışı yapılan gazetecilik anlayışı olduğunu söyledi.
Kroes: “Kısıtlamalara izin vermeyeceğiz”
Düşünce, ifade ve basın özgürlüğünün AB’nin en temel kriterleri olduğunun altını çizen Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Neelie Kroes ise “ Bizi birleştiren temel değer özgürlüklerdir ve özgürlüğümüzü kaybetmemek için çalışmalıyız. Bu ortak çabamız olmalı. AB’de medya ve ifade özgürlükleri gibi temel haklar gündeme gelmemeli. AB standartları referans alınmalı. Türkiye’de ve Batı Balkan ülkelerinde internet filtreleri sorunu var. Bu ülkelere yardımcı olmalıyız. Kısıtlamalara hiçbir şekilde izin vermeyeceğiz” şeklinde konuştu.
Buzek: “Önce bağımsız yargı”
“Demokrasi ve özgür medya nedir?” sorusuyla konuşmasına başlayan Avrupa Parlamentosu Başkanı Jerzy Buzek, demokrasi mücadelesi olmaz ise özgürlüklerin olamayacağına söyledi. Buzek, kuşaklararası bilgi aktarımı önemine vurgu yaparak, “ Dayanışma olmazsa özgürlük olmaz, sorumluluk olmazsa dayanışma olmaz. Ülkem Polonya’da komünizm döneminde neden hayatımızı değiştirmek istiyorduk? Özgür ülkede yaşamak istiyorduk. Kağıt üzerinde demokratik bir anayasamız vardı. Ama sonuçta işler istenildiği gibi gitmiyordu. Çünkü önce bağımsız yargının olması gerekiyordu” şeklinde konuştu.
“Gazeteciler olmaz ise, özgür basın olmaz”
Türkiye ve Batı Balkan ülkelerinde sorunlar olduğunun altını çizen Buzek, “Bu ülkelerde özgür medya ile ilgili kaygılar var. Hukuk devleti olamama sorunu var. Düşünceye ifade özgürlüğü bir temel haktır. Gazeteciliği korumak için elimizden geleni yapmalıyız. Gazeteciler olmazsa özgür basın da olmaz. Mutlaka medya ve internete erişimin özgür kalması gerekiyor. Bu konuyla ilgili ortak standartlara ihtiyacımız var” dedi.
Pröhle: “Türkiye ile ortak tarihimiz var”
Avrupa Birliği Dönem Başkanı Macaristan adına konuşan Gergely Pröhle ise, Türkiye ile Macaristan’ın “ortak tarih” ve “bağları” olduğunun altını çizerek, “Buna ifade, düşünce ve medya özgürlüğü sorumluluğunu da eklemeliyiz. Hırvatistan ile müzakerelerin tamamlanacağından eminiz. Son genişlemeden sonra yorgunluk oldu. Bazı üye ülkelerde bu yorgunluk hissediliyor. Yine bazı üye ülkelerde genişleme yorgunu. Medyanın burada sorumluluğu var. Vatandaşlara ve üye devletlere bu alanda sorumluluk düşüyor” şeklinde konuştu.
Stefan Füle: “Basına siyasetin karışması, ortak değerlere saldırıdır”
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve İnsan Hakları Avrupa Şartı`nda belirtilen değerlerden türetilen bir zorunluluğa dikkat çeken Avrupa Komisyonu Genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle, ifade ve medya özgürlüğünün AB’nin kuruluşunda yer alan değerler olduğunu söyledi. Doğru ve güvenilir bilgi olduğu zaman başarıya ulaşıldığını kaydeden Füle şöyle devam etti: “Batı Balkanlar ve Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda sorunlar var. Son genişleme raporlarına baktığınızda, düşünce ifade özgürlüklerinin bu ülkelerde duraksamaya gittiği ve gerileme olduğunu görürsünüz. Basın ve medya özgürlüğü Kopenhag kriterleri arasında son derece öneme sahiptir. Basına siyasetin karışması, ekonomik baskı ve şiddet bu üç noktada demokratik sisteme ve ortak değerlere saldırılar var. Gazetecilerin dokunulmaksızın, özgür bir şekilde çalışması, korkusuzca konuşabilmeleri son derece önemlidir.”
Kader Sevinç: “AB`nin Türkiye`yi dışlayan değil, teşvik eden bir çizgiye gelmelidir”
Konferansta söz alan CHP Bruksel Temsilcisi Kader Sevinç, 12 Haziran seçimlerine özgür bir medya ortamında gidilmediğini söyledi. Internet sansürünün yanlış olduğunu ve bir an önce Türkiye’nin gündeminden düşmesi gerektiğinin altını çizerek, “ Medya özgürlüğü konusunda ayrıca ceza yasasında yapılacak düzenlemeler, medya dünyasının katılımı ile oluşturulacak etik kurallar ve yargı sistemine yönelik eğitim programları bir an önce uygulamaya geçmelidir. CHP Türkiye`nin AB süreci için en kararlı demokratik güçtür. Medya, internet özgürlüğü ve yargı reformu konularında somut önerilerimiz var. Bundan önceki Anayasa değişikliği sırasında yargı bağımsızlığı konusunda AB Komisyonu`nu açıkça uyardık. Sayın Kılıçdaroğlu bizzat AB yetkilileri ile görüştü. AB Komisyonu, işaret ettiğimiz konuların bugün farkına varıyor. Bundan sonraki dönemde AB`nin daha aktif olarak Türkiye`deki demokrasi mücadelesine destek olmalıdır” dedi.
“Türkiye’de gazeteciler tutuklanırken AB neredeydi?”
Konferansa Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Abakay çıkışı damga vurdu. “Türkiye’de gazeteciler tutuklanır iken AB neredeydi?” diye soru soran Abakay, ellerindeki pankartları kaldırarak AB’nin tepkisizliğini ve Türkiye’de uygulanan anti- demokratik uygulamaları protesto etti.
Atakan ÖZDEMİR