Nisan 2010 ayı içerisinde peş peşe çıkan terör olayları ile Türkiye bir kez daha acılara gark olurken, bu "Bahar Terörü"nü farklı bakış açılarıyla da değerlendirmeye başladı.
Nisan 2010 Ayının Son İki Haftasında Terörle İlgili Gelişmeler Nisan ayının 17'sinden itibaren, artış kaydeden PKK terör faaliyetleriyle ilgili gelişmeler şöyledir:
17 Nisan 2010 gecesi Samsun'un Ladik İlçesi'nde 2 polis, ekip otosuna kalaşnikof silahlarıyla yapılan saldırı sonunda şehit edildi. Bu olayın PKK'nın Kandil'deki elebaşısı Murat Karayılan'a bağlı 12 kişilik PKK'lı grubun, TİKKO ile işbirliği sonucunda gerçekleştirildiği ileri sürüldü. Bu terör saldırısının başında ise "Mahir" kod adlı PKK'lı Mahir Başkale ile "Şeyhmus" kod adlı TİKKO'cunun bulunduğu bildirildi. Olayın bir gün sonrasında güvenlik güçlerinin açıklamasına göre, bu saldırıyı gerçekleştirenlerle geçen yıl Tokat'ın Reşadiye bölgesinde 7 askeri şehit eden gurubun bağlantılı olduğu açıklandı.
Oysa bu olaydan bir-iki gün önce PKK terör örgütünün büyük kayıplar verdiği bildirilmişti. Türk güvenlik güçlerinin Bahar'la birlikte başlattığı teröristlere karşı operasyonun, aynı zamanda Suriye ve İran tarafında da yapıldığı ileri sürülerek, Irak'ın kuzeyindeki örgüt kamplarından ikisi kadın, üç örgüt mensubunun kaçarak güvenlik güçlerine teslim olduğu, Türk ve İran güvenlik güçlerinin operasyonları sırasında terör örgütünün sözde sorumlularının da bulunduğu 9 teröristin ölü ele geçirildiği, 17 Nisan'da alınan haberler arasındaydı.
21 Nisan 2010 sabah saatlerinde, Hakkari'nin Şemdinli ilçesi Tekeli bölgesinde, operasyona çıkan güvenlik güçleri, PKK'lı teröristlerce daha önceden araziye döşenen mayına bastı. Mayının patlaması sonucu Mersin'in Mut İlçesi'nin nüfusuna kayıtlı Piyade Er Ahmet İnce şehit olurken, bir er de yaralandı.
22 Nisan'da, Mardin'in Kızıltepe ilçesinde devriye görevi yapan polis aracına kimliği belirsiz kişilerce düzenlenen silahlı saldırı sonucunda, 1 polis şehit olurken, 1 polis ve 2 vatandaş yaralandı. Aynı günlerde, Türk güvenlik güçlerinin yaptığı arazi aramaları sırasında, Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde C-4 ve roketatar mühimmatı kullanılarak teröristlerce yerleştirilmiş el yapımı mayın bulundu.
22/23 Nisan gece yarısı İran güvenlik güçlerinin, terör örgütü PKK/PJAK'a yönelik operasyonları sonunda yedi teröristin öldürüldüğü ve uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı bildirilen 16 terör örgütü mensubunun da çok miktarda uyuşturucu madde ve parayla birlikte yakalandığı haberi alındı.
25 Nisan günü ise, Tunceli- Erzincan karayolunun 40. kilometresine PKK'lı teröristler tarafından döşenen ve üstü açık bırakılan el yapımı uzaktan kumandalı mayının, bırakılmasının üzerinden 2 gün geçtikten ve yüzlerce araç geçtikten sonra farkına varılarak, güvenlik güçleri tarafından imha edildiği bildirildi. Yani içinde çok sayıdaki yolcunun bulunduğu bir karayolu aracı dahi bu mayınla imha edilebilecek iken, bu hain pusudan şans eseri kurtulmuşlardı.
Siirt ili Pervari ilçesi Doğan Köyü'ne giden Şalvur Babat adlı şahsın kullandığı minibüs, kimliği belirsiz kişi veya kişilerce tarandı. Saldırıda Şalvur Babat olay yerinde ölürken, bir kişi de yaralandı.
26 Nisan 2010 tarihinde, Dereli ilçesi Tamdere köyündeki Kanlıhan köprüsünden bir askeri aracın geçişi sırasında, mayın patlaması sonucunda bir astsubay şehit oldu, iki asker yaralandı.
28 Nisan günü ise Hakkari-Şemdinli'den iki askerin şehit olduğu haberi geldi. Dağlık arazide arama tarama çalışmaları yapan askeri birliğin üzerine teröristlerin açtığı ateş sonucunda Uzman çavuş Erkan Ayas ile er Selman Özay şehit oldu, iki 2 asker de yaralandı.
Terör Artışının Sebepleri?
PKK terör örgütünün yukarıda özetlenen, özellikle de 17 Nisan'dan itibaren artış kaydeden faaliyetleri sonucunda farklı yorumlar yapılmaya başlandı. Özellikle TÜRKSAM'ın bu konudaki uzmanlarına bazı radyo ve televizyon istasyonları tarafından sorular arasında en ilginç olanı; "TBMM'deki Anayasa değişikliği sebebiyle, 'Ergenekon' bağlantılı faaliyetler mi var?" şeklindeydi. Yani bizden bir "Komplo teorisi" olup olmadığını soruyorlardı. Daha doğrusu, böyle düşünmüşler ve düşündüklerini onaylamamızı istiyorlardı… Buna "onay" vermemiz mümkün değildir. Bize göre PKK terörünün artışındaki sebepler şöyledir:
PKK terör örgütünün geçmişi incelendiği zaman görülecektir ki, hemen her İlkbahar'la birlikte, "Kış uykusuna yattığı" ininden çıkmakta ve sempatizanlarının moralini yükseltmek için terör faaliyetlerine ağırlık vermektedir. Nisan 2010'daki terör faaliyetlerinin artışının altındaki sebeplerden biri budur.
2009 yılı yaz aylarında hükümetin "Açılım"ı, PKK terör örgütü ve bu örgüte ülke içinden destek veren guruplar tarafından farklı algılanmıştır. Yani onlara göre PKK'nın tüm militanları ve elebaşıları "Genel Af"a kavuşacaklar, hatta "Düz ovada" siyaset bile yapabileceklerdi. Ancak, henüz hükümetin bu "Açılım"ını ülkede anlayabilen olmadı.
Genel affın olmayacağı, PKK teröristlerinin elebaşılarının da affedilmeyeceği, yani ellerini kollarını sallaya sallaya ülkeye giremeyecekleri ise belli oldu. Kandil'deki derebeyi hayatını yaşayanları alabilecek bir "demokratik" ülke, özellikle de Avrupa'da mümkün değildir. Gidebilecekleri ülkeler ancak ve ancak Somali ve Sudan gibi ülkeler olur. Bu ülkelerde de kendi can güvenlikleri tehlikede olacaktır. Geriye ise Kandil'de hayatlarının son yıllarını geçirmek, bunu yaparken de uyuşturucu ve mülteci kaçakçılığı başta olmak üzere, haraç-bağış ve diğer illegal geçim kaynaklarını kullanmaya devam edeceklerdi. Seslerini duyurmak için de elverişli iklim koşullarında inlerinden çıkarttıkları piyonları böyle hain pusular için göndereceklerdi.
PKK, geçen yıl Tokat-Reşadiye bölgesinde TİKKO vb taşeron örgütlerle işbirliğini bu yıl da Giresun ve Samsun'a kadar taşıdı. PKK böylece hedef şaşırtmaya, cepheyi genişletmeye, güvenlik güçlerini sanki Irak sınırına yakın bölgelerden uzaklaştırmaya çalışmaktadır.
Aslında elebaşı Öcalan'ın yakalanmasından sonra hızlı bir tasfiye süreci başlayan PKK, ABD'nin Irak müdahalesi sonrası yeniden doğmuştu. Ancak 17 Ekim 2007'de TBMM'nin yeni "Tezkeresi" ile TSK'nin Irak kuzeyindeki PKK yuvalarına harekatı için hükümete yetki vermesiyle yeni bir tasfiye sürece daha başladı. ABD bile istihbarat desteği vermeye başladı. Ancak 2009'un başından itibaren Türkiye'nin bölgedeki önemli bir istihbarat ağı hasar aldı. İsrail'le ilişkilerin limonileşmesi, muhtemeldir ki bölgede çok etkili bulunan MOSSAD istihbaratından Türkiye mahrum olmaya başladı…
Tüm diğer terör örgütlerinde olduğu gibi, terörle mücadeledeki önemli unsurlardan biri istihbarattır. İstihbarat mükemmel işlese dahi, terörün birdenbire söneceği de beklenmemelidir. Ne yazık ki, bir süre daha terörle yaşamak mecburiyetindeyiz.
Sonuç
Türk güvenlik güçlerinin Türkiye'de, İran güvenlik güçlerinin İran'da başlattığı PKK ve PJAK'a karşı ilkbahar operasyonları bazı yerlerde etkili olurken, sempatizanlarına ve kendi elemanlarına moral vermek isteyen terör örgütü de, evvelce destek bulduğu Karadeniz bölgesinde ve beklenmeyen yerlerde pusularla terör faaliyetlerini sürdürmektedir.
PKK ile silahlı mücadelede vatandaşların da en küçük tuhaflıkları ve bölgelerindeki değişiklikleri güvenlik güçlerine bildirmeleri önemlidir. Eğer güvenlik güçlerine yardımcı olunursa, terör örgütünün tasfiye süreci daha az sancılı geçebilecektir.
Doç. Dr. Celalettin Yavuz
TÜRKSAM Başkan Yardımcısı
Terör Enstitüsü