Konfederalizm mi, federalizm mi, bölünme mi, ayrılma mı ? Belçika nereye gidiyor ? Flamanlar ne istiyor, Valonlar ne istiyor, Brükselliler ne istiyor, Almanca konuşanlar ne istiyor ? Bilen var mı ? Siyasetbilimcilerde her kafadan bir ses... Tablo son derece flu ve politikacılar bulanık suda balık avlama yarışında.
Gerçekten de, ne istiyor bunlar ? Tam bir sis perdesi trafiğe engel. Kimse önünü göremiyor, ama burnundan da kıl aldırmıyor. Bu şartlarda yoldan çıkmamak büyük marifet. Trafik ilerlemeyince, kaza da olmuyor, ve kaza yapmadı diye yerinde sayan sürücülere hasarsızlık indirimi yapıyor birileri. Flaman sürücülerin hedefi belli gibi. Fakat kavramlar öylesine içiçe ki, herşey Arap saçı... Biri kan hukuku diyor, öbürü toprak hukukundan bahsediyor... Biri dil diyor, öteki toplum diyor... Bir efelenmedir sürüp gidiyor. Demokratik mücadele demagojik demeçlerle devam ediyor. Halkın gerçek gündemini oluşturan sorunlar çözüm bekleyedursun, pek inanılmasa da sihirbazın şapkadan bir tavşan çıkarması umuluyor.
Bu durumun görünen müsebbibi hiç şüphe yokki N-VA'nın tartışmasız lideri Bart De Wever. Ee, Flamanya'nın en büyük partisi olmak kolay değil. Hem % 25 ile en büyük Flaman partisi olacaksın, hem de Başbakan olamayacaksın... Anayasa değişikliklerinde üçte iki nitelikli çoğunluk gerekmesi nedeniyle olamamanın bedelini bir şekilde ödeteceksin... Kuzey-Güney arasında gerçek bir asimetri mevcut. Siyasi partiler dil dayanışması, ideolojik dayanışma, bölgesel dayanışma ve toplumsal dayanışma arasında bazen tango, bazen vals yapıyorlar. Her dans için ayrı bir dam veya kavalye gerek. Anlaşamazsak konfederalizmde buluşuruz konusunda anlaşmış görünüyorlar.
Kokteyl birden fazla içkinin karıştırılarak değişik tat veren yeni bir içkinin elde edilmesidir. Oranlar ve ölçüler bellidir. Tat beğenilirse, aynısından tekrar yapma imkanı vardır. Su ile rakıdan aslan sütü elde edildiği gibi... Tabii ki ortaya çıkan sonuçların hukuk sistemine uyması gerekir. Bu konuda hukukçular hemfikir : Konfederalizm olabilmesi için daha önceden müzakere ile anlaşan, antlaşma imzalayan bağımsız devletler gerekir. Bu antlaşma ile sözkonusu bağımsız devletler bazı hak ve yetkileri merkezi bir Devlete devrederler. Yani Belçikanın bugünkü mevcut halinden çok uzak bir manzara ile karşı karşıyayız. Ayrıca günümüz Avrupası kendi bünyesinde ayrılıkçı projelere hiç olumlu bakmıyor. Ülkenin geleceği ile ilgili kavramların doğru seçilmesi gerekiyor. N-VA, Open VLD, CD&V, SP.A ve Groen ! gibi Flaman partilerinin hemfikir oldukları konfederalizm karşısında görüşler muhtelif. Herkes bulunduğu coğrafyanın veya ait olduğu dilin çıkarlarına uygun konuşuyor. Zira Avrupa Birliğinde bile insanların kafalarının içinde sınırlar kolay kolay kalkmıyor. Flamanlar bu haldeyken Fransızca konuşanlar pusulasız bir gemiyle yol alıyorlar.
O halde Flamanlar için sorumsuz veya tahrikçi yakıştırması yapılabilir mi ? Hem evet, hem hayir. Toplumculuk ateşi hepsini sarmış, o kesin ! Kültürel milleyetçilik salgın hastalığı 1990'lardan beri her geçen gün yayılıyor. O günden bu yana beş reform yapıldı, ama reform şantiyesi bir türlü son bulmadı. Çatışma süreklilik kazandı. Federalizm denemesinin başlamasından bu yana ülke fiilen bölündü : Kuzey sağcılaşırken, Güney solculaştı. Ağırlık merkezleri değişti. Bölgelerarası eksen kayması yaşandı. Tam bir empas yaşanıyor.
Peki bu durumda, ileriyi düşünmeden getirilecek palyatif çözümler kısa veya orta vadede patlayacak saatli bomba işlevi görmezler mi ? Kuzeydekilerin bu durumdan kaygılandıklarını söylemek zor. Çünkü siyasi partiler olaya popülist yaklaşıyor ve seçmenin nabzına göre şerbet veriyor. Halbuki çözüm ayrıntılı bir karar mekanizmasıın bulunmasından geçer. Bugünün ve geleceğin sorunlarına çözüm üreten akıllı ve etkili kurumlara ihtiyacımız var.
Buna ulaşılabilecek mi ? Frankofonlar buna hazırlar mı ? İyileşmek için acı ilaçlardan içmekten başka çare var mı ? Kaygan kum zeminde temek atılamayacağına göre, ortak paydalarda buluşmaktan başka çare var mı ? İşte şimdi bunlar konuşuluyor Elio Di Rupo'nun orkestra şefliğinde. Ve İtalyan asıllı olan kendisinin bir Valon veya Flaman milliyetçisi olmaması Belçika için son bir şans. Federal sistemin devamı toplumculuk ile değil, Brüksel de dahil olmak üzere, Bölgelere aktarılacak daha fazla bölgesel otonomi ile mümkün olacaktır ! Aksi takdirde, daha uzun süre toplumculuk bataklığında çırpınmaya devam ederiz.
Manidar bir fıkra ile noktalayalım isterseniz. Bir Türk ile bir Fransız birlikte tren yolculuğu yaparlar. Konu döner dolaşır ve Fransız Türkü sinirlendirmeyi başarır. Türkün tepesi atar ve güzel bir Fransızca ile "soykırımdan bahsetmekten ve ukalaca ona buna ders vermekten utanmıyor musunuz, bıkmadınız mı, yeter yahu! Afrika'da ve Cezayir'de yaptıklarınızı unutmadık" deyince, Fransız gayet sakin cevep verir. Sakin ol dostum, tamam yaptık. Sana bir soru. Fransa'nın simgesi hangi hayvandır, biliyor musun? Horoz! Peki neden?
Söyleleyim : Çünkü horoz iki ayağı da b.kun içindeyken ötmeye devam eden tek hayvandır da ondan!
Yakup Yurt (c)
yurtyakup@gmail.com
Umurbey, 07.08.2010