Yıl 1983.
12 Eylül 1980 darbesini yapan cunta iktidarda.
Başbakan Bülent Ulusu hükümetinin son dönemi...
Turgut Özal önderliğindeki ANAP iktidarının ayak sesleri her yerden duyuluyor.
1981 sonunda başladığım yeminli tercümanlık mesleğinde oldukça yeni sayılırım.
1982 yaz tatilinde evlendim ve eşimi Belçika'ya yanıma aldım.
30 Ekim 1983 tarihinde ilk çocuğumuz Cavit dünyaya geldi.
29 Ekim günü doğsaydı adını Cumhur koyacaktık.
Çok az kazanıyor, kıt kanaat geçiniyordum.
Louvain Katolik Üniversitesi İletişim Fakültesi 1979 mezunuyum.
Türkçem, Fransızcam ve genel kültürüm oldukça iyi.
***
1983 yılında T.C.Brüksel Büyükelçiliği nezdinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müşaviri Ahmet Şensoy beyefendi.
Yaşıyorsa Allah uzun ömür versin, öldüyse mekanı cennet olsun.
Bir gün telefonla beni aradı.
Yakup'cum haberin olsun, tam sana göre bir iş imkanı doğdu, bu fırsatı kaçırma dedi.
Uzun tartışmalardan sonra ikna oldum ve kabul ettim.
T.C.Çalışma Bakanlığı yurtdışı teşkilatında görevlendirmek üzere sınavla 32 sosyal yardımcı alınacaktı.
Aday oldum.
Tüm adaylar Ankara'da buluştuk.
Önce yabancı dil eleme sınavlarına girdik.
Ardından mesleki yeterlik sınavına girdik.
Bu iki sınav sonucunda başarılı olan 26 kişiyi mülakata aldılar.
Kazanan 26 aday arasında not ortalamasıyla ben birinciydim.
Mülakatta bana Fransızca konuşulan Brüksel, Paris, Cenevre, Lyon, Marsilya arasından birini seçebileceğim söylendi.
Ben göreve talibim, ülkemin menfaatleri nereye gitmemi gerektirirse seve seve oraya giderim dedim.
Bu cevap hoşlarına gitti.
Eşimin de Türk ve müslüman olmasına da ayrıca memnun kaldılar.
Sen şimdi Brüksel'e dön ve bir-iki aya kadar Brüksel için tayin emri bekle dediler.
Eşim diplomat hanımı olacağım diye sevindi, çünkü Belçika'yı hiç sevmemişti.
Bekledik, bekledik, bekledik...
Sabırsızlanıp Yurtdışı İşçi Sorunları Dairesi Genel Müdürü Ergün beyi aradım.
Az kaldı, sabırlı ol, yakında gelir dedi ve oyaladı.
İki ay sonra postacı T.C.Çalışma Bakanlığı'ndan bir zarf bıraktı.
Kalbim heyecandan küt küt atmaya başladı.
Hanım müjdeli haber bekliyordu.
Zarfı açtım.
"Bakanlığımız bünyesinde herhangi bir göreve atanmanız mümkün olamamıştır" deniliyordu.
Belli ki güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlanmıştı.
Ben de sakıncalılar arasındaydımışım da haberim yokmuş meğer...
Ahmet ve Ergün beylere telefon açıp tüm öfkemi kustum.
Sabırla dinlediler ve hak verdiler.
Türkiye'nin benim eğitim ve birikimime ihtiyacı yoktu.
Sınav birincisini elemişler ve sınav sonuncusu K.I. beyi Brüksel'e tayin etmişlerdi.
Ben de darbe mağduruydum.
Ama şehit babaları gibi bir tek söz söylüyordum : "Vatan sağolsun"...
İşe göre adam değil, adama göre iş bulunuyordu AB'ye girmek için kendisine sürekli ev ödevi verilen benim memleketimde...
Yakup Yurt (c)
Brüksel, 11 Ekim 2010