Avrupa Birliği ile ABD arasında, toplam 800 milyon nüfuslu pazarların ekonomik entegrasyonunu sağlamak üzere yürütülen Transatlantik Ticaret Anlaşması (TTIP) görüşmeleri, kapsam dışında tutulan Türkiye’yi “Gümrük Birliğinden kopma” noktasına getirdi.
Temmuz 2013’te başlayan ve Mayıs 2014 itibariyle 5. tur görüşmeleri yapılan TTIP müzakerelerinin 2016 sonu veya 2017 yılı başında tamamlanarak anlaşmanın yürürlüğe girmesi bekleniyor. Anlaşma yürürlüğe girdiğinde, ABD ve AB ülkeleri arasında gümrük duvarları kaldırılacak. Türkiye ile AB 1996 yılından beri Gümrük Birliği yaptığı için bu anlaşma Türkiye’yi de “tek taraflı” olarak bağlayacak. ABD’den Türkiye’ye girecek mallara gümrük vergisi uygulanmayacak. Buna karşılık Türkiye’den ABD’ye satılacak mallara gümrük vergisi uygulaması devam edecek. Türkiye vergi kaybına uğramanın yanı sıra, gümrüksüz mal akını nedeniyle kendi sanayisini ve ekonomisini korumakta güçlük çekecek. Ucuz mal ithalatı patlarken ihracat azalacak. Türkiye’deki birçok tesis ya kapanacak, ya kapasitesini düşürecek. Bunun sonucunda işsizlik artacak. Ekonomideki zincirleme etki nedeniyle cari açıktan büyümeye kadar birçok gösterge bozulacak.
Türkiye işte bu “kâbus senaryosundan” endişe ediyor. AB ile 18 yıldır Gümrük Birliği yaptığı halde, AB’nin ABD ile gerçekleştireceği ekonomik entegrasyona dâhil edilmemeye kızıyor. Avrupa Birliği ise sadece “üye” ülkeleri entegrasyona dâhil ediyor. Türkiye henüz üye olmadığı için kapsam dışında tutuluyor.
AB’ye üyelik ihtimali uzak olduğu için gelinen noktada Türkiye’nin önünde iki seçenek bulunuyor: Ya ABD ile bağımsız olarak Serbest Ticaret Anlaşması yapacak, ya da AB’yi ikna ederek anlaşmaya dâhil olacak.
ABD ile Türkiye arasında serbest ticaret anlaşması gerçekleştirmek için görüşmeler yapılıyor. Ancak şimdiye kadar olumlu bir sonuç çıkmış değil. ABD’den beklentiler güçlü olmadığı için Türkiye sorunu AB nezdindeki girişimlerle çözmeye çalışıyor. O yüzden “Gümrük Birliğinden çekilme” veya “askıya alma” seçenekleri son dönemde daha sık dile getirilmeye başlandı. Eğer AB, bu anlaşmanın kapsamına Türkiye’yi de dâhil edecek şekilde Gümrük Birliğini derinleştirmezse o zaman “askıya alma” seçeneği ciddi bir şekilde gündeme gelebilir.
Gümrük Birliğinden ayrılmayı ilk kez 26 Mart 2013 tarihinde Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan gündeme getirdi. Çağlayan, Almanya’da yaptığı bir açıklamada, AB ve ABD arasında serbest ticaret anlaşması hazırlıklarına ve Türkiye’nin dışarıda tutulmasına tepki göstererek “Gümrük Birliğinden çıkabiliriz” mesajı verdi.
Son olarak AB Bakanı Volkan Bozkır, 11 Kasım 2014’te Brüksel’deki 75. AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu toplantısında, AB ve ABD arasında bir serbest ticaret anlaşması imzalanması durumunda Gümrük Birliği anlaşmasının askıya alınabileceğini söyledi. Bozkır, bunun bir şantaj değil, ciddi bir soruna işaret etme çabası olduğunu belirtti.
Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, iki kıtayı birleştirecek olan AB ve ABD arasındaki anlaşmanın 650 milyar dolarlık bir ticaret hacmini kapsayacağını, Türkiye’nin eş zamanlı olarak ABD ile Serbest Ticaret Anlaşması imzalaması durumunda ihracatçıların bundan büyük yarar sağlayacağını bildirdi.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası uzmanları da “AB-ABD Serbest Ticaret Anlaşması ve Türkiye Üzerine Etkileri” başlıklı bir araştırma yaptı. Kasım 2013’te yayınlanan rapordaki saptamalar şöyle:
Türkiye’nin ABD’ye gümrüksüz mal satabilme imkânına kavuşması durumunda ihracatı yüzde 7 oranında artacak.
Türkiye’nin ABD-AB arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasına katılmaması durumunda Gayri Safi Yurtiçi Hasılasında (GSYH) 4 milyar dolarlık zarar oluşacak.
Türkiye anlaşmaya taraf olursa GSYH’da 31 milyar dolarlık bir artış sağlanacak. Zarar ortadan kalkacağı için toplam fayda 35 milyar doları bulacak.
Anlaşmanın AB ülkelerinde yüzde 2.6 ile yüzde 9.7 arasında değişen bir refah artışı, ABD’de ise yüzde 13.4’lük refah artışı sağlaması bekleniyor. Kapsam dışında kalan ülkelerden; İsviçre yüzde 3.75, Kanada yüzde 9.48, Meksika yüzde 7.24, Türkiye yüzde 2.5 oranında refah kaybına uğrayacak.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin değerlendirmesi şöyle: “TTIP tam anlamıyla ekonomik ve siyasi bir entegrasyon görüşmesidir. Uygulamaya başlarsa bu dünyanın ekonomik haritasının yeniden çizilmesi demektir. Buna tahammül edemeyiz. Sonuçlarına katlanamayız. Gümrük Birliği de sürdürülemez hale gelir.”
İşsizlik uyarısı
AB ile ABD arasındaki anlaşma iş dünyasını da korkutuyor. İşadamları geçen hafta İstanbul’da yapılan bir toplantıda AB Bakanı Volkan Bozkır’ın restine destek verdi.
Türkiye’nin anlaşmaya dâhil olmaması durumunda en büyük zararı petrokimya sanayinin göreceğine dikkat çeken SOCAR CEO’su Kenan Yavuz, ABD’nin kimya sanayisi çok gelişmiş olduğu için gümrük duvarı sıfırlandığında Türkiye’ye akın olacağını belitti.
Yavuz şu uyarıyı yaptı: “Anlaşma bu haliyle Türkiye’nin ara malı ithalatının artmasına yol açar. Katma değerli üretim sektörleri büyük zarar görür. Rekabet dezavantajından dolayı pek çok ürün Türkiye’de üretilemez hale gelir. Şirketler kapanır ve işsizlik artar. Ayrıca AB ve ABD’de pazar kaybeden Çinli ve diğer Asyalı üreticiler Türkiye’ye yönelir ve yerli üretim bu açıdan da tehdit altında kalır.”
İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Hikmet Tanrıverdi “Gümrük Birliğini dondurup AB ile ilişkimizi Serbest Ticaret Anlaşmasına çevirebiliriz. Böylece 3. ülkelere karşı yükümlülüklerimizden kurtuluruz” önerisini getirdi.
Türkiye ile ABD arasındaki ticaret hacmi 18 milyar dolar civarında. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ticaret hacminin 10 yıl öncesine göre 3 misli artmakla birlikte yetersiz olduğunu söyledi. 2014 yılı Ocak-Eylül dönemindeki 9 aylık ihracat 4 milyar 587 milyon dolar, aynı dönemdeki ithalat ise 9.7 milyar dolar seviyesinde.
TTIP’ın bu şekliyle devreye girmesi halinde ithalatla birlikte Türkiye ve ABD arasındaki ticaret açığının patlaması bekleniyor.
TTIP sadece ticareti değil yatırımları da kapsıyor. Dünya ticaretinin yaklaşık yarısına hâkim olacak, Avrupa ve Amerika’yı birleştirecek, ekonomi üzerinden siyasi bir güç oluşturacak kapsamlı bir proje. Dünyada tıpkı Avrupa Birliğinin oluşumu gibi kaliteli üretime dayalı yeni bir yapının temelleri atılıyor. Çin’in ticari istilasını kıracak bu yapının dışındaki ekonomik faaliyetlerin fazla şansı olmayacak gibi görünüyor.