Haberin yayım tarihi
2015-04-14
Haberin bulunduğu kategoriler

İZZET HOCA, KANUN NAMINA TESLİM OL!

İzzet Dönmez Yazdı..

Hatırladığım kadarı ile 1971 yılının sonu ya da 1972 yılının ilk aylarıydı.

Hava müthiş soğuk.

Her yerde don var.

Sabah ezanı okunalı yaklaşık yarım saat olmuş.

Akyazı- Hatipler Sokaktaki tek katlı küçücük evimizin kapısı sanki zelzele oluyormuş gibi dövülüyor.

Kapı ha kırıldı ha kırılacak.

Babam gurbette.

Evde annem ve kardeşlerimle birlikte kalıyoruz.

Evin büyük çocuğuda benim.

17-18 yaşlarındayım.

Yataktan korkuyla kalktım.

Üzerimde Beyaz- Kahverengi çubuklu pazen pijamalarım var. Korkuyla kapıyı açtım.

Daha kapıyı açar açmaz askerin tüfeğinin soğuk namlusu çenemin altına dayandı.

Hayatımda o yaşıma kadar bir kez bile ne polisle, ne de askerle muhatap olmuşluğum yoktur.

Evin önüne çıkınca gördüm ki küçük evimizin her penceresinin önünde bir asker tüfeğin namlusunu bizim eve çevirmiş vaziyette.

Asker, gür bir sesle " Kanun namına teslim ol" diyorda.

Teslim nasıl olunuyor bilmiyorum ki!.

Heyecandan kalbim yerinden fırlayacakmış gibi.

Pijamamı değiştirmeden, çorap bile olmayan ayağıma bir şey giyemeden, karga tulumba evimizin önünde bekleyen askeri CEMSE`ye bindirildim.

Daha askeri aracın arka tarafına biner binmez askerler.

Kimi dirsekle, kimi tekme ile, kimi tüfeğin dipçiği ile bana vurmaya başladılar.

Sanki müstemleke ordusu beni esir almıştı.

Niye gözaltına alındığım konusunda hiç bir bilgim yoktu.

Sille-Tekme-Tokat bir süre gittikten sonra, askeri araç yolda durdu.

Kamyonun arka tarafına rütbesini bilmediğim subay ya da astsubay geldi.

Elinde bazı dosyalar var.

Bana sertçe " Adın ne senin?" Dedi.

"İzzet" dedim.

Soyadın?

Dönmez.

Kaç yaşındasın?.

17.

Komutan " Doğru söyle lan" diye kükredi.

Şöyle beni biraz süzdü.

Yanındakilere "Bu değil herhalde" diye mırıldandı.

Daha sonra sert bir şekilde " İn lan araçtan" dedi.

İnerkende bir kaç tekme yedim.

Araçtan indim inmesine de.

Ayağımda ne çorap var, ne de ayakkabı.

Mevsim kış, yerler buz gibi.

Askeri Cemse beni Akyazı çıkışında Seyfeler Köyü`ne kadar getirmiş.

Daha yere basar basmaz soğuk ciğerime işledi..

Yaklaşık iki kilometre uzaktaki evimize varıncaya kadar çok ciddi donma tehlikesi geçirdim. Günlerce ayaklarım ısınmadı.

Devir askeri darbe ve sıkıyönetim devri.

Biraz kendimi toparlayıp sokağa çıktığımda.

Dedemin hac arkadaşı Arnavut Hamit amca ile karşılaştım.

Bana " Hafız, sabah namazından eve gelirken askerler seni sordu.

Bende sizin evi tarif ettim.

Mühim bir şey yok değilmi?" Deyince .

Bende öfkeyle " İyi halt ettin" dedim.

Hamit dede dünya tatlısı bir insandı.

Gençliğin verdiği öfkeyle söylediğim o söz, hatırladıkça yüreğimi burkar.

Hamit dede olayı tam öğrenince çok üzüldü.

Kısa zaman sonra öldü.

Arapça okuyup, hafızlık yaptığım için çocukluktan beri adım " Ya hafızdır ya da İzzet hocadır".

Meğerki mahallemize gerçekten ilkokul öğretmeni " İzzet hoca" adında biri taşınmış.

Ben Adapazarı`nda Imam-Hatipte okuduğum için kişiyi tanımıyorum.

Hamit amcanınsa tanıdığı tek " İzzet hoca" benim.

Halbuki askerin aradığı İzzet hoca, mahalleye yeni taşınan 35-40 yaşlarındaki öğretmen.

O kişi hakkında benim duyduğum " Hanımının üzerine 2. Hanım alarak" bizim mahalleye taşındığıdır.

O hadisedenmi yoksa bir sol örgütle bağlantısındanmı aranıyor.

Bilmiyorum, kendisiyle hiç karşılaşmadım.

Karşılaşmayıda istemezdim.

Karşılaşırsak yüzüne okkalı bir tükürmeyi yeğlerdim.

İzzet hoca olmanın ilk bedelini böylece ödemiş oldum.

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.