Haberin yayım tarihi
2016-04-06
Haberin bulunduğu kategoriler

BRÜKSEL'DE İLK GÜNLERİM..

1967’de geldiğim Belçika’dan 1979 Şubat ayında üniversite diplomalı olarak Umurbey’e döndüm.

Sekiz ay kaldım ve sabır rekorunu kırarak Guiness Rekorlar kitabına geçtim.

Daha fazla dayanamadım ve geçen on iki yılın nostaljisi ile Belçika’daki tatlı anılarıma döndüm.

Ne bıraktığım Türkiye’yi bulabildim, ne de sekiz ay önceki Belçika’yı…

***

1979 başında taşlar yerinden oynamış, İran Devrimi gerçekleşmiş ve Ayetullah Humeyni ülkesinde coşku ile karşılanmış, SSCB sona ermiş ve Berlin Duvarı yıkılmıştı…

Türkiye’de yaygın silahlı sağ-sol çatışması yaşanıyor, her meslek grubu karpuz gibi ortadan ikiye bölünüyor (öğretmen, polis ve emekçiler), herkes okuduğu gazeteyi gizliyor, trafik tabelaları poligon hedef tahtası olarak kullanılıyor, günde ortalama yirmi beş insan ölüyor, I. ve II. Milliyetçi Cephe hükümetleri karaborsa ile ömür tüketiyor, darbe adım adım geliyordu…

Genelde korku ve çekingenlik hakimdi ve çözüm ordudan bekleniyordu…

Sonrasında beklenen darbe oldu, durum iyice olgunlaştıktan sonra askerler yönetime el koydu, bir Anayasa taslağı hazırlattı, 1982 halkoylamasında ezici (% 92) bir çoğunlukla kabul ettirdi, 1984’te yönetimi Turgut Özal başkanlığındaki ANAP’a devretti…

Günün birinde bir biliminsanımız «Yakın tarihimizde bağnazlığı hızlandıran ve/veya yavaşlatan etkenler» konulu bir araştırma yapsa ve sonuçlarını yayınlasa da aydınlansak…

Daha önce kesintisiz on iki yıl Belçika’da, eğitim ve üniversite ortamında yaşayan 68 kuşağından özgürlüklere alışık biri için bitmek bilmeyen bir sekiz aydı diyebilirim!

***

İşin garibi Türkiye’ye dönmeden önce altı ay birlikte olduğum ve Türkiye’de iken bana bir dizi mektup atan kız arkadaşım döndüğümde beni tanımazlıktan gelmişti.

Bir moral bozukluğundan kaçarken başka bir moral bozukluğunda bulmuştum kendimi.

Okul bitmişti, iletişim lisans diplomam vardı, iki dili çok iyi biliyordum, ama bütün artılarıma rağmen bir göçmen işçi ailesi mensubuydum sonuçta…

İş bulup çalışmak, para kazanmak, ele güne muhtaç olmadan, onurunla yaşamak çok güçtü.

Herşeyimi borçlu olduğum ailemden bağımsız, Türklüğünden utanmayan, ailesini ve toplumunu utandırmayan biri olmalıydım…

İnsani değerlerden ödün vermeden, evrensellikten vazgeçmeden…

Kimseyi yok saymadan, farklılıkları zenginlik kabul ederek, ötekileştirmeden…

Kavramlarla barışık, şiddetin her türlüsünden uzak bir genç olarak yeminli tercüman olmaya karar verdim, sınava girdim, başardım ve oldum!

***

Serbest meslek sahibi olarak çalışma iznimi aldıktan sonra, 1981’de bir Tercüme Bürosu açtım ve başladım çalışmaya, para kazanmaya.

Para denilen şey sistemin damarlarında akan kandır, günümüz dünyasında para herşeydir…

Sonra resmen evlenmek üzere o vakit Türkiye’de yaşayan rahmetli anneme telefon açtım, eşim Güzin ile 1982’de nikâhlandım, 1983’te Cavit ve 1985’te Onur dünyaya geldiler.

Dişikuşun çabaları ile yuvamız oluşmaya başladı…

Türkler’in yoğun yaşadığı Schaerbeek (Brüksel) Belediyesinde müstakil bir binayı 20 yıl süreli bir ipotekle satın aldım, onarttım…

Sabırla bekledim, çok çalıştım, yoruldum, madden ve manen kazandım….

Çocuklarımızı büyüttük, okuttuk, adam ettik…

2015’te Belçika’dan emekli oldum.

Çocuklar Brüksel Barosuna kayıtlı dörder dilli, iki ceza avukatı ve Brüksel’deki evimizde birlikte çalışıyorlar…

Aynı zamanda baba mesleği yeminli tercüman da oldular…

***

Onur 2 Nisan 2016 günü Bursa-Hilton’da evlendi.

Cavit dün Brüksel’den telefon ederek dönüş yolculuğunun sorunsuz geçtiği bildirdi.

Sevindik…

Yeni evli genç çift (Gökçe ve Onur) şu an Uzak Asya’da balayındalar…

Ama tam olarak nerede?

Belki Endonezya, belki Filipinler…

Kimbilir?

İnternet çağında sanal iletişimle avunur olduk vesselam…

Eskiye göre çok şeyin değiştiği günümüz dünyasında gençlerle, sanal ve reel, iletişime her zamankinden daha çok ihtiyacımız var değerli okuyucular…

Dere geliyor dere, kumunu sere sere…

Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece (Sadık dostumuz kara toprağa) doğru…

Onlar orada biz burada, fırsat buldukça…

Bir zamanlar da (1966) babamız orada biz buradaydık…

Önce Belçika’ya, sonra mezarlığa (2006 ve 2011) göçtüler, oturduğumuz deniz manzaralı ve bahçeli evi bize miras bırakarak…

Of anam of, ben gurbette değilim, gurbet benim içimde…

Yakup Yurt ©

Umurbey-Gemlik, 06-04-2016

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.