TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı AK Parti Milletvekili Mustafa Yeneroğlu Hollanda’da yaşayan Türk toplumuna yönelik artan siyasi baskıyla ilgili, “Hollanda’da Mart 2017 tarihinde yapılacak seçimler öncesi artan kültürel ırkçılık ve Türk toplumuna yönelik siyasi baskıyı kaygıyla takip ediyoruz. 15 Temmuz darbe girişimden sonra ülkede yaşayan Türklerin hedef alınması izahattan yoksundur.” açıklamasında bulundu. Yeneroğlu şunları kaydetti:
“15 Temmuz darbe girişimi doğal olarak Hollanda’da yaşayan vatandaşlarımız tarafından da büyük bir tepkiyle karşılanmıştır. Diğer ülkelerde olduğu gibi bu ülkede de insanlarımız Türkiye’nin içinden geçtiği kritik sürece kayıtsız kalmamışlardır. Çok kültürlülük modeliyle anılan Hollanda’da siyasiler insanların hissiyatını anlamak yerine siyasi baskıya yönelmiştir. Kültürel ırkçılığı temel programa dönüştürmüş sözde Özgürlük Partisi liberal toplum düzenini tehdit edecek düzeyde Hollanda toplumunu zehirlemektedir. Bu durum tüm siyasi partileri sağcı popülizm tehditiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Hollanda toplumunun asli unsuru olan insanların kurduğu sivil toplum kuruluşları Meclis’te sorun haline getirilmiştir. Muhatap almamak gibi girişimler ne yazık ki Türkiye kökenli insanların bulundukları topluma karşı aidiyet hislerini baltalamaktadır. Bu kapsamda Hollanda’daki Türk toplumuna yönelik artan siyasi baskıyı kaygıyla takip ediyoruz. Ülkede yaşayan Türk vatandaşlarının hedef alınması izahattan yoksundur.
Tartışmaların Hollanda Diyanet Vakfı üzerinden yürütülmesiyse siyasilerin yapılan ikili anlaşmalara ve toplumsal realiteye ne kadar uzak olduğunu göstermektedir. Diyanet İşleri Başkanlığımız, alanında uzman din görevlilerini özellikle vatandaşlarımızın yoğun yaşadığı ülkelere göndererek Müslümanlara yönelik kapsamlı dini hizmetler sunmaktadır. Bu sayede ilgili ülkede yaşayan Müslümanların haklarının gereğini yerine getirdiği gibi Hollanda toplumunun da huzuru ve refahına katkıda bulunmaktadır. Bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığına yönelik dışlayıcı politikalar yerine, daha yapıcı bir diyalog geliştirilmesi her şeyden önce Hollanda’nın menfaatinedir. Dini kurumların yıpratılmaması ortak hassasiyet olmalıdır.
Her türlü baskıcı siyasetin önüne geçilmesi ve özgürlükçü yapının güçlendirilerek korunması lazımken bu tarz popülist tartışmalarla aşırı sağ akımlara fırsat verilmektedir. Bu siyasi baskıya rağmen başta Hollanda Diyanet Vakfı olmak üzere ilgili sivil toplum kuruluşlarının kapsamlı çalışmalarına devam edeceğine inancım tamdır. Hollanda’da hizmetlerini yürüten Türklere ait sivil toplum kuruluşları aynı zamanda Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmaktadırlar.”