Prof. Dr. Levent Seçer
Seçimler sonrasında yazıp yazmamak konusunda çok düşündüm. Ama her şeye rağmen toplumun her konuda aydınlatılması konusunda, benim de kendimce bir görevim olduğunu düşünerek yazmaya karar verdim.
Siyasetin tamamıyla darmadağın olduğu bir süreç yaşadık, dilerim ülkem adına duyduğum kaygıların aksine, söylenenler verilen sözler sonrasında korkuları da beraberinde getirmez. Ama korkularım bir gün Anayasanın değiştirilemeyeceği ilk dört maddesinin tüketilmesi. Bugün ısrarla demokrasinin kalıcı olacağından söz ediyorlar.
Fakat demokrasi nedir anlamını bilmeyen bir toplum var önümüzde, ama o toplum. Çağdaşlık, eğitim, kültür sanat, akıl ve bilim, cumhuriyet değerlerinin asıl demokrasi olduğunun farkında vardığında, sanırım insan hak ve özgürlüklerinin de yaşanır hale geldiğini görecektir. Bugün sisteme hakim olan anlayışın, bu konularda daha sağ duyulu olacağını söylemesi yanında, beklentim gelecekte de bunun kalıcı olmasıdır.
Toplumsal korkuların özünde yatan otoriter etkileşim de, bu korkuların yaşanmamasını sağlamaya çalışmakta muhalefete düşen çok önemli bir görevdir. Peki burada muhalefet derken hangi parti geliyor akla?
Demokrasiyi insan hak ve özgürlüklerini savunduğunu söyleyen bir (CHP) nin, muhalefette uyuduğunu görmenin bir başka adı var mı?
Koltuk kültüründen çok topluma inerek halkla barışık olmak, halkın huzuru ve refahı için ortaya etkin projeler koymaları, köy köy ev ev kasaba kasaba dolaşarak yapmak istediklerini anlatmak yerine ne yaptı? .
Baskın bir seçim olacağını bile göremeyen bir (CHP) , halkına güven veremeyen bir parti. Şimdi daha seçimlerin üzerinden günler geçmeden kavgaların başladığını gören halk bu partiye güvenebilir mi?.
Tüm örgütlerinde sadece resim veren beceriksizlerin temsil ettiği bir partinin acı sonu yaşaması, ve bu sonuç bundan böyle de değişmeyecek.
YURTDIŞI örgütleri de aynı durumda, ALMANYA da bile CHP üçüncü parti, peki Avrupa da hala yıllardır yapılması gereken çalışmalar nerede?
Siyasetten anlamayanlara teslim edilen bir partinin sonu da bu olmalı. Ama (CHP) bu sonu haketmiyor, bilinmesi gereken bir gerçek varsa, (CHP) bu günkü gelinen yaşanan sonucun tek sorumlusu bana göre, vakit geç olmadan yeni bir oluşumla nerede hata yapıldığını görmek, ve halka inerek etkin bir çalışma anlayışıyla gelecek seçimleri kazanarak tekrar kalıcı özde dolaysız bir demokrasinin hayata geçirilmesini sağlamaktır.
Cumhuriyetin var olan değerlerinin kazanımlarının korunması adına, tekrar parlamenter sistemin önemini toplumla paylaşmak, öyle sanıyorum ki şu anda var olan kadrolar bu gerçeği artık görecektir.
İç kavgaların ve koltuk hesaplarının yapılması değil, bundan sonra ne yapabiliriz düşüncesiyle daha çok çalışmanın öneminde birleşilmeli.
Atatürk`ün kurduğu bir partinin, demokrasinin çağdaş düşünce anlayışının ve hepsinden önemlisi cumhuriyetin özünde kalan bir anlayışla, kendi içinde yaşanan kavgaları bırakıp nerede hata yapıldığına bakarak etkin bir siyaset yapmanın zamanının geldiğini görmeli.
Bana belki kızanlar olabilir, ama duyduğum yaşadığım üzüntümü de paylaşmak isterim. Bir ara siyaset yapmak istediğim bir partinin geldiği sonu görmek üzüyor beni. Bugün hala bu partiye gönül verenler, artık sesini çıkaran korkmadan konuşabilen elini taşın altına koyacak siyaset adamlarını görmek istiyor.
Başta Adana Cukurova, İstanbul Beyoğlu, Ankara çankaya, ve diğer bir çok (CHP) belediye başkanlarına yazdım, uluslararası katıldığım konferans ve festivaller de çok sayıda belediye kardeş belediye olmak istiyor diye.
Farklı ülkelerin sanat eğitim ve kültürleriyle buluşmak bunu karşılıklı paylaşmak adına, aradan aylar geçmesine rağmen tek bir duyarlılık gösteren olmadı.
Peki (CHP) bu anlayışla mı iktidar olacak merak ediyorum?
1999-2000 yılında. Beyoğlu ilçe örgütüne Avrupalı bir gazeteci dostumla geldiğimizde saatlerce bekledik bir tek yetkili bulamadık görüşmek için.
Burada sadece kendilerine teşekkür etmek istediğim iki kişi var, Umut Oran ve o dönem il başkanı Gürsel Tekin, sadece onlar ilgilendiler, ama ne hikmetse parti için canla başla çalışanların önünün kesildiği bir anlayış hakim içeride.
Haluk Pekşen bu parti için inanılmaz hizmetler verdi tek başına, Deniz baykal elbette yılardır hizmetleri olmuş biri, ama yaşadığı sağlık sorunlarının sürekliliğini düşünerek tekrar aday gösterilmesi gerekiyormuydu bunu sormak gerek. Ama o Deniz Baykal`ın hala unutulmayan bir karara imza koyduğunu düşünmekte istemiyorum.
Kılıçdaroğlu`nun gerçekten Adalet için yaptığı yürüyüş bana göre tarihi bir olay, ama bu parti bunu bile sonrasında toplumla paylaşmak adına kullanamadı anlatamadı. Bugün (CHP) etkin siyaset yapmaktan çok uzakta kalıyor, sadece kürsüye çıkarak konuşmaktan daha önemlisi siyaset bilincinin ortaya koyulan düşüncenin halk yararına nasıl işleyeceğidir.
Toplumun huzur ve refahı için yapılması gereken siyaset resminin halkla nasıl paylaşılmasıdır. Gerçekten toplum adına siyaset yapmaya çalışan kadroların oluşması destek görmesi gerek, siyaseti bilmeyenlerin anlamayanların partiye sadece parmak kaldırmak için yerleştirilmesinin bir anlamı var mı?
Mesele Kılıçdaroğlu yada İnce meselesi olmamalı.
Sessiz bir toplum, konuşamayan ve korkan bir toplum, yazamayan eserinin emeğinin verdiği sevgiyi yaşayamayan bir sanatçı, tiyatro, sanat, eğitim, akıl ve bilim tıkanmış adeta sessiz ve suskun. Yarınını bile düşünemeyen bir toplum. Ama tüm bu korkuların yaşanmaması için kendisine inananları yok sayıp birbiriyle hala koltuk davasına tutuşan bir parti.
Kaç seçim kaybedildi kazanılması gereken, nerede hata yapıldı ya da kaybedildi bu sorgulanmalı. Kendisini her dönem sonrasında meşru bir seçim kazanmadı diye suçladığımız, ama sorgulanmaktan uzakta tutan bir anlayışa karşı ne yapılmalı bunun araştırılması düşünülmesi gerekmezmi?
Türkiye artık otoriter bir anlayışın içinde yer alıyor, bu da tüm çağdaş değerlerin Atatürk cumhuriyet akıl ve bilim değerlerinin susması anlamına geliyor. Ama inancım odur ki, hiç bir anlayışın tarihi değiştirmeye, Atatürk ve devrimlerinin cumhuriyetin kazanımlarının yok sayılmasını hayata geçireceğine gücünün yeteceğine inanmıyorum. Buna toplum duyarsız kalmayacaktır, özellikle Atatürk sevgisinin yok edilmesi asıl tarihin yok olması anlamına gelir.
Şimdi yeni tarih adını kullananaların da bu konuda hassas olduklarını biliyorum. Beni de biraz olsun bu hassasiyet ve toplumsal yansımaları umutlandırıyor.
Kısacası PARLAMENTER sistemin tekrar hayata geçirilmesi demokrasinin ve cumhuriyetin de yaşaması demektir, Parlamentoda her düşüncenin yer alması konuşması demokrasi demektir.
Türkiye barışı huzuru refahı insan hak ve özgürlüklerini demokrasiyi cumhuriyeti özgürce yaşamalı, bu aydınlık değerlerin dışında bir başka rejim modelinin yansımasını işte bunu haketmiyor.
Atatürk ``ben sizlere sadece akıl ve bilim değerlerini miras olarak bırakıyorum`` demişti. Şimdi bizde bu çağdaş değerlerin korunması için mücadele edeceğiz. Başından beri sadece acımasızca değil ama uyarmak adına eleştirdiğim (CHP), şimdi bu noktada etkin siyaset yapmak adına kendini sorgulamalı kavgayı bırakmalı toplum adına savaşmalı kazanmalı çalışmalı.
Yarın çok geç olmadan siyaset anlayışının rengini ortaya koymalı, zira burada en çok ona görev düşüyor.