Varsayım : AK Parti kadroları, 2007 seçim sonuçlarından sonra yakaladıkları uygun ortamı iyi değerlendirememişler ve MHP'nin oyununa gelerek başörtüsü konusunda toplumun kamplaşmasına seyirci kalıp hızlı bir güven ve oy kaybına uğramaya başlamışlardır. Bu konuda en büyük sorumluluk, süreci iyi yönetemeyerek Başbakan Erdoğan'ı yanlış bilgilendiren ve yönlendiren AK Parti kadroları ve siyasi danışmanlarına aittir.
Ülkenin son günlerde içine düştüğü kutuplaşma ve kaos ortamının bir tek sorumlusu vardır. O da AK Parti'nin çok bilmiş danışmanlarının iktidar sarhoşluğuna düşerek Başbakan Erdoğan'ı çok yanlış yönlendirmiş olmalarıdır.
Başörtüsü ya da türban sorunu, AK Parti iktidara ilk geldiğinde de sorun değil miydi? AK Partililer, bu konuda bir yasa değişikliği yapmayı, çok daha güçlü oldukları 2007 seçimlerinden önce niçin düşünmediler. Bu konunun hassas bir konu olduğunu iyi kavrayan Başbakan, bu hassas konuda toplumu gerecek ve toplumda gerginliğe yol açarak başörtülü gençleri de mağdur edecek bir adım atmamak konusunda doğru bir tercih yapmıştı.
2007 seçim başarısının ardından AK Parti'yi bekleyen en büyük tehlike, iktidar sarhoşu olmak ve toplumsal duyarlılıkları görmezden gelen vurdumduymaz ve "ben yaptım oldu" türünden bir tavra doğru sürüklenmekti.
Bu yazı kapsamında, başörtüsü ya da türban konusunda bizlerin ne düşünmesi gerektiği ya da düşünmekte olduğumuz üzerinde bir tartışma yapmayacağım. Bu yazının kapsamına bu konunun dahil edilmesinin anlamı ve gereği yoktur. Çünkü bu yazıda yapılmak istenen, AK Parti'nin çok kısa bir zaman içindeki hızlı oy ve güven kaybının nedenini bulmaya çalışmaktır.
Siyasi partiler konusunda bildik bir varsayım vardır. Yaşanmış deneylerden görüldüğü gibi, demokratik ülkelerde aynı siyasi parti ikiden çok, en fazla da üçten çok seçim kazanamamaktadır. Bunun nedeni olarak da iktidar yorgunluğu ya da iktidar sarhoşluğunu göstermektedirler. Bunun Almanya gibi istisnaları yok değildir. Ne var ki, çok sayıda ülkede iktidar sarhoşluğundan kaynaklı iktidar partisi başarısızlıkları yaşanmıştır. Ülkemizde ANAP örneğini, bununla açıklayanlar olmuştur.
AK Parti, MHP'nin teşvikiyle başörtüsü sorununu siyasi bir malzeme haline getirmek ihtiyacı duymuş, ancak karşılaştığı tepkiler ve toplumdaki bölünmeler nedeniyle süreci iyi idare edememiştir. Böylece, AK Parti, başörtüsü konusunda mağdur olan çok ciddi bir kesimin mağduriyetlerinin daha da şiddetlenerek sürmesine neden olacak bir sürece de imza atmış oldu. Bu durum, bir çok kesimi AK Parti ile karşı karşıya getirirken, bir grup seçmenin de tercihlerinde ani bir değişim yaşanmaya başlamıştır. Seçimlerden sonra oyları artma eğilimi gösteren AK Parti, başörtüsü krizinden sonra % 10'lara yaklaşan bir oy kaybı ile karşı karşıya kalmıştır.
Kanımca, iktidar partisi AK Parti'nin oyuna düşürüldüğü gerçeğini görmezden gelmeye çalışması, daha fazla kan kaybetmesine neden olacaktır.
Son kamplaşma süreci, bu kamplaşmadan beslenen CHP'nin oldukça işine yaramış, seçimlerden sonra düşme eğilimi gösteren CHP'nin oyları ilk kez % 20'lerin üzerinde görülmeye başlamıştır.
Bu süreçte liberal aydınların büyük kısmı, bazı medya organları, yargı mensupları ve entelektüel kesim, AK Parti'ye kuşku ile bakmaya başlamıştır.
AK Parti kurmayları, bu yalın gerçeği görmezden gelmeye devam ederlerse, çok yakın zamanda aydınların tümünün ve dolayısıyla zaman içinde de büyük bir kitlenin güvenini kaybederek son iktidar deneyimini yaşama sürecine gireceklerdir.
Baştaki varsayımımız yineleyerek yazımıza nokta koyalım.
AK Parti danışmanları, 2007 seçim sonuçlarından sonra yakaladıkları uygun ortamı iyi değerlendirememişler, MHP'nin oyununa gelerek başörtüsü konusunu toplumun kamplaşmasına neden olacak biçimde çözmeye çalışarak ve hukuk acemilikleri yaparak partilerini hızlı bir güven ve oy kaybına uğratmaya başlamışlardır. Bu konuda en büyük sorumluluk, süreci iyi yönetemeyerek Başbakan Erdoğan'ı yanlış bilgilendiren ve yönlendiren AK Parti siyasi danışmanlarına aittir.
Birol Ertan
Siyaset Bilimci