Kurulan sofralarıyla, her yaşa uygun eğlenceleriyle, Ramazan davulları ve top atılmasıyla bir başkaydı eski Ramazanlar. Bir hafta öncesinden hazırlıklara başlanırdı. Esnaf stoklarını geliştirir, fırıncılar hazırlıklarını yapar, narklarını belirlerdi (Nark : Ramazan için belirlenen pide fiyatları). Sofralar hem sahur hem de iftar zamanı bir başka olurdu. Turp salatası, ev yapımı tatlılar sofradan eksik olmazdı. Lokmalar, yumurta tatlısı gibi genelde hafif tatlılar yenirdi. Tabii ki sofranın baş köşesinde bol susamlı Ramazan pideleri olurdu. Sahur vakitlerinde ise sofrayı tahinli pide renklendirirdi.
Yolcu ve bazı oruç tutamayan insanlar için tek bir lokanta açık kalırdı onun dışında lokantalar iftar vakitlerinde açarlardı. Köylere gezici imamlar gelirdi. Teravih sonrası köy odalarında dini muhabbetler olurdu.
Bu ay içerisinde aileler hem bir araya gelip hem de birlikte hoşça vakit geçirirlerdi; birlikte çekilen tel helvalar ve sonrasında oynanan yüzük oyunu. Bu hoşça vakit geçirmeler davul çalana kadar sürerdi. Çocukların en büyük eğlencesi evde radyo varsa radyodan Hacivat-Karagöz oyunlarını dinlemekti. Maalesef o dönemde bırakın televizyonu her evde radyo bile yoktu.
İftara kadar olan zamanda mahalle çocukları sokakta çelik çomak ve mort oynarlardı. Geleneksel oyunlarımızdan olan mort oyunu bu gün oynanan polo oyununu andırır. İki takımın oyuncularının ellerindeki sopalarla bir ağac parçasını açılan kuyulara atması sonucu sayı yaptığı oyun eski zamanlarda at üstünde oynanırdı. Bu curcuna Eşekçilerin Topcu İzzet lakaplı İzzet Amca'nın top atmasına kadar sürerdi. İzzet Amca elinde kalın yuvarlak bir demir parçası, tuğla, barut ve saniyeli fitil ile Emirdağı'nı kuşbakışı gören bir yere çıkar (genelde Haremi Tepesi) toprağı 20-30 cm kadar kazıp demir parçasıyla sıkıştırdığı toprağın üzerine döktüğü barutun içine fitili gömüp üzerine bir bez parçası örtüp biraz toprak ve tuğlayı ezerek sıkıştırır sonra bir kısmı toprağın üzerinde kalan saniyeli fitili ezanın okunmasıyla beraber ateşler, ezan yarıya geldiğinde topu patlatırdı. Topun patlamasıyla Ramazan için kurulan özel sofralarda yemekler afiyetle yenirdi.
Bütün bu Ramazan adetlerimizi buraya taşıyamadık, taşımamız da olanaksız. Ramazan Belçika'da biraz buruk geçse de kurulan çadırlar, verilen iftar yemekleri bizim Ramazan'a bakışımız olan ve paylaşma duygusunu pekiştiren bir gerçek olarak buraya taşıyor.
Eskiden bu çadırların yerine her aile yoksul komşularını sırayla iftara davet ederdi. Ayrıca akrabaların birbirlerini iftara davet etmesi de bir gelenekti her ne kadar Ramazanlarımızı tümüyle Belçika'ya getiremesek de bu ayın en önemli olgusu olan paylaşma ve birliktelik konusundaki görüşlerimizi buraya taşımış olduk.
.
Fakı Edeer