Haberin yayım tarihi
2007-06-19
Haberin bulunduğu kategoriler

AB cinleri ve hurafeleri

Türk kamuoyunun duygusallığını bilen bazı Türkiye karşıtı AB çevreleri, durumdan istifade etmeye çalışıyor. Türk halkını yıldırarak AB'den uzak tutmak, üye olarak karar alma mekanizmasına dahil etmeden Türkiye'yi özel statülü bir konumda uydulaştırmak planları yapıyorlar.
 
Bu tuzağa dikkat!

'AB Konseyi kararı varmış, Türkiye'de bağımsız Kürt devleti kurulacak diyormuş.'
'Zaten bana e-mail ile bir harita geldi. Türkiye'yi bölünmüş gösteriyor.' 'Şimdi de AB tarafından devlet dairelerindeki Atatürk resimlerinin indirilmesi şartı varmış.' 'Geçen gün bir makalede bahsediyordu. Bu AB niye hep insan hakları falan der de ülkedeki eğitim, işsizlik, sağlık gibi sorunlara eğilmez? Çok doğru yazmış adam, helal olsun.'
 
Bir zamanlar AB sihirli değnek sanılırdı. Ülkede her şey çok kötü, AB ise her derde deva ilaç gibi görülürdü. Yanlış bilgiler yayılır, AB abartılır, olduğundan çok daha güçlü ve muktedir sanılırdı. Büyük bir yanılgıydı bu.
 
Son zamanlarda AB derin bir kaygı kaynağı oldu. Ülkedeki birçok olumsuzlukla AB bağlantısı kuran bir paranoya girdabı oluştu. Yanlış bilgiler yayılıyor, AB abartılıyor, olduğundan çok daha güçlü ve muktedir sanılıyor. Büyük bir yanılgı söz konusu.
 
Bu gözlemler münhasıran Türkiye ile ilgili değil; hemen hemen tüm Avrupa ülkeleri için geçerli olabiliyor. AB konusunda bilgi düzeylerinin yüzeyselliği, zihinlerin bulanıklığı, söylemlerin sığlığı, analizlerin karışıklığı ve tepkilerin duygusallığı her Avrupa ülkesinde önemli bir sorun. Türkiye'nin farkı bazen bu konuda aşırı kutuplaşmış, küresel gerçeklerden kopmuş ve özgüvensiz görüntü ve ses dalgaları yaymasında. Bu bağlamda en önemli sorun kasıtlı olarak yanlış bilgilendirme ve bilgilendirilme ('dezenformasyon').
 
Sanal yalanlar
Ülkemizdeki toplumsal duygusallık ve siyasal analiz hataları ulusal çıkarlarımızla çelişiyor. Konulara Atatürk pragmatikliği ve çağdaşlaşma ülküsüyle yaklaşmak, ittihatçılığın tarihsel yanılgıları ve dar kalıplarından sakınmak doğru olur. Analiz zafiyetleri ve yanlış politikalar kendi olumsuz sonuçlarını doğururken, dünyada birçok ülkede benzer hataların yapılmıyor olması, Türkiye'nin yükselişini tökezletiyor. Rekabetin arttığı küresel ortamda ülkelerarası yarış hata affetmiyor.
 
Sorunun köklerinde kaçınılmaz olarak milli eğitim felsefemiz var. Eğitim sistemimiz toplumu daha araştırmacı, sorgulayıcı, yaratıcı ve girişimci bir düşünce yapısına sahip kılmalı. Son zamanlarda internet ortamından halka yayılan yanlış bilgiler ve hatta hurafeler maalesef en eğitimli kesimlerde bile araştırmaksızın ve sorgulamaksızın etki yaratabilmekte. İşte bir dizi örnek:
 
Bir e-posta son iki yılda internet ortamında en az üç-dört tur attı. Her seferinde 'Uyanın millet, ülke elden gidiyor' edalarıyla galeyan yarattı. Referansı ve madde numarasıyla AB Konseyi'nin Türkiye'nin bölüneceğini öngördüğü bir kararından bahsediyor. Uluslararası hukuk ve siyaset açısından tutarsızlığı nedeniyle yanıt vermesi bile zül bir sav. Ayrıca sanki Türk diplomasisi, basın ve cümle âlem böyle vahim kararı atlayacak da internette ifşa edilecek. Türk ulusal onuruna büyük bir hakaret iletisi bu.

'İşte AB'nin kötü emellerinin kanıtı' başlıklı bir e-posta dalgasında ise, ekte bir harita gönderiliyor. Eğitimli insanlardan oluşan seçkin dernek ve kulüplerin, meslek gruplarının üniversite mezunlarının iletişim forumlarında hayret ve öfke içinde ekran ekran dolaşıyor. Deniyor ki, 'AB'nin resmi haritasında Türkiye'nin doğusunda bir Kürt devleti var'. E-postanın ekindeki belgeyi açınca karşınıza bir Avrupa siyasi haritası çıkıyor. Bir köşesinde AB bayrağı ve gerçekten de Türkiye'nin doğusunda farklı renkte bir bölge var. Tabii doğal olarak hemen sorgulamak ve araştırmak gerek. Fakat anlaşılıyor ki, iletinin dolaştığı sanal âleme bu yönde bir program yüklenmemiş. Harita ise sahte bile değil. Biraz dikkatle bakınca gayet açıkça okunan bir kaynağı var: AB resmi kurumları değil, Avrupa'da azınlık dillerini korumaya odaklı bir dernek. Ayrıca yalnızca Türkiye değil, tüm Avrupa ülkelerinin sınırları içinde rengârenk bölgeler beliriyor. Örneğin Yunanistan'da Batı Trakya Türkleri, Fransa'da Oksitanya, İngiltere'de İskoçlar vs. Bir dernek tüm yerel etnik dilleri gösteren bir Avrupa haritasını kendince hazırlamış. AB resmi haritalarında ise Türkiye müstakbel AB üyesi olarak beliriyor.
 
Başka bir e-posta Atatürk resimleriyle ilgili. AB kaldırılmalarını şart koşuyormuş. AB mevzuatı ile 'ne alakası' olması bir yana, ulu önderin bile toplumu yanlış bilgiyle zehirleme kampanyalarına alet edilmesi büyük gaflet.
 
Sık sık gazete makalelerinde bilimsel temelden yoksun, yanlış yönlendirici yorumlar okunabiliyor. İlk okunuşta son derece doğru gelen, 'Hakikatten çok doğru yazmış' dedirten yazılar bunlar. Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin bütünü, teknik boyutları veya sıradanlaşmış konular doğal olarak basında gündeme daha az gelmekte. Sivri demeçler, siyasetin sıcak konuları ve olumsuzluklar daha ön planda yer alıyor. Fakat AB'nin resmi raporlarında ayrıntılarıyla Türkiye'nin toplumsal kalkınma sorunları ele alınmakta. Örneğin Türk çocukların daha iyi eğitim almaları, gelir dağılımı dengesizliği, sosyal haklar, kamu sağlığı, tüketici hakları ve gıda güvenliği gibi sorunlar AB mevzuat ve politikaları çerçevesinde işleniyor. AB Türkiye'de hayır işi yapmak istediğinden değil. Müstakbel bir AB üyesinin sorunları, AB'nin de sorunu olduğu için. Üstelik AB raporları internette. AB'nin ele almadığı savunulan konular hakkında ayrıntılar ve bunlar için Türkiye'ye aktarılan mali fonlar hakkında bilgiler mevcut: www.abgs.gov.tr, www.deltur.cec.eu.int, www.europa.eu, www.abhaber.com, www.kriterdergisi.com...
 
Cehaletle mücadele
Bu tür demagojik ileti ve yazıların bir diğer sorunu da AB'yi olduğundan daha güçlü, homojen ve muktedir sanmak. Satır aralarında bazen kalkınmış dünyaya karşı eziklik ve Türk halkına karşı çağdaş uygarlık seviyesini layık görmeme kompleksleri var. Halbuki AB hakkında zaten eleştirisel olmamız, tepki göstermemiz ve mücadele etmemiz gereken birçok konu var. Her şeyden önce AB siyasal sistemi 27 ülke, bir sürü siyasal eğilim ve sosyoekonomik gruptan oluşuyor. Çok boyutlu bir özne, sürmekte olan bir siyasal inşaat, dünya devi bir ekonomik ve yasal düzenleyici etki alanı var karşımızda.
 
Öncelikle AB'nin iç sorunlarına hâkim olmalıyız. Kurumlarının daha etkin işlemesi, siyasal tutarlılığa önem verilmesi ve ekonomik reform gibi konularda Avrupa içi tartışmalarla daha fazla ilgili olmak iyi olur. AB'nin Türkiye politikasında birçok hata, art niyet, eksik, yetersizlik, gaflet ve dalalet var. Bunlar karşısında doğru bilgiler, somut veriler, akılcı analizler ve etkili çözüm yolları üreten bir ülke olabildikçe ulusal çıkarlarımızı daha iyi koruruz. Hurafeler üreterek, bölünmekten korkan 'özgüvensiz bir zayıf ülke' görüntüsü sergileyerek, 'kışkıran halk' olma yakışıksızlığına bulanarak, 'toplumsal dolduruşa gelme' örneklerini çoğaltarak değil.

Akıl tutulması
AB bağlantılı bir konuya yanlış bilgi zerk olunca, arkasından zihinler, söylemler, analizler ve tepkiler, akılcı ve bilimsel zeminden kopuyor, yerçekimsiz bir boşlukta savruluyor. Demokratik bir ülkede kamuoyu bu şekilde oluşunca, siyaset olumsuz etkileniyor. Diğer taraftan, siyaset içinde de bu süreci tetikleyenler çoğalıyor. Sonuçta akılcı zeminden mahrum bir siyasal gündem içinde ulusal çıkar hesapları karışıyor.
 
Türk kamuoyunun duygusallığını bilen bazı Türkiye karşıtı AB çevreleri de durumdan istifade etmeye çalışıyor.
 
Biliyorlar ki mevcut küresel ekonomik gerçekler nasıl olsa Türkiye'yi AB'nin etki alanında tutacak. Türkiye için alternatif olabilecek ülkeler için de AB en önemli çekim gücüne sahip. Bu durumda Türk halkını yıldırarak AB'den uzak tutmak, üye olarak karar alma mekanizmasına dahil etmeden Türkiye'yi özel statülü bir konumda uydulaştırmak planları yapıyorlar. Bu tuzağa dikkat!
 
Tabii ki ülkenin somut sorunlarına yönelik doğru teşhisler sonrasında farklı çözüm yöntemleri olası. Tabii ki farklı öncelikler, ideolojik yaklaşımlar ve yeni arayışlar olacak. Mevcut politikaların ötesine geçmeyi, seçenekleri artırmayı hedefleyen bir kamuoyu tartışması demokrasilerin yaşam kaynağıdır.
 
Bugün AB içinde de kamuoyu tartışması somut bilgiye dayalı bir zeminde ilerlemekte zorlanıyor. Siyasal gündemde anayasal reform, hizmetlerin serbest dolaşımı, sosyal güvenlik ve sağlık sistemleri reformu, tarım sübvansiyonları, genişleme ve Türkiye dosyası, enerji, göç gibi farklı alanlarda tıkanmalar yaşanıyor. Birçok ülkede AB hakkında yurttaşların daha iyi bilgilenmesi için özel programlar uygulanmakta. İlköğretimden ve eğitim kadrolarından başlayarak topluma AB konusunda daha iyi bilgi verilmeye çabalanıyor. Birçok etkinlikte AB ülkelerinde halkın kendi yerel veya ulusal gündemlerinin ötesinde Avrupa boyutunu ve hatta küresel gelişmeleri daha iyi anlamaları için çaba harcanıyor. AB Komisyonu ise iletişim konusunu ekonomiyle aynı düzeyde ele alıyor. Başkan yardımcısı İsveçli Margot Wallström bu konudan sorumlu.
 
Türkiye'de de bu alanda birçok girişim var. Resmi tarafta ABİG (AB İletişim Grubu) bir dönemki etkili çalışmalarına bu sefer iç iletişimi de ekleyerek yeniden başladı. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği kamu sektörü içinde uyumu sağlıyor. Türk Ulusal Ajansı'nın yönetiminde AB eğitim ve gençlik progamlarına katılan Türk vatandaşlarının sayısı 50 bine yaklaşıyor. Birçok bakanlıkta, kamu kuruluşunda ve yerel yönetimde kurumsal birikim dikkat çekmekte. Üniversitelerde bu alanda uzmanlaşmış değerli akademisyenler var, ihtisas ve araştırma programları yürütülüyor. AB Komisyonu bilgi merkezleri ve etkinliklerini Türkiye sathında yayıyor. Özel sektör, sendikalar ve sivil toplum kuruluşları AB konusunda Türkiye içinde ve Avrupa'da giderek artan bir etki alanı oluşturmakta.
 
Ne var ki bütün bu olumluluklara rağmen Türkiye'de AB konusu olması gereken akılcı düzeye gelemedi. Bu durumu açıklayan birçok etken var:
 
-Ülke içi iletişimde yaşanan derin boşluklar, çok kısıtılı kaynaklar.
-AB'nin kendi içindeki sorunların Türkiye'nin AB üyeliği sürecine olumsuz yansıması.
-TCK'nın 301. maddesi gibi uygulamaların Türkiye düşmanlarının güç kaynağına dönüşmesi.
-İç siyasette kutuplaşma ve seçim ihtiraslarının ülkenin uluslararası onuru ve somut gündemine baskın çıkması.
-21. yüzyılda küresel rekabet gücü yüksek nesiller yetiştirecek bir eğitim sistemine gerek duyulmaması...
 
Aslında Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde akılcı bir iç kamuoyu bilinci oluşması için sihirli bir değnek var: iletişim.
 
Dr. Bahadır Kaleağası        
TUSIAD - Turkish Industrialists' & Business Association  
Representative to the EU and BUSINESSEUROPE    
Brussels    

T: (32) 2 736 40 47  F: (32) 2 736 39 93  
kaleagasi@tusiad.org        
www.tusiad.org  

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.