Değerlendirmeler/2
Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde Durum
· Güneydoğu Anadolu Projesi'ni (GAP) 2012 yılına kadar tamamlama ve bölgenin sosyoekonomik kalkınmasına katkı planının uygulamasına devam edilmiştir. 2009'da GAP'ın toplam kamu yatırımlarındaki oranı %14,4'e yükselmiştir. Sulama, yol taşımacılığı, sağlık ve eğitim alanlarındaki programlar, iş geliştirme, insan kaynakları geliştirme ve kadınların yetkilendirilmesi konularındaki özel programlarla eşzamanlı olarak devam etmiştir.
· Demokratik Açılım konusundaki tartışmaları takiben, Kürtçe'nin televizyon ve radyo yayınlarında kullanılması ve bölgedeki mera alanlarının kullanımı alanındaki bazı kısıtlamalar kaldırılmıştır. Bazı yörelerde yerel talep doğrultusunda yerleşim yerlerine asıl adları geri verilmiştir.
· AB'nin terörist örgütler listesinde olan PKK'nın gerçekleştirdiği terörist saldırılar sadece Güneydoğu'da değil tüm ülkede can kaybına neden olmaya devam etmiştir. Yaz boyunca terörist saldırılar önemli ölçüde artmıştır. Türkiye TBMM'nin hükümete sınır-ötesi operasyon yapma hakkı tanıyan 2007 tarihli kanunun süresini uzatmasını takiben Irak'ın kuzeyindeki terörist kamplarına hava harekatı gerçekleştirmiştir.
· Mahmur Kampı'ndan PKK üyeleri ve mültecilerin dönüşü askıya alınmıştır. Ekim 2009'da 34 kişilik bir grup hükümetin demokratik açılımının bir parçası olarak Irak'tan Türkiye'ye giriş yapmıştır. Bu kişilerden bazıları Temmuz 2010'da Irak'a geri dönmüştür.
· Demokratik açılım çerçevesinde atılması beklenen somut adımlar beklentileri karşılamamış ve uygulanmamıştır.
· İçlerinde seçilmiş belediye başkanlarının da bulunduğu BDP'li birçok yönetici ve politikacı KCK-PKK ile mücadele kapsamında yapılan operasyonda tutuklanmıştır. Bazı İnsan Hakları Derneği ve Göç-Der Diyarbakır üyeleri de tutuklanmıştır.
· Terörizm olgusunu çok geniş tanımlayan Terörle Mücadele Yasası'nın uygulanmasında ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü gibi temel hakların kısıtlanması endişe vericidir.
· Kara mayınları askeri personel ve sivil halk için bir güvenlik sorunu olmaya devam etmektedir. PKK'nın anti-personel mayınlarını kullanmaya devam ettiği görülmüştür. Türkiye anti-personel mayınların kullanımı, depolanması, üretimi ve naklini yasaklayan Ottowa Konvansiyonu kapsamında tüm antipersonel mayınları 1 Mart 2014'e kadar en kısa sürede imha etmekle yükümlüdür.
· Sınır bölgelerinde mayınların temizlenmesi öncelik olmaya devam etmektedir. Türkiye-Suriye sınırının mayından arındırılmasına ilişkin çıkan yasa kapsamında Milli Savunma Bakanlığı bir proje yönetim grubu kurmuştur. Türkiye'nin diğer sınır bölgeleri için, özellikle Irak ve İran sınırı için, mayın temizleme projelerine gerek duyulmaktadır.
· Koruculuk sisteminin kaldırılması için hiçbir adım atılmamıştır.
Mülteciler ve Yerlerinden Edilmiş Kişiler
· Terör Eylemlerinden Kaynaklanan Zararların Tazminine Yönelik Yasa'nın uygulanmasında ilerleme sağlanmıştır. Zarar Değerlendirme Komisyonları'ndaki kaynak eksikliği ve ağır iş yükünden dolayı değerlendirme ve ödemelerin ilerlemesi yavaş gerçekleşmektedir.
· Yerlerinden edilmiş kişilerin şehirlerdeki ekonomik ve sosyal koşulları olumsuzdur. Köye dönüş projeleri güvenlik durumu, mayın sorunu, temel altyapı eksikliği, iş imkânlarının yetersizliği ve koruculuk sisteminden kaynaklanan tehditler dolayısıyla gerçekleşememektedir.
· UNICEF sığınmacıların çocuklarının sağlık ve eğitim hizmetlerine erişiminde bazı çabaların kaydedildiğini belirlemiştir. Mülteciler ve sığınmacılar ile ilgili kapsamlı bir yasal çerçevenin olmayışı bu kişilerin çocukları için hizmet sunulması önünde engel oluşturmuştur.
1.3. Bölgesel Sorunlar ve Uluslararası Yükümlülükler
Kıbrıs
· Türkiye BM Genel Sekreteri'nin himayesinde adadaki iki toplumun liderleri arasında yürütülen müzakerelere desteğini belirtmeye devam etmiştir.
· Türkiye AB Konseyi ve Komisyonu'nun sürekli çağrılarına rağmen 21 Eylül 2005 tarihli bildirge ve Aralık 2006 ve Aralık 2009 Konsey kararları uyarınca Türkiye'nin Ek Protokol'den doğan yükümlülüklerini yerine getirme konusunda hiçbir ilerleme kaydetmemiştir.
· Türkiye, G. Kıbrıs ile ikili ilişkilerini normalleştirmede bir ilerleme kaydetmemiştir. Türkiye, G. Kıbrıs'ın aralarında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün de bulunduğu birçok uluslararası örgüte üyeliğini ve Wassenaar Anlaşması'na katılımını veto etmeye devam etmektedir.
· G. Kıbrıs hükümeti karasuları ve hava sahasının Türkiye tarafından düzenli olarak ihlal ettiğini bildirmiştir.
Sınır Anlaşmazlıklarının Barışçıl Çözümü
· Türkiye ve Yunanistan ikili ilişkilerini geliştirme çabalarını yoğunlaştırmıştır. Yasadışı göçmenlerden bir kısmının Türkiye'ye geri kabulü konusunda bir ikili anlaşmaya varılmış ancak bu anlaşma henüz yürürlüğe konmamıştır.
· 2002'den beri devam eden görüşmelerin 47nci'si Atina'da 2010 yazında gerçekleştirilmiştir.
· Yunan karasularının genişletilmesi olasılığına karşı 1995 yılında TBMM'de kabul edilen ve böyle bir hareket savaş sebebi (casus belli) sayılacağını belirten karar önergesi halen yürürlüktedir.
· Yunanistan Türkiye tarafından hava sahasının ihlal edildiği yönünde birçok resmi şikâyette bulunmuştur. Yunanistan ayrıca karasularının ihlal edildiği yönünde şikâyetlerde de bulunmuştur.
Bölgesel İşbirliği
· Türkiye Bölgesel İşbirliği Konseyi (RCC) ve Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (SEECP) gibi bölgesel girişimlerde etkin rol oynamaya devam etmektedir.
· AB genişlemesi sürecindeki diğer ülkeler ve komşu AB ülkeleriyle ikili ilişkiler olumlu yönde gelişmektedir. Türkiye, Batı Balkanlar'da bazı girişimlerle bölgedeki barış ve istikrara olan desteğini belirtmiştir. Türkiye, Sırbistan ve Bosna-Hersek ile Türkiye, Hırvatistan ve Bosna-Hersek arasında üçlü görüşmeler devam etmektedir. Bosna-Hersek ve Sırbistan devlet başkanları savaş sonrası ilk kez Türkiye'nin girişimiyle İstanbul'da bir araya gelerek, Türkiye, Bosna-Hersek ve Sırbistan'ın ortak amacının AB ile bütünleşmek olduğu yolundaki İstanbul Bildirgesi'ni kabul etmişlerdir.
· Arnavutluk, Makedonya, Kosova, Karadağ ve Sırbistan ile yüksek düzeyde ikili görüşmeler gerçekleştirilmiştir.
· Türkiye ile Sırbistan arasındaki serbest ticaret anlaşması Eylül 2010'da yürürlüğe girmiştir.
· 20 Kasım 2009'da Arnavutluk vatandaşlarının Türkiye ziyaretlerinde vizeden muaf olmaları için bir anlaşma imzalanmıştır.
· Bulgaristan'la ilişkiler olumludur.
2. Ekonomik Kıstaslar:
2.1. Pazar Ekonomisinin İşleyişi
Ekonomi Politikası Temel Unsurları
· AB Komisyonu'na Ocak 2010'da gönderilen Katılım Öncesi Ekonomik Programı reform ihtiyaçlarını gözler önüne sermiştir. Hükümetin Ekim 2010'da açıklamış olması gereken yeni Orta Vadeli Plan'ı ekonominin düzelmesinin koşullarına odaklanmalıdır.
· Ekonomik politikalar Uluslararası Para Fonu'nun 4. Madde Raporu'na genel olarak uyum göstermekle birlikte, hükümet birimleri arasında sorumluluğun bölünmesi bütçenin eşgüdümü ve orta vadeli iktisadi politikalar geliştirme alanlarında zorluklara neden olmaktadır.
· Türkiye gelecekteki ekonomik başarı ve istikrarı için daha geniş kapsamlı bir verimlilik artışı ve daha yüksek seviyede işgücü katılımına dayalı kapsamlı bir çerçeve oluşturmalıdır.
· Güçlü enflasyon baskıları ve hızlı büyüyen cari açık çok dikkatli biçimde denetlenmeli ve düzeltilmelidir.
Makroekonomik İstikrar
· 2004 -2008 yılları arasında yıllık ortalama %6 büyüme kaydedilirken, 2009 yılında %5 oranında daralma meydana gelmiştir. Türkiye'de kişi başına düşen GSYİH AB ortalamasının %46'sı düzeyindedir.
· Küresel mali kriz ekonomiyi büyük ölçüde etkilemiş, sabit yatırımları ve dış talebi azaltmıştır. Mali ve parasal canlandırma tedbirleri ve sağlıklı bankacılık sektörü krizin etkilerinin yumuşatılmasına yardımcı olmuştur.
· 2010 yılı ilk yarısında GSYİH reel anlamda %11 oranında artarak, 2009 yılına kıyasla önemli bir düzelme göstermiştir. 2010'un ilk yarısında ticaret, sanayi ve inşaat sektörlerinde %15'e varan güçlü büyüme gözlenmiştir. İç talep ve yatırım güçlü olmaya devam etmiştir.
· Tüketici ve şirket kredileri hızlı artışlarını sürdürmüş ve iç talebi artırmaya devam etmişlerdir.
· Kriz nedeniyle önemli ölçüde düzelen cari hesap dengesi 2009'un sonlarından itibaren tekrar sıkıntı sinyalleri vermeye başlamıştır. İç talep ve enerji fiyatlarındaki artışlar ithalatı yükseltmiştir. 2010'un ilk yarısında ithalat %30 oranında, ihracat ise %15 oranında artmıştır. Bunun sonucunda cari açık 2009 yılının ilk yarısında %3 iken, 2010 yılının ilk yarısında %6,2'ye ulaşmıştır.
· 2010 yılında toplam finansman ihtiyacı ikiye katlanmıştır.
· Dış borçlar 2010'un ilk yarısında GSYİH'nin %37'si oranında olmuştur. Bu dış borçların üçte ikisi özel sektör elindedir.
· Genel olarak dış dengesizlikler ve finansman ihtiyacı yüksek iç büyümeyle birlikte büyümektedir. Dış borca erişimde sıkıntı yoktur.
· İşsizlik 2009 yılında %14 olarak gerçekleşirken, 2010 ortasında %11 olarak kaydedilmiştir. Tarım dışı işsizlik oranı ise 2010 ortasında %17 seviyesinde gerçekleşmiştir. Genç nüfusta işsizlik oranı son istihdam paketinin de etkisi ile %24'ten %20 seviyelerine gerilemiştir.
· İstihdam oranı 2009 ortasında %42 iken, 2010 ortasında %44 olarak gerçekleşmiştir.
· Kadın istihdamı 2009 ortasından bu yana %1,5 artarken, kadın istihdam oranları çalışma yaşındaki nüfusun %22'si gibi çok bir düşük seviyelerdedir.
· Kayıt dışı istihdam halen büyük bir sorun teşkil etmektedir. Yüksek işsizlik oranı ve çalışma yaşındaki nüfusun her yıl %1,2 oranında artışı işgücü piyasasının sindirme kapasitesini zorlamaktadır.
· Yıllık enflasyon 2009 yılında %6,3 olarak gerçekleşmiştir. Ham gıda maddeleri ve petrol fiyatlarındaki artış 2009 yılının son çeyreğinden itibaren enflasyonda ciddi bir artışa neden olmuştur. Kasım 2009 ile Nisan 2010 arasında enflasyon %5,1'den %10,2'ye ulaşmış, Ağustos 2010'da ise %8,3 olarak gerçekleşmiştir. Enflasyonun 2010 yılı sonunda Merkez Bankası hedefi olan %6,5 oranına gerilemesi ihtimali düşüktür.
· Türkiye Merkez Bankası güçlü büyüme yaşanacak bir dönem beklentisi içindedir ve 2009'da ekonomik krizle mücadele için alınan olağanüstü önlemlerin sona ereceğini, piyasalara daha az likidite enjekte edileceğini açıklamıştır.
· Rapor döneminde enerji ve gıda fiyatlarındaki baskılar ve artan ekonomik faaliyetlerdeki hareketlenme nedeniyle fiyat istikrarı genel olarak kötüye gitmiş, daha sıkı parasal politika ihtiyacını beraberinde getirmiştir.
· Kamu maliyesi yapısal çözülme ve dönemsel nedenlerle sıkıntıya girmiş, geçtiğimiz on yılda gerçekleştirilen mali konsolidasyonu olumsuz yönde etkilemiştir.
· Bütçe açığı 2008'de GSYİH'nin %2,2'si düzeyindeyken 2009 yılında bu oran %5,7'ye çıkmıştır. Bütçe konusundaki performans 2010 yılının başından itibaren daha yüksek vergi katkısı ve vergilerin artırılması sonucunda iyileşmiştir.
· Kamu borç stoku bir önceki yıla göre %6 oranında artarak, 2010 yılı ortasında GSYİH'nin %45'inden az bir noktaya gelmiştir. Hükümet borç stokunun düşmeye devam edeceğini belirtse de, 2011'de gerçekleştirilmesi planlanan seçimler nedeniyle görülmesi beklenen mali tablo değişebilecektir.
· 2007 – 2010 yılları arasında uygulanması gereken ve Türkiye'nin kamu maliyesi yönetimini AB iç kontrol standartlarına uygun hale getirmeyi amaçlayan 2007 tarihli Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu aradan geçen üç yıla rağmen tam olarak uygulanmamaktadır.
· Tüm vergi yönetimi işlevlerinin Gelir İdaresi Başkanlığı altında toplanması hedefi tam olarak uygulamaya konulmamıştır. Mali şeffaflığı artıracak tedbirler sınırlı kalmıştır.
· Son yıllarda uygulanan ekonomik istikrar paketi ve bankacılık, şirketlerin yeniden yapılanması ve özelleştirme, eğitim ve enerji alanlarında yapılan reformlar küresel ekonomik krizin reel sektörü derinden etkilemesine rağmen ülkenin krize dayanıklılığını sağlamıştır.
· Hassas olan makroekonomik istikrarın güçlendirilmesi için mali şeffaflığın artırılması, enflasyon hedeflemesinin güçlendirilmesi ve mali istikrarın korunması gerekmektedir.
Pazardaki Güçlerin Etkileşimi
· Hükümet denetim ve gözetim kurumlarının bağımsızlığını teyit etmiştir, ancak elektrik ve doğalgaz, telekomünikasyon ve ulaştırma piyasası gibi bazı önemli pazarlarda fiyatlar halen hükümet yetkilileri tarafından belirlenmektedir.
· Ana hat hizmetlerinin serbestleştirilmesi hızla devam etmektedir ve enerji sektöründeki bazı başarılı özelleştirmelerin yolunu açmıştır.
· Türkiye zor ekonomik koşullar altında özelleştirme çalışmalarına devam etmiştir. Toplam özelleştirme gelirleri 2008'de 4,4 milyar € iken, 2009'da 1,6 milyar €'ya gerilemiştir.
· Devam eden özelleştirme işlemleri arasında 52 küçük ölçekli hidroelektrik santralinin işletim hakları, dört şeker fabrikasının özelleştirilmesi, 13 bölgede elektrik dağıtımı ve üç limanın özelleştirilmesi yer almaktadır.
Pazara Giriş ve Pazardan Çıkış
· 2009'daki ekonomik koşullar pazara giriş ve pazardan çıkışları ciddi olarak etkilemiştir. Yeni kurulan şirket sayısı %10 oranında düşerken, kapatılan şirket sayısı %8,5 oranında artmıştır.
· Yabancı yatırımcılar deniz ulaşımı, sivil havacılık, yer hizmetleri, karayolu taşımacılığı, radyo ve televizyon yayıncılığı, enerji, muhasebe ve eğitim sektörlerine girişte kısıtlamalarla karşılaşmaktadırlar.
· Lisans hizmetleri uzun sürmektedir. Örneğin bir depo kurmak için 25 farklı işlem gerekmektedir.
· Pazardan çıkış da aynı oranda güçtür ve ortalama 3,3 yıl sürmektedir. İflas işlemleri verimsizdir ve alacaklılar iflas eden firmadan alacaklarının sadece beşte birini geri alabilmektedirler.
Yasal Sistem
· Mülkiyet hakları yönetmeliği de dâhil olmak üzere iyi işleyen bir yasal sistem birkaç seneden beri mevcuttur, ancak yasal çerçevenin uygulaması iyileştirilmelidir.
· Mülkiyet kaydı için 6 farklı işlem gerekmekte, bu işlemler 6 gün sürmektedir. Bununla birlikte, ticari sözleşmelerin uygulanması uzun bir süreç olup, 35 işlem gerektirmekte ve ortalama 420 gün sürmektedir.
· Ticari mahkeme hâkimlerinin uzmanlaşması yetersiz olduğundan, dava süreleri uzamaktadır.
· Davaların mahkeme dışı çözüm mekanizmasının kullanımı yetersiz kalmaktadır.
· Uzman görgü tanığı sistemi halen paralel hukuki bir sistem olarak faaliyet göstermekte, ancak yargı süreçlerinin toplam kalitesini arttırmamaktadır.
Mali Sektörün Gelişimi
· Daha önceki yıllarda düzenleme ve denetim alanlarında kaydedilen ilerleme sayesinde bankacılık sektörü küresel mali kriz karşısında büyük esneklik göstermiştir.
· Finans sektörü, merkez bankasının likidite önlemleri ve kredi sınıflandırması düzenlemelerinin yumuşatılmasından fayda sağlamıştır. Krizde kredilerin yeniden yapılandırılması bankaların yüksek sermaye yeterliliği oranlarını tehlikeye sokmadan kredi sağlamalarına yardımcı olmuştur. Nominal sermaye yeterlilik oranı AB'deki yasal zorunluluk olan %12'nin bile üzerinde %20 seviyesinde gerçekleşmiştir.
· Bankacılık sektörü üzerinde yapılan stres testleri sektörün güçlü olduğunu göstermektedir.
· Bankacılık sektörü toplam mali sektördeki payını %78'e yükseltmiştir. Yerel özel bankaların toplam varlıklar içindeki payı %32,5 olurken, yabancı özel bankaların payı borsadaki yabancı yatırımlar da göz önünde bulundurulduğunda %39,5 düzeyine ulaşmıştır.
· İstanbul Menkul Kıymetler Borsası 2009 yılında belirgin bir şekilde yükselişe geçmiş, toplam menkul kıymetler sermaye miktarı neredeyse ikiye katlanmıştır.
· Bankacılık sektöründeki yoğunlaşma genel olarak sabit kalmış, en büyük beş ve on bankanın toplam içindeki payları sırasıyla %60 ve %80 olmuştur.
· Artan tüketici ve iş dünyası güveni ve düşük faiz oranları tarafından desteklenen kredi büyümesi karşısında denetim makamları dikkatli olmalıdır.
2.2. AB Pazarındaki aktörlerle ve rekabet baskısıyla baş edebilme kapasitesi
İşleyen Pazar Ekonomisinin Varlığı
· İç talebin gücü ekonomik duraklamadan çıkışta önemli bir ivme kaynağı olmakta, ancak cari açığın hızlı artışına da neden olmakta ve Türk ekonomisindeki ısrarlı dengesizliklere dönüşüne işaret etmektedir.
· Türkiye'deki büyüme potansiyeli yüksek seviyedeki piyasa durgunluğu ve geniş tabanlı verimlilik artışı sağlanamaması nedeniyle hayata geçirilememektedir.
· Kriz genel olarak piyasa mekanizmalarının işleyişini tehlikeye atmamıştır.
İnsan Kaynağı ve Fiziki Altyapı
· Eğitim için iki ana öncelik çağdaşlaşma (eğitimin taleplere cevap vermesi) ve reform (eğitim sisteminin geliştirilmesi) olmalıdır. 2010 yılında bu alanlarda halen önemli sorunlarla karşılaşılmaktadır.
· Bazı olumlu gelişmelere ve en başarılı öğrencilerin yüksek performans göstermelerine rağmen, öğrencilerin büyük çoğunluğu temel yetiler ve problem çözme açısından en düşük yeterlilik seviyesindedir.
· Yüksek öğretime katılım uluslararası standartların altındadır. 20 - 24 yaş arası gençlerin %44'ü üniversiteye devam etmektedir.
· Kriz boyunca toplam yatırımlar %3 düşerek, 2009'da GSYİH'nin %20'si seviyesine gerilemiştir. Bu oran 2010'da %22'ye yaklaşmıştır. Özel sektör sermaye üretimi nominal GSYİH'nin %15'i seviyesinde gerçekleşmiştir.
· Doğrudan yabancı yatırımlar elektrik şebekelerinin özelleştirilmesi ile 2009'da artmış fakat 2010'un ilk yarısında bir önceki yıla göre %20 azalmıştır.
· Enerji tedarikinde eksiklikleri de kapsayan altyapı yetersizlikleri ekonomik düzelmeyi olumsuz yönde etkileyebilir.
· Ar-ge harcamalarının 2010 yılında GSYİH'nin %2'si seviyesinde gerçekleşmesi hedeflenirken, bu harcamalar ancak %1,4 seviyesindedir.
Sektör ve İşletme Yapısı
· Düzenleme ve denetim kurumlarının bağımsızlığı büyük oranda korunmuştur.
· Tarımda piyasanın serbestleşmesi konusunda hiçbir ilerleme sağlanmamış, ancak enerji sektöründe fiyatlandırma mekanizmaları konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir.
· Ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması dolayısıyla tarımdan hizmetler ve sanayiye doğru gerçekleşen sektörel kayma tersine dönmüştür. Aralık 2008 ile Aralık 2009 arasında tarımın tüm istihdam içerisindeki oranı %23,7'den %24,7'ye yükselmiştir. Hizmet sektörünün payı %50'de sabit kalmıştır. Sanayi ve inşaat sektörlerinde ise düşüş gözlenmiştir.
· KOBİ'lerle ilgili veri üretiminin sıklığı ve kalitesi düşük seviyededir. KOBİ'lerin finansmana erişiminin iyileştirilmesi için bazı girişimler yapılmış, ancak bankacılık sektörü kredilerinde KOBİ'lerin payı azalmaya devam etmiştir.
· KOSGEB'in KOBİ'lere destek sağlaması için ayrılan 500 milyon €'luk fon etkin olarak kullanılamamıştır.
· Kayıt dışı ekonominin büyüklüğü ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir.
Devletin Rekabet Gücü Üzerindeki Etkileri
· Devlet yardımları alanında bir gelişme kaydedilmemiştir. Karar verme mekanizmalarının şeffaf olmaması nedeniyle alınan kararların mantığını ve tutarlılığını değerlendirmek güçtür.
· Çeşitli ekonomik destek paketleri sonucunda devlet yardımlarının miktarı ve önemi birçok sektörde artmıştır.
· Ticaret Kanunu'nun kabulü geçtiğimiz sene olduğu gibi yine ertelenmiştir.
· Devlet yardımlarının ve destek politikalarının saydam olarak izlenememesi ekonominin rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir.
· Kamu ihaleleri politikaları düzenleyici çerçevedeki istisnalar nedeniyle tam olarak uygulanamamaktadır.
· Devlet müdahaleleri şeffaf değildir ve bu durumun rekabet ortamını olumsuz yönde etkilemiş olması mümkündür.
AB – Türkiye Ekonomik Entegrasyonu
· Mal ve hizmetlerdeki ihracatın GSYİH'ye oranına göre ölçülen Türkiye ekonomisinin dışa açıklığı, 2009 yılı sonunda %47,5'e gerilemiştir.
· AB'nin Türkiye toplam ticaretindeki payı 2008'de %41,4 iken, 2009'da %42,6'ya ulaşmıştır.
· AB'ye yapılan ihracat toplam ihracatın %48'inden (2008), %46'sına (2009) gerilemiştir.
· Türkiye diğer bölgelere yaptığı ihracatı çeşitlendirmiş, Afrika ve Orta Doğu'ya yapılan ihracat toplam ihracatın %10'undan (2008), %20'sine (2009) ulaşmıştır.
· AB kaynaklı doğrudan yabancı yatırımlar önemini korumuş ve 2009'da toplam yabancı yatırımların %80'i seviyesine ulaşmıştır.
· Genel olarak, AB ile Türkiye arasındaki ticari ve ekonomik bütünleşme yüksek oranda devam etmektedir.
· Türk lirasının değeri yüksek kalırken, Türkiye'nin ihracat alanındaki rekabetçiliğinin durakladığı gözlenmiştir.
HAZIRLAYANLAR
Dilek İştar Ateş, Gamze Erdem Türkelli
T S / B X L / 1 0 - 0 8 , 9 K a s ı m 2 0 1 0
Dr Bahadir Kaleagasi
International Coordinator
TUSIAD - Turkish Industry & Business Association
BRUSSELS :
Representation to the EU and BUSINESSEUROPE
(The Confederation of European Business)
T: +32 2 7364047 twitter.com/kaleagasi
kaleagasi@tusiad.org www.tusiad.org