Türkiye–Avrupa Birliği ilişkileri Almanya'da sık sık tartışılan konulardan. Son yıllarda çokça tartışılan ve AB'de de kafaları meşgul eden konu, dün DW'de düzenlenen 'AB ve Türkiye Yol Ayırımında' başlıklı toplantıda bir kez daha gündeme geldi.
Tam üyelik ya da imtiyazlı ortaklık... Türkiye ve AB arasındaki müzakerelerin hedefinin ne olduğu Avrupa Birliği'nde bir muamma olmaya devam ediyor; hem de müzakerelerin başlamasının üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen.
Almanya'nın Bonn kentinde bulunan Deutsche Welle radyosunun binasında Perşembe günü düzenlenen AB ve Türkiye Yol Ayırımında konulu toplantıya katılan Alman Hıristiyan Birlik Partisi'ne yakınlığıyla bilinen Konrad Adenauer Vakfı'nın Avrupa uzmanı Burkhard Steppacher, müzakarelerde küçük de olsa bir başarıdan söz etmenin mümkün olduğunu söyledi.
Steppacher "Müzakerelerde duraksama olmadı, aslında neredeyse hiç başlamadı sayılır. Tarama sürece sona erdi, ama müzakerelerde şu ana kadar sadece iki bölüm açılabildi. Ve bunlar da yan konulardı. 2006 yılının yazında müzakere için ilk açılan Bilim ve Araştırma bölümü ama asıl sorun bu değil. Dolayısıyla gerçekten hassas olan alanlara şimdi girilemez. Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunmadığı sürece, Avrupa Birliği olarak buna hazır değiliz" dedi.
"AB en iyi alternatif"
Kıbrıs, Türkiye'nin AB'yle ilişkilerinin son dönemlerde gerilmesine ve müzakerelerin de kısmen askıya alınmasına neden olan başlıca sorun. Zira Ankara'nın hava ve deniz limanlarına Kıbrıslı Rumlara açmaması ve Ada'nın güneyini tanımaması, Avrupa Birliği'nin geçen Aralık ayında müzakeleri kısmen durdurmasına neden olmuştu.
Ancak Brüksel, geçtiğimiz günlerde kızağa çekilmeyen başlıklardan olan İşletmeler ve Sanayi Politikaları faslında, müzakereleri yeniden başlatma kararı aldı. Ama Mayıs ayında cumhurbaşkanlığı, Kasım ayında da parlamento seçimlerinin yaklaştığı Türkiye'de reformların hız kazanmasının ise biraz daha zaman alacağı tahmin ediliyor.
Türkiye'nin çok büyük ve sorunları çok olan bir ülke olduğuna işaret eden DW Türkçe Servisi Yöneticisi Baha Güngör ise Türkiye ve AB'nin yakınlaşması gerektiğini dile getirdi: "Türkiye, Avrupa'ya uygun veya Avrupa'da hazmedilemez bir ülke olarak geri çevrilmemeli. Türkiye insan hakları, azınlık hakları, ekonomik gelişme ve demokrasinin gelişmesi açısından Avrupa yönünde ilerlerken bu çok önemli. Neden Türkiye Avrupa ailesinin içine entegre edilemesin? Türkiye selametini başka oluşumlarda arayabilir tabii ki; örneğin ABD, Rusya veya Çin ile ilişkiler şu günlerde Türkiye'de tartışılan bir konu. Ancak ben yine de Avrupa alternatifinin sonuçta Türkiye için en iyi alternatif olduğuna inanıyorum."
İmtiyazlı ortaklık vurgusu
Fakat Avrupa'da, Türkiye'nin üyelik müzakerelerine karşı, ters rüzgarlar esmeye devam ediyor. Türkiye'ye tam üyelik hedefi sunulmasına karşı çıkan Avrupalıların başında da Almanya'daki muhafazakar Hıristiyan Demokrat Birlik partisi geliyor. Konrad Adenauer Vakfı'ndan Burkhard Steppacher de Türkiye ve Avrupa Birliği'nin ancak bir ortaklık ilişkisiyle bir araya geleceğini düşünen muhafazakar Avrupalılardan biri.
Steppacher'e göre "Şu anda başlayan müzakarelerin hedefi, üyelik persfektifidir. Ama önümüzdeki yıllarda müzakereler çerçevesinde, her iki tarafın gerçekten bir araya gelip gelemeyeceği ortaya çıkacaktır. Türkiye'deki sosyal ve politik sistemle, Avrupa Birliği'nin sosyal ve politik sistemi arasındaki büyük farklar karşısında, ben kişisel olarak, bu konuda şüpheliyim."
Kaynak:ABHaber