BAHADIR KALEAĞASI,
Dünyada büyüklüğüne ve jeostratejik konumuna oranla nispeten az tanınan Türkiye'nin en çok tanınan şahsiyeti, hiç kuşku yok ki Mustafa Kemal Atatürk'tür. Özellikle Batı dünyası okullarındaki tarih kitaplarında Kanuni Sultan Süleyman ve Atatürk'ten başka bir Türk'ün adına pek rastlanmaz. Atatürk'ten genellikle "Birinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye'yi Yunan işgalinden kurtaran ve modern cumhuriyet rejimi kurarak ülkesinde radikal çağdaşlaşma reformları yapan lider" olarak bahsedilir. Çoğu zaman da Atatürk isminin anlamı 'Türklerin babası' veya 'atası' olarak parantez içinde belirtilir.
Ortaöğrenimden kalma bu kısa bilgiler dışında Atatürk hakkındaki en yaygın bilgi kaynağı turizmdir. Her resmi mahalde gördükleri Atatürk portreleri ve büstleri Türkiye'yi ziyaret edenlerin dikkatini mutlaka çeker.
Bu uygulama, ABD'de toplumsal estetiğe damgasını vuran kartal ve bayrak, İngiltere'de kraliçe ve Fransa'da devrim simgesi Marianne veya cumhurbaşkanı fotoğraflarına benzer bir şekilde algılanır.
Kimileri ise bunu eski Sovyetler Birliği'nin özelliği Lenin ikonasıyla karşılaştırsa da, dikkatli ve bilgili yabancı ziyaretçiler Atatürk'ün bir cumhuriyet simgesi olarak toplumca benimsendiğini rahatlıkla gözlemler.
Resmi ortamın ötesinde, şirket mekânlarından kahvehanelere, sivil toplumsal yaşamda bir Atatürk imgesi kültürü dikkat çeker. Bazı yabancı gözlemciler Atatürk'ün sıra dışı fotojenikliğinin de bunda etkili olduğunu düşünmekten kendini alıkoyamaz. Tabii son derece kötü yapılmış bazı tablo veya büstler dikkate alınmazsa.
Eserlere duyulan hayranlık
Türkiye ile herhangi bir mesleki veya özel ilişkisi olanların başvurduğu bilimsel çalışmalar ve siyasi yorumlarda, Atatürk bir görüntü olmanın çok ötesinde bir anlam taşır. Birbiriyle çelişebilen birçok tanımlamaya rastlanır bu analizlerde: Askeri kahraman, devrimci, siyasi deha, cumhuriyetçi ve laik devlet adamı, çağdaşlaşma önderi, aydınlanmacı despot, ideolog, milliyetçi, evrensel, liberal, devletçi ...
Atatürk'ü derinlemesine inceleyen herkesin, muazzam başarıları ve eserleri karşısında duyduğu hayranlık çoğu zaman açıkça hissedilir.
Tarihsel önemine göre, dünyada yeterince tanınmamasına duyulan şaşkınlık da. Bu yönüyle yabancıların Atatürk'e ilgisi, Türkiye ile aralarındaki ilişkiye benzer. Daha iyi tanıdıkça, daha çok merak ve sevgiyle yakınlaşılır. Bu tavır yalnızca bilimsel, mesleki veya ailevi bağlarla sınırlı kalmaz. Örneğin, Brüksel'de bir banka müdürü olan Daniel Dumoulin Türk Kültürünü ve Tarihini Yaşatma Derneği kurar ve Atatürk'ü tanıtan sergiler düzenler, kitaplar yayımlar.
Kendine göre aydınlanma
Bazı çevrelerde ise, karmaşık bir ülkenin gerçeklerini basite indirgeyerek kendince açıklama eğilimden Atatürk de payını alır. Bu yaklaşımın odak noktasında, Atatürk'ün özdeşleştirildiği bir mutlak veri olarak Kemalist ideoloji tanımlanır. Sonra güncel sorunlar bu ideolojiye bağlanır ve iflas ettiği veya değişmesi gerektiği savunulur. Doğal olarak, Türkiye'nin, Osmanlı'dan devraldığı bazı özellikleri de koruyarak, Atatürk zamanında ve sonrasında belli bir devlet yönetimi anlayışı oluşmuştur. Fakat, bunun diğer ülkelerde de yaşandığı gibi bir evrime tabi süreç olduğunu göz ardı etmek ve Atatürk'ün siyasi kişiliğinde katı bir ideolojik çerçeveye oturtmak, dış dünyadaki bazı Türkiye analizlerinin rağbet ettiği bir ana fikirdir.
Bu yöndeki yorumlar, diyalektik bir metodolojiden yoksundur. Tarihsel olayları ait oldukları dönemin değil, bugünün koşulları içinde değerlendirme hatasına düşerler.
Sonuçta, kendilerince Güneydoğu sorunundan, İslamcı hareketlere, hatta Ermeni savlarına kadar birçok konu güya aydınlığa kavuşur.
Elbette buna karşılık Bernard Lewis gibi saygın tarihçiler, Maurice Duverger gibi klasikleşmiş siyaset bilimciler, Atatürk'ü, Cumhuriyet'in kuruluş dönemini ve siyasi kadrolarını bilimsel süzgeçlerinden geçirerek çağdaş dünyaya aktarırlar. Elbette, bugün eğer Türkiye her şeye rağmen Avrupa Birliği'ne aday bir demokrasi olarak tam üyelik yoluna girebilmiş ise, bu Cumhuriyet projesinin ve Atatürk'ün ideallerinin başarısıdır. Elbette, 11 Eylül sonrasında Atatürk'ün tarihsel rolü, Türkiye'nin ötesinde, insanlığın uygarlıklararası çatışmaları aşmasına yönelik evrensel bir önem kazanmıştır.
Fakat, şurası da bir gerçek ki, eğer toplum olarak kendimizi daha iyi tanımamız, dış dünya tarafından daha doğru algılanmamız için gerekli ise, bunda Atatürk'ü ve yakın tarihimizi daha bilimsel değerlendirmemizin katkısı belirleyici olacaktır..
Kasım 2001
Dr Bahadır Kaleağası
Brüksel
bahadir@kaleagasi.net