İspanya idealist programıyla devraldığı dönem başkanlığı hayal kırıklığı ile son buldu.
İspanya dönem başkanlığını Belçika'ya devretti. Böylece 2014'e kadar bir daha AB üyesi büyük bir devlet bu görevi üstlenmeyecek. 2014'e kadar sırasıyla Belçika, Macaristan, Polonya, Danimarka, Kıbrıs İrlanda, Litvania ve Yunanistan'ın dönem başkanlıklarının ardından büyük bir devlet olarak kabul edilen İtalya bu görevi üstlenecek. Küçük devletlerin bu görevi üstlenecek olmasını Lizbon Sözleşmesiyle oluşturulan yeni yapıların güçlendirilmesine yardımcı olacağı düşünülüyor.
Ne var ki bu küçük devletlerin dönem başkanlıklarında her şeyin toz pembe bir havada geçeceğini düşünmekte kendini kandırmak olur. Örneğin Macaristan ve Polonya'da son haftalarda yaşanan siyasi gelişmeler (Macaristan'ın Trianon adaletsizliğini gidermeyi hedefleyen yeni vatandaşlık yasası ve Polonya'da devlet başkanlığına seçilen Komorowski) dönem başkanlıklarının yeni krizlere de sebep olabileceğini düşündürüyor. Kıbrıs Rum Kesimi'nin dönem başkanlığı hiç şüphe yok ki adada bir antlaşma sağlanamazsa Türkiye eksenli tartışmaların yoğun olarak yaşanacağı ve AB kurumlarının buna alet edileceği bir dönem başkanlığı olacaktır.
İspanya idealist programıyla devraldığı dönem başkanlığı hayal kırıklığı ile son buldu. Ekonomik kriz İspanya'nın bütün projelerini suya düşürdü. Ancak 1 Temmuz'dan itibaren Belçika dönem başkanlığında böyle bir tablonun yaşanması beklenmiyor çünkü onlar pasifize edilmiş bir dönem başkanlığını yola koymayı hedefliyorlar. Belçika Başbakanı Leterme Konsey Başkanı Van Rompuy ile yaptığı görüşmede Konsey'e ve Lady Ashton'a gölge yapmayacağını ifade etti.
13 Haziran seçimleri Belçika'nın geleceğini oyladığı bir seçim oldu. Flemenk bölgesinde milliyetçilerin zaferi gelecek aylarda devletin yeni bir reform sürecine gireceğine işaret ediyor. Seçimlerden birinci parti olarak çıkan NVA'nın Başkanı Bart De Wever cumhuriyetçi bir çizgiye sahip. 17 Haziran'dan bu yana De Wever nabız yokluyor. NVA gelecek koalisyon hükümetinde başbakanlığı Valon bölgesinden birinci parti olarak çıkan sosyalistlere bırakması bekleniyor. De Wever için asıl önemli olan devlet reformunun gerçekleşmesi onun için başbakanlıktan dahi vazgeçe bileceğini seçim zaferinin ardından duyurmuştu.
Çalışmaların hızına bakılırsa hükümetin Ekim ayından önce kurulması zor görünüyor. Bazıları şuan iş başında olan hükümetin dönem başkanlığının sonuna kadar görevde kalmasının daha makul olacağını savunuyor. Ancak şu da bir gerçek ki hükümetin kurulması ayları bulabilir yani doğrudan bu beklenti karşılanmasa dahi dolaylı olarak karşılanabilir. 2007 seçimlerinin ardından da hükümetin kurulması aylar sürmüştü arada bir de Başbakan'ın istifası ile ancak bir yıl sonra hükümet yaşanan ufak krizlerle yola koyulabilmişti.
Bir yanda seçim sonuçlarının yansıtılacağı yeni bir koalisyon hükümeti çalışmaları devam ederken diğer yanda dönem başkanlığını devralan bir Belçika var. Kendi içinde kendi geleceğini belirlemeye hazırlanırken AB dönem başkanlığını Cumartesi günü şaşalı kutlamalarla devraldı. Her ne kadar Belçika pasifize edilmiş bir dönem başkanlığından yana olduğu izlenimini verse de bir takım konularda menfaatlerini savunmaya veya etkisini artırmaya dönük AB'nin sağlayabileceği kolaylıklardan kaçınacağını düşünmek yanıltıcı olur. Örneğin son aylarda Brüksel-Kinşasa hattında yaşanan gerilimli hava (50. yıl kutlamaları çerçevesinde düştüğü düşünülse de) Belçika dönem başkanlığında üzerinde durulacak konuların başında geliyor.
Belçika dönem başkanlığı aylardır kendi içinde aşamadığı rejim krizi ve hükümet kurma çalışmaları gölgesinde başladı. Belçika Başbakanı Leterme, AB Başkanı Herman Van Rompuy ve B. Yardımcısı Ashton'a gölge yapmayacağını söylese de gölge yapabilecek durumda değil. Belçika'nın avantajına olan Van Rompuy'ün Belçikalı olmasının yanı sıra şu an Başbakan olan Leterme'nin arkadaşı olması. İspanya'nın van Rompuy ve Ashton'u yok sayan çıkışlarının Belçika dönem başkanlığında sürdürülmesi beklenmiyor. Belçika dönem başkanlığı her ne kadar içinden geçtiği rejim krizi sebebiyle "başsız Avrupa" izlenimini verse de Lizbon Sözleşmesi'nin getirdiği yüzde onluk yetki kaybı dönem başkanlığını dikte eden konumundan uzaklaştırdı.
Belçika dönem başkanlığı İspanya dönem başkanlığı kadar iddialı başlamadı. Gölge yapmama veya pasifize edilmiş bir politika ile kurumların daha fazla öne çıkması hedefleniyor olsa da kurumların kendi içinde altı yadır sürdürdükleri yetki savaşı gözden kaçırılmaması gerekiyor. Hiç şüphesiz bu yetki/güç savaşının durdurulamaması kurumsal kaosa sebep olacaktır.