Başbakan Ahmet Davutoğlu, Belçika`ya hareketinden önce Esenboğa Havalimanı`nda basın toplantısı düzenleyerek güncel konular hakkında görüşlerini aktardı.
Başbakan özellikle Diyarbakır 2`nci Sulh Ceza Mahkemesi`nin, Hz. Muhammed`in karikatürünün yer aldığı Charlie Hebdo kapağını paylaşan internet sitelerine erişimi durdurmasına ilişkin kararını değerlendirerek, "Basın özgürlüğü hakaret etme özgürlüğü anlamına gelmez hele hele bu bizim şahsiyetlerimizden çok daha büyük anlam taşıyan bir peygambere hakaret ise bu basın özgürlüğü değildir" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu`nun değindiği önemli noktalar:
-Her şeyden önce müzakere sürecimizin geldiği nokta, 17`nci fasıl başta olmak üzere müzakerelerin hızlandırılması ve vize serbestliği gibi konuları konuşacağız.
-Başta Suriye olmak üzere uluslararası ve bölgesel konuları konuşma fırsatı bulacağız.
-Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi gerekçeyle kim tarafından yapılırsa yapılsın terör saldırılarına karşıyız . Çünkü terör saldırılarında masum insanların ölümü söz konusudur. Paris’teki saldırıda Ahmet Merabet isimli bir Müslüman da öldürülmüştür. Terör saldırılarına karşı olmamız nedeniyle Paris’teki yürüyüşe katıldık ve uluslararası dayanışmadaki yerimizi, öncülüğümüzü gösterdik. Bu konuda da hiç tereddüt göstermedik. Tutumumuz ilkeseldir.
-Basın özgürlüğü hakaret etme özgürlüğü anlamına gelmez hele hele bu bizim şahsiyetlerimizden çok daha büyük anlam taşıyan bir peygambere hakaret ise bu basın özgürlüğü değildir. 1,5 milyar insanın inandığı, alemlere rahmet olarak gördüğü bir kişi ile ilgiliyse buna basın özgürlüğü denmez. Bu anlamda Türkiye’de geniş kitlelerin hassasiyeti var. Şahsına gelen hakareti sabırla karşılayabilecek insanlar, peygambere hakaret söz konusu olduğunda saygıyla karşılayamayabilir. Bu durumda böyle bir baskı yapmak açık bir tahriktir. Herhangi bir insana hakaret edildiği zaman karşı çıktığımız gibi Hz. Peygamber’e yapılacak hakarete karşı çıkarız. Bu ülkede Hz. Peygamber’e hakaret edilmesine izin vermeyiz. Bu kadar hassas süreçten geçerken açık tahrik niteliği taşıyan bir tavır takınılıyorsa başka bir hesap var mı sorusu akıllara getirir. Paralel yapının bu konudaki tavrına da dikkat çekmek gerekir.
-Eğer böyle bir durum varsa tahrik hakaret söz konusu ise çıkabilecek güvenlik problemi için tedbir alınır. Neredeyse gelin bize saldırın diye hakaret karikatürü basacaksınız, güvenlik güçlerimiz tedbiri alır. Geçmişteki olayların benzerlerinin yaşanmasına izin vermeyiz.
-Bu konudaki tutumumuz kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bunun ifade edilmesine de ihtiyaç yok. Türkiye’de yaşayan makul bir insan Hz. Peygamber’in ne anlama geldiğini bilir. Türkiye bu konularda kayıtsız bir toplumsal dokuya sahip değil. Yolda çevirip sıradan bir insana hakaret ettiğinde nasıl bir tavır ile karşılaşıyorsa ulu bir şahsiyete nasıl bir tepki göstereceği belli.
-Sayın Cumhurbaşkanı’nın verdiği tepki doğrudur. Nitekim Netanyahu Paris’te yalnızları oynadı. Paris’teki teröristler ne kadar insanlık suçu işledilerse, Gazze’de çocukları katleden, her fırsatta Filistinliyi öldürmeyi doğal fırsat haline getiren bir hükümetin başı olarak Netanyahu insanlık suçu işlemiştir. Bundan kaçamaz. Orada bulunması insanlık vicdanı ile aynı perspektifte baktığını anlamına gelmez.
-Kim zulüm ederse onun karşısındayız. Zorba arıyorlarsa aynaya baksınlar.
-Biraz önce İçişleri Bakanımızdan daha detaylı bilgi aldım. Çocuğumuz ile ilgili, emniyet görevlilerinin kurşunları ile öldürülmesi söz konusu değil. Ne fiili bir müdahale ne gaz kullanımı söz konusu oldu. Cizre’de gerginlik yaratmaya çalışanlar provokatörlerdir. Bunun için gereken tedbirlerin hepsinin alınması talimatını verdik. Vatandaşları sükûnete davet ediyorum. 4-7 Eylül olaylarının benzerlerinin yaşanmaması için sükûnete davet ediyorum.