Çağdaş bir gelenek arayışı..
Avrupa içi dengelerde birçok değişim eğilimi geleneklerle yoğrularak ilerliyor. Geleneklerinden güç alan dış politikamız, halkla bütünleşme, uluslararası iletişim, Avrupa'nın geleceğini ilgilendiren gündeme dahil olma ve sınırlar ötesi somut sorunlara odaklanmayı başarmalı..
"Damdaki kemancı kadar sallantılı". Ünlü müzikalin başkahramanı Sütçü Tevye'ye göre geleneksiz bir toplumun tanımı bu. Müzikal tarihinin başyapıtlarından 'Damdaki Kemancı' Londra'da Savoy Tiyatrosu'nda bir kere daha büyük alkış alıyor. Rusya'da 1905 yılında bir Yahudi kasabasında gelenekler ile değişen dünya arasında bocalayan, fakat yılmadan ilerleyen bir ailenin öyküsü anlatılıyor. Siyasal baskılar ve sürgünler karşısında bir avuç insanın komedi ile trajedi arasında sallanan yaşamları sahneleniyor.
Londra'da, 1930'lu yılların 'art-deco' tarzındaki Savoy Tiyatrosu'nun yakınında Birleşik Krallık Dışişleri ve Commonwealth Bakanlığı binası var. Klasik-İtalyan bir mimari yaklaşımla 19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş. Binanın girişinde, tüm ülkede, dünyada ve internet âleminde dağıtılan bir kitapçık dikkat çekiyor. Her toplumun kendisini nasıl gördüğü ve tanıtmak istediği konusunda zihinlerin berrak ve iletişim araçlarının etkili olması önemli bir artı değerdir. Bakanlık uluslararası ilişkilerde korumakla yükümlü olduğu ülkeyi yalın bir kavramla tanımlıyor: 'Modern Bir Gelenek.'
Gelenekle değişimi yönetmek
Sütçü Tevye, karısı Golde ve kızlarının öyküsü neşeli ve hazindir. Sinemada Topol'un, Türkiye'de Cüneyt Gökçer'in canlandırmalarıyla hafızalarda yer eden Sütçü Tevye rolünde bu sefer Henry Godmann parlıyor. Ünlü müzikalin sahnede ve sinemada gelişen kendine ait bir geleneksel yorumu var. Zaten oyun 'gelenek' şarkısı ile açılış yapar. Tevye ve hemşerileri gelenekler sayesinde yüzyıllardır ayakta durmuş olan toplumlarına duydukları güveni anlatırlar. Tanrı'nın ve kitabının buyruğu ile nasıl bu dünyaya sağlam bastıklarını. Nasıl her sorun ve soru karşısında gereksinim duydukları yanıtı bulduklarını...
Fakat gün gelir değişim rüzgârları sertleşir. Tevye bir taraftan 'ah bir zengin olsaydım' diye okuduğu Yiddiş gazelinde Tanrı'ya sitem eder, kızlarını alışılmadık bir şekilde okumaya yönlendirir. Diğer taraftan da kızlarını görücü usulü evlendirmeye çalışır. Gelenek böyledir. Fakat ilk kızı, babasının varlıklı bir kasapla anlaşmasına rağmen, çocukluk aşkı yoksul terziyle evlenmek ister. Tevye sarsılır, sallanır, fakat kızının mutluluğu için kabul eder. İkinci kızı kentten gelen işsiz ve devrimci bir öğrenci ile evleneceğini açıkladığında ise iyice çöker fakat kabullenir. Bir tarafta gelenek, bir tarafta somut gerçekler, çağın yenilikleri vardır. Bu arada 'yüksek politika'nın kötü dalgaları Rusya'yı sarsmaktadır. Yahudi toplumlarına karşı tek taraflı şiddet ve göçe zorlama baskıları artar. Bu sırada üçüncü kızı babasının karşısına Ortodoks bir Rus delikanlısı ile çıkınca Tevye damdan düşmüşe döner. Bu sefer bir tarafta gelenek varken, öbür taraf yoktur artık. Kızını reddeder. Gelenek baskın çıkar.
İngiltere kendini anlatıyor
'Modern Bir Gelenek' kitapçığı iki taraflı. Bir tarafın kapağını açınca, ilk sayfada Britanya kendini abartısız bir övünç ile sunuyor: "Birleşik Krallık... Tarihle yoğrulmuş bir ülke. Kültürel mirası zengin bir halk. Her şeyin ötesinde, günlük yaşamının birçok yönünün gelenek tarafından şekillendirildiği bir ulus. Töre ve törenlerimizden, mutfağımıza, spor etkinliklerimize, çocuk oyunlarımıza, Birleşik Krallığın kalbinde gelenek vardır."
Arkasından her açılan sayfada renkli fotoğraflar eşliğinde çeşitli gelenekler geliyor peşi sıra: folklor dansları, Shakespeare, yaz konserleri, müzeler, Charles Dickens, 19. yüzyılın çocuk resimli romanları, Asya'dan gelerek gelişen satranç gibi oyunlar, Keltlerden kalan arkeolojik miras, eski değirmenler, cam sanatı, Art Nouveau sanatın önemli tasarımcılarından Machintosh, 'pub' kültürü, Londra Metrosu, tarihi demiryolları ve köprüleri, doğal parklar, balıkçılık sektörü, Kuzey denizlerinin plajları, geleneksel kukla tiyatrosu 'Punch & Judy', ünlü ralliler, kürek yarışları, kriket, saat dört beş çayı, çedar peyniri, balık-kızarmış patates yemeği, yöresel gelenekler, ...
Sütçü Tevye ve hemşerileri yüzyıllardır, kuşaklardır ev bildikleri kasabalarını terke zorlanırlar. Yanlarında çoğu geleneklerini simgeleyen bir avuç eşya ile kış ortasında yollara dökülürler. Kimi Polonya'ya, kimi Fransa'ya. Kimi Amerika'ya, kimi Sibirya'ya. Hızla değişen bir çağda, yeni bir yaşamın bilinmezliğine doğru sımsıkı sarıldıkları gelenekleriyle savrulurlar. Onlarla birlikte sımsıkı sarıldıkları gelenekleri de savrulur. Bu arada Tevye 'Rus'a kaçan' kızını affeder tüm kalbiyle. Oyunun simgesel kişiliği Damdaki Kemancı da takip eder göç kafilesini perde inerken.
İngiliz dışişleri bakanlığının 'Modern Bir Gelenek' kitapçığını öbür taraftan okumaya başlayınca farklı bir tanımlama çıkıyor karşımıza. Ülke kendini yine gurur ve özgüvenle takdim ediyor: "Birleşik Krallık... Yaratıcı yetenekler ülkesi. Farklı ve çokkültürlü kökenlere sahip bir halk. Her şeyin ötesinde, yenilikçiliğin ve yeni esinlenmelerin geleceği şekillendirdiği bir ulus. Görsel ve uygulamalı sanatlarıyla, tasarımcı ve bilginlerinin yaratıcılığıyla Birleşik Krallık ileriye bakan bir geleneksel ülkedir".
Arkasından ülkenin dünyaya sunduğu yeniliklerden örnekler sergileniyor: Çağdaş dans topluluğu Rambert, Tate ve diğer modern sanat müzeleri, Notting Hill karnavalı, pop müzik, kütüphanelerdeki yeni bilgisayar teknolojisi, Harry Potter, İngiliz sineması, dijital kahraman Tomb Raider, Kuzey Meleği gibi çağdaş heykel tasarımları, Enercon E-66 rüzgâr enerjisi, teknolojik tasarımlar, fiberoptik teknolojisi, iMac bilgisayarlarının İngiliz tasarımcısı, siber-kafe kültürü, Eurostar hızlı treni, enerji tasarrufu otomobiller, Eden biyolojik bahçeleri, organik tarım, eğlence parkları, yelkencilik, Londra maratonu, futbol, dünya mutfaklarına açılım, halka açık Parlamento...
Londra'nın dış politikası
Gelenek ile modernlik arasındaki ilişkinin bir karşıtlık veya asimetri olmadığını anlatmaya çalışıyor bu tanıtım girişimi. Ülkeyi de bu noktada, geleneksel ile çağdaş olanın birbirini tamamlayıcılığından doğan enerji ile sunmayı denemekte. Aslında her ülkenin, kendi ile barışık bir toplum olma yolunda ilerledikçe başarabileceği bir tanımlama bu.
Tabii İngiltere'de devletin yurttaşlar ile ilişkisinde 'topluma hizmet kavramı' odak noktası. Köklü bir demokrasi geleneğinin 21. yüzyılın bilgi toplumuna ve küresel gerçeklerine uyum sağlama kaygısı gözlemleniyor. Örneğin İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nın diğer önemli bir iletişim girişimi olan başka bir kitapçık var. Bakanlık bu sefer doğrudan yurttaşlara sesleniyor: 'Sizin Dünyanız. Dış Politika Önemlidir'. Kapağında ve içinde farklı etnik kökenleri ihmal etmeyen yakın plan insan fotoğrafları ile mesaj en açık şekilde veriliyor: Devlet ve dış politikasının amacı insandır, siz yurttaşlardır. Kitapçık on farklı kişiyi tanıtarak başlıyor. Her birinin farklı kaygıları var: terör korkusu, internette banka hesaplarını soyan şebekeler, başka bir ülkede çatışma bölgesinde mahsur kalanlar, iklim değişikliği nedeniyle işleri zarar görenler, daha ucuz ülkelere taşınan şirketler nedeniyle işsiz kalanlar, sahte ürünler, başka ülkelerle iş yapan veya yaşamayı denemek isteyenlerin hakları...
Dış politika ile insanların günlük yaşamaları arasında köprü kurmaya çabalayan İngiliz dışişlerinin bu resmi iletişim yayını iki önemli saptamada bulunuyor:
-Artık 'yurtdışı' diye bir kavram anlamsızdır. Sorunlar, çıkarlar, insanlar, şirketler, mallar, para, bilgi, suç, terör, hava kirliliği ve fırsatlar için sınırlar anlamlarını yitirdiler. Dış politika artık gerçekten 'dış' bir konu değil.
-Dünya algılayabildiğimizden de daha hızlı değişmekte. Bundan kaynaklanan riskleri yönetmeli, fırsatları değerlendirmeliyiz.
Yurttaş odaklı diplomasi
Bakanlığın yönetim sorunlarına yönelik Ağustos 2005 tarihli bir danışmanlık şirketi raporu birçok konuda eleştiri getirmişti: yavaş icraat, yönetim kademeleri arası kötü iletişim, zayıf hesap verebilirlik, gereksiz 1200 görevli kadrosu, tasarruf edilebilecek 48 milyon sterlin (120 milyon lira). Bakanlık ise, tüm bu alanlarda artık değişimi gerçekleştirdiği görüşünde. İletişim amaçlı yayınlarında stratejik önceliklerini yurttaşlara, dolayısıyla seçmen ve vergi mükelleflerine en yakın boyutta açıklamakta:
1. Yurttaşlarını korumak. Dünyaya yayılmış olan 269 diplomatik birim ve 16 bin görevlinin temel sorumluluğu Birleşik Krallık yurttaşlarına destek olmaktır.
2. Büyük Britanya'yı güvenli kılmak. Diplomasi, iklim değişikliğine karşı anlaşmalar, örgütlü suç ve terörle mücadele, İngiliz Müslüman kurumlara dinler arası diyalog için destek gibi her alan dış politikanın sorumluluğunda.
3. Şirketlere destek olmak. Örneğin, ticaret ve yatırımlara 2006 yılında sağlanan 65 milyon sterlin tutarındaki katkı sayesinde 6 bin şirket için toplam 1,1 milyar sterline ulaşan bir net kâr oluşmuş. Aynı dönemde dışarıdan ülkeye gelen sermaye yatırımlarıyla 34 bin yeni istihdam yaratılmış.
Bakanlık bu bilgileri halka anlatırken her zaman ihmal etmeden açıkladığı bir veri daha var: yıllık bütçesi toplam kamu giderlerinin yüzde birinin dörtte biri (yüzde 0.25).
Brown hükümeti ve Türkiye
Ülkenin gelenek ile modernlik arasındaki sinerjisinin küresel yansımasını amaç edinmiş olan İngiliz dış politikası Gordon Brown hükümetiyle birlikte eski çizgilerini koparmadan yenilemeye çalışıyor. Irak'ta bunun sonuçlarını görmek, sorun bataklığının derinliği nedeniyle zaman alabilir. AB dosyalarında ise, Brüksel'de şimdilik "Brown avro konusunda bekler, AB'nin adı anayasa olmayacak anayasal reformunu destekler ve mali konularda Margaret Thatcher kadar sertleşebilir" öngörüsü hâkim.
Türkiye konusunda ise, olağan ve sıcak diplomatik ilişkilerde, Arzuhan Doğan Yalçındağ başkanlığındaki TÜSİAD heyetinin Avrupa Bakanı Jim Murphy ile görüşmesinde ve özellikle Dışişleri Bakanı David Miliband'ın eylül başındaki Türkiye ziyaretinde ve İngiliz basınında çıkan makale ve demeçlerinde Londra'nın tavrı son derece açık: Türkiye'nin AB üyeliğine destek aynen sürecek. Öyle ki, Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı'nın halkla iletişim girişimlerinden biri olan BBC'nin internet sitesinde yurttaşlardan gelecek sorulara yanıt verme programının duyurusunda Bakan Miliband şöyle takdim ediliyordu: "Kendisi sıkı bir internet blog'cusudur. İklim değişikliği ile mücadele ve Türkiye'nin AB üyeliğine destek konularında özellikle tutkuludur. Tabii siz diğer konularda da soru yöneltebilirsiniz".
İngiltere'nin AB sürecinde Türkiye'ye desteği çok değerli. Bazı ülkelerin ve çevrelerin bu desteği zaten AB'nin daha sıkı bir birlik olmasını istemeyen bir üyesinin taktik bir seçimi olarak görmesine dikkat etmek gerekir. İsveç, İspanya, İtalya gibi başka ülkelerden de gelen açık desteğin devamı bu nedenle de çok önemli. Avrupa içi dengelerde birçok değişim eğilimi geleneklerle yoğrularak ilerlerken, Türkiye dış politikada her zamanki gibi dikkatli olmak zorunda. Geleneklerinden güç alan dış politikamız, halkla bütünleşme, uluslararası iletişim, Avrupa'nın geleceğini ilgilendiren gündeme dahil olma ve sınırlar ötesi somut sorunlara odaklanma modernliğini başarmalı. Damda keman çalmak kolay değil.
Dr Bahadır Kaleağası
TUSIAD
Turkish Industrialists' & Business Association
Representative to the EU and BUSINESSEUROPE
(The Confederation of European Business)
Avenue des Gaulois, 13 - 1040 BRUSSELS
T: +32 2 7364047 F: +32 2 7363993
kaleagasi@tusiad.org www.tusiad.org