Hollanda, 1 Ocak 2016 tarihinde AB dönem başkanı oldu.
Bu dönem bizler açısından da çok önemli.
Çünkü AB’nin gündeminde mülteciler krizi, terör ve Türkiye ile müzakerelerin südürülmesi gibi konular var.
Türkiye’nin 17 Aralık 2004 tarihinde AP tarafından büyük bir oy çoğunluğu ile aday adaylığı kabul edildiğinde de Hollanda yine dönem başkanı idi.
Şimdi de şartlar yine Türkiye’den yanadır. Örneğin Hollanda’nın Dışişleri eski Bakanı Ben Bot : “Türkiye mutlaka AB’ye alınmalıdır,” diyor. AP Türkiye raportörü Kati Piri : “Türkiye NATO’da doğal müttefikimizdir. Birbirimize ihtiyacımız var,” diye ekliyor. Bunlar çok güzel ve olumlu tesbitlerdir.
Ortadoğu’da terörle mücadelede Türkiye’nin gücü yadsınamaz. Çünkü Türkiye, NATO’da ABD’den sonra ikinci büyük askeri güce sahip bir ülkedir.
Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Chirac’ın da dediği gibi “AB eğer küresel sorumluluklar yüklenmeyi öngörüyorsa, bunu Türkiye olmadan yapamaz.”
Evet AB, Ortadoğu coğrafyasında Türkiyesiz yapamaz.
Öyleyse şimdi AB’ye üyeliğinin tam zamanıdır. Bu aşamada üyelik görüşmeleriyle mülteci ve göçmenlerin güvenceye kavuşturulması konuları birlikte ele alınmalıdır, diye düşünüyorum.
Çünkü mülteci krizi ve terörle mücadele Türkiyesiz başarıya ulaştırılamaz. Öyleyse AB’nin Türkiye’ye, Türkiye’nin de AB’ye ihtiyacı var.
Türkiye, Suriye’den kaçan 2,2 milyon mülteciye kapılarını açmıştır. Bu durumu AB takdirle karşılamaktadır.
Ancak mülteci krizi AB’de yabancı düşmanlığını, İslamofobiyi tetiklemiştir. Şimdi bu aşamada en büyük sorun gerek mültecilerin gerekse de göçmenlerin can, mal güvenliği ile kültürel değerlerinin özellikle camilerimizin korunmasıdır.
Aksi durum Avrupa’da hiç beklenmeyen olumsuz gelişmelere kapı aralayabilir.
Çözüm: Azınlık Haklarıdır
AB’deki göçmen ve mülteci sorununun çözümü azınlık haklarına sahip olmaktır.
Avrupa Konseyi’ne üye devletler, 9 Ekim 1993 tarihinde Viyana`da “Azınlık Haklarını” yani ‘Ulusal Azınlıkları Koruma Sözleşmesi’ni kabul ettiler. Amaç; üye ülkelerdeki azınlıkları devlet koruması altına almak, onların dil, din ve kültürel değerlerinin okullarda öğretilmesini mecburi hale getirmektir.
Avrupa ülkelerinde yaşayan yerli ulusal azınlıklar, AB Konseyi tarafından kabul edilen “Ulusal Azınlıkları Koruma Sözleşmesi” kapsamına alınmışlardır. Böylece onların can, mal, kültür ve dil değerleri, ilgili devletler tarafından güvence altındadır. Örneğin Almanya ve Hollanda’daki Frisli yerli ulusal azınlıklar bu kapsamdadırlar.
Avrupa’da yerli ulusal azınlıkların yanında, göçmen işçiler ve mülteciler de bu kapsama alınabilinir. Çünkü yasa koyucu azınlık kavramını çok geniş tutmuş. Bu kavramın içeriğine, ulusal, dinsel, etnik ve dilsel grupların da alınabileceğini belirtmiş.
İşte şimdi burada özellikle Hollanda’nın AB dönem başkanlığında Türkiye Hükümetine, STK’lara ve siyasetçilerimize büyük görev düşmektedir.
Bu görev; AB’nin istikrarı, güvenliği ve geleeceği için bütün azınlıkları (göçmen ve mülteci), Ulusal Azınlıkları Koruma Sözleşmesi kapsamına aldırmaya çalışmaktır.
AB, Türkiye’ye fasıllar açtırırken, Türkiye’de AB’ye bütün göçmenleri, mültecileri koruma altına aldırmak için öneride bulunabilir. Unutmayalım ki AB ülkelerinde 5 milyon yurtaşımız yaşamaktadır. Bu vatandaşlarımızın can, mal güvenliği, dil, din, kültürümüzün ve camilerimizin korunması çok öenmlidir.
Blgi için bu Sözleşmeyi de ilişikte takdim ediyorum.
Bekir Cebeci
Trabzon, 10 Ocak 2015
E-mali: info@bekircebeci.com