Daha önce 2001 yılının ilk altı aylık döneminde AB Dönem Başkanlığını üstlenmiş olan İsveç, 2009'un ikinci yarısında gerçekleştireceği Dönem Başkanlığı görevini 1 Temmuz'da Çek Cumhuriyeti'nden devraldı. Dönüşümlü olarak altı ayda bir el değiştiren başkanlık koltuğuna oturan üye ülke temsilcileri, bu süre boyunca tüm AB Konseyi toplantılarına
ve liderler zirvesine başkanlık ederek AB politikalarına yön verme fırsatına sahip oluyor.
İsveç hükümeti görev süresince ekonomik kriz, iklim değişikliği ve kurumsal sorunlar gibi AB'nin karşı karşıya olduğu zorluklara çözüm yolları bulmaya çalışacak. Ancak, İsveç Dış İşleri Bakanı Carl Bildt, İsveç'in Hırvatistan-Slovenya sınır anlaşmazlığı, Yunanistan-Makedonya arasındaki isim tartışmaları ve Rusya-Ukrayna gaz geçiş sürtüşmeleri gibi ikili sorunların çözümüyle ilgilenmeyeceğini dile getirdi.
Öncelikle ekonomik kriz, işsizlik, iklim değişikliği ve kurumsal değişikliklerin merkez noktasını oluşturacakları programında İsveç Dönem Başkanlığı, ayrıca gelecek beş yıllık dönem için Adalet, Özgürlük ve Güvenlik programı, Baltık Denizi Stratejisi, Doğu Ortaklığı ve Stockholm Programı çerçevesinde hukuki işbirliği konularını da ele alacak.
İsveç Dönem Başkanlığı hedefleri, barış, kalkınma, demokrasi ve insan hakları gündemi ile AB'nin küresel aktör olarak rolünü güçlendirmek için niyetini açıkça vurguluyor ve bu yolda AB'nin elindeki en iyi aracın genişleme politikası olduğunu belirtiyor.
İsveç AB Daimi Temsilcisi Christian Danielsson, İsveç Dönem Başkanlığı'nın Avrupa Parlamentosu seçimleri, yeni AB Komisyonu'nun görevlendirilmesi, Lizbon Antlaşması'nın belirsizliği ve 1930'dan bu yana yaşanan en derin ekonomik krize tesadüf eden bir dönemde gerçekleşeceğini belirtirken, İsveç Başbakanı Fredrik Reinfeldt ise her
sorunun aslında bir fırsat olduğunu ve bu Dönem Başkanlığı süresini bütün bu yaşanan zorluklarla mücadele dönemi olarak ifade ediyor. Başbakan Reinfeldt ayrıca, Türkiye ve Hırvatistan ile yürütülen üyelik müzakerelerinin de Başkanlığın gündeminde olduğunun üzerinde duruyor.
Dönem Başkanlığının tüm bu hedeflerine ulaşabilmesi, ileri düzeyde politika araçları, arttırılmış yenilikçi kapasite ve Avrupa özel sektörünün yenilenmesini gerektiriyor. Özel sektör hususunda önemli faktörler ise daha iyi yönetmelikler ile hareket etmek, küçük ölçekli işletmelere daha iyi şartlar sağlamak, mali istikrar yaratmak ve sermayeye erişimi
kolaylaştırmaktır. İsveç Dönem Başkanlığı da idari engelleri azaltmanın, KOBİ'leri kamu alımlarında teşvik etmenin, kadın girişimcilere iş kurmada ve yürütülmesinde kolaylıklar sağlamanın AB'yi mevcut ekonomik krizden çıkarmak için yardımcı olabilecek araçlar olduğunu savunuyor.
Ekonomi ve İstihdam
Birçok AB ülkesinde ekonomik büyüme oranları düşmekteyken ve işsizliğin AB genelinde özellikle gençler arasında artışı devam ederken, İsveç Dönem Başkanlığı'nın olası olumsuz sonuçları kararlı bir biçimde önlemeye çalışması gerekiyor. Başkanlığın konu ile ilgili görüş ve öncelikleri şunlardır:
• Ekonomik krizle mücadelede teşvik paketleri ile yardımların devamı, çıkış stratejisi olarak özellikle üye ülkelerin kamu maliyesinde düzenin tekrar sağlanması için çözüm önerileri.
• İşsizlikle mücadele her ne kadar üye ülkeler bazında ele alınması gereken bir konu olsa da, AB düzeyinde Lizbon Stratejisi konusunda çalışmalara devam edilmesi.
• Yeni krizleri önlemek amacıyla mali denetim önlemleri sunularak krizin temel nedenlerine odaklanılması ve çözüme yönelik Larosière Raporu'nun temel alınması.
• İktisadi durgunluğun dengelenmesi, istihdam üzerindeki etkisinin azaltılması ve rekabetin arttırılması için üzerinde AB çapında anlaşılan kurtarma planı çalışmalarına devam edilmesi.
• G20 görüşmelerinde ortak bir AB pozisyonu oluşturulması.
• AB-NAFTA kapsamında daha geniş transatlantik serbest ticaret alanı için seçenekler oluşturulması ve mal ve hizmetlerin piyasalara erişiminin arttırılmasına odaklanarak Doha Turu'nun en yakın zamanda sonuçlanmasına çalışılması.
• İstihdam konusunda işsizliği engellemek, işten çıkarılmaları azaltmak, işten çıkarılanların tekrar işlerine dönmelerini sağlamak ve sürdürülebilir istihdam yaratmak için emek piyasasındaki tedbirlere yönelik hareket edilmesi.
İklim Değişikliği
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, küresel çözümler gerektiren çevresel tehditler ve sera gazı emisyonlarının azaltılması, tüm ülkelerin beraberce hareket etmesini gerektiren bir konu olarak kabul ediliyor. Bu bağlamda, karbondioksit salınımının azaltılması için daha fazla çaba göstermek gerekiyor. AB ve tüm dünya için ciddi bir sorun olmaya devam eden iklim değişikliği konusunda İsveç Dönem Başkanlığı şu öncelikleri belirledi:
• Aralık 2009'da Kopenhag'da gerçekleşecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nda 2012 yılından sonraki dönem için iyi bir anlaşmaya varılmasında AB'nin güçlü bir aktör olması.
• Fransa Dönem Başkanlığı döneminde AB, iklim tehditleri ile mücadeleye yönelik kapsamlı bir kanun paketi kabul ederek, karbondioksit salınımıyla ilgili iddialı bir paket konusunda anlaşmaya varabilmişti. Bu kararların diğer gelişmiş ve orta gelirli ülkelere ilham vermesi ve örnek olması umuluyor.
• Sanayileşmiş ülkelerin sera gazı salınımının azaltılması konusunda daha fazla sorumluluğu olduğunun bilincinde olarak, aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğini hızlandırmayacak bir kalkınma yolunu takip etmeleri için desteklenmesi.
Kurumsal Konular
Lizbon Antlaşması bütün üye ülkeler tarafından onaylandığı takdirde verimli bir şekilde uygulanmasını sağlamak için AB Kurumları genelinde bazı değişiklikler gerçekleşecek. Başkanlık bu bağlamda tüm üye ülkeler ve AB kurumları ile yakın işbirliği içinde çalışacağını vaat ediyor ve özellikle Konsey'de yeni bir kurumsal yapının oluşturulması, Dış Faaliyetler Servisi'nin kurulması, bütçe prosedürlerinin birleştirilmesi, adalet ve iç işleri için kullanılan karar alma usulünün değiştirilmesi gibi önlemlerin alınması gerektiğini vurguluyor.
Adalet ve İç İşleri - Stockholm Programı Adalet ve iç işleri alanında AB'nin işbirliği günden güne gelişmekte ve sınır ötesi işbirliğini güçlendirecek ortak mevzuat ve metotlar kanuni kesinliklerini korumaktalar. Bu yıl sonunda tamamlanacak Lahey Programı'nın yerini yeni bir
Adalet, Özgürlük ve Güvenlik programının alması gerekli görülüyor. Önerilen Stockholm Programı ile Dönem Başkanlığı, tüm politika alanını kapsayacak yeni bir stratejik çalışma programı benimsemeyi amaçlıyor. Serisinde üçüncü olacak Program, 2010-2014 dönemi için AB çapında polis, sınır ve gümrük, hukuki işler, iltica, göç ve vize rejimi konularında AB işbirliğinin çerçevesini ve odak noktasını belirliyor.
Bireysel hakların korunduğu daha güvenli ve açık bir Avrupa yaratmayı hedefleyen Stockholm Programı, Aralık ayında AB Konseyi'nde kabul edilmesi için Temmuz ayında görüşülecek. Program bünyesinde yer alan diğer öncelikler
şunlardır:
• Vatandaşların Avrupa'sı kavramını destekleyecek şekilde kişilerin serbest dolaşımı konusunda daha geniş bir belirginlik yaratmak.
• Bireylerin haklarını koruyacak şekilde önlemler alarak suçla mücadelede verimli bir denge sağlamak,
• Yasal kesinlik ve şeffaflık ile biçimlendirilmiş ortak iltica politikasını desteklemek ve geri kabul konusu için ortak kurallar geliştirmek.
Dış İlişkiler
Dönem Başkanlığı, dış ilişkilerdeki gelişmeleri tahmin etmenin zorluğunu göz önünde bulundurarak, her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olmaya yönelik planlar yapıyor. Başkanlığın amacı, AB'nin makro-bölgesel işbirliğini olabildiğince geliştirmek ve Komşu Ülkeler Politikası'nın gelişmesini sağlayacak şekilde çalışmalarına devam etmek. Başkanlığın
dış ilişkiler alanındaki görüş ve öncelikleri şunlardır:
• Başkanlık programında genişleme politikasının getirileri sıkça vurgulanarak, aday ülkelerin üyelik koşullarını yerine getirmesi halinde AB'nin de vaatlerini yerine getireceği belirtiliyor.
• Türkiye ile yürütülen müzakerelerde gelişme kaydedilmesi hedefleniyor. Bu bağlamda Kıbrıs sorunu çözüme ulaşabilirse Türkiye'nin bütünleşme sürecinin büyük hız kazanacağı vurgulanıyor.
• Hırvatistan ile sürdürülen müzakerelerin sonbahar döneminde son aşamasına girebileceği ve Batı Balkan ülkelerinin AB ile bütünleşmesi çalışmalarına devam edileceği belirtiliyor.
• Çek Dönem Başkanlığı süresinde hayata geçirilen Doğu Ortaklığı projesi çerçevesinde Ermenistan, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna ile ortaklıkların hayata geçirilmesi için çalışmalar devam edecek.
• Her iki tarafın da beklentilerinin yüksek olduğu AB-ABD transatlantik ilişkilerinde daha fazla diyalog ve ziyaret gerçekleştirilmesi, Afganistan ve diğer dış politika konularında işbirliğinin geliştirilmesini planlanıyor.
• Akdeniz Bölgesi'nde yer alan komşular ile ilişkileri ilerletmek amaçlı Akdeniz İçin Birlik çerçevesinde daha yakın işbirliklerinin geliştirmesi hedefleniyor.
• ABD, Güney Afrika, Brezilya, Ukrayna, Hindistan, Çin ve Rusya ile yapılacak yedi yüksek düzey zirve planlanmış durumda.
• AB'nin Orta Doğu'daki rolünün arttırılması için çalışmalar devam ettiriliyor.
• Denizlerin temizliği ve bölgenin ekonomik olarak daha dinamik olmasını sağlayacak bir AB Baltık Denizi Stratejisi benimsenecek. Bölgede yer alan ülkelerin rekabet gücünü arttırmak, araştırma ve yenilik projeleri geliştirmek ve Baltık Bölgesi'nin ekolojik durumunu iyileştirmek için işbirliği içinde çalışılması hedefleniyor.
Enerji Politikası
Enerji konuları, özellikle uluslararası iklim müzakereleri bağlamında önemini korumaya devam edecek. AB'nin gündeminde öncelikle şu konular bulunacak: Enerji Güvenliği ve Yardımlaşma Eylem Planı, İkinci Stratejik Enerji Gözden Geçirme Raporu, Enerji Sınıflandırma Yönergesi, Gaz Arzı Güvenliği Yönergesi, düşük karbon teknolojilerinin finansmanı.
AB'nin enerji alanında yürüttüğü uluslararası ilişkiler ve diyalog da sürdürülecek. Enerji Topluluğu'nun genişletilmesi için Moldova, Ukrayna ve Türkiye ile müzakereler ile enerji işbirliğinde AB-Nijerya ilişkilerine ağırlık verilecek.
Fatma Çetin – Suna Orçun,
TS/BXL/ 09-12, 2 Temmuz 2009
*
bxloffice@tusiad.org www.tusiad.org