Haberin yayım tarihi
2007-05-08
Haberin bulunduğu kategoriler

Sınırsız krizler ve demokratik onur..

Fatih Terim haklı. İçeride yaşanan kavga Milli Takım'ı olumsuz etkilememeli. Ligde tabii ki rekabet olacak. Ne yazık ki bazen anlaşmazlıklar çıkacak. Oyun sahanın dışına taşacak. Kurallar zorlanacak. Yorumlar çelişecek. Sistem zor işleyecek, belki yenilenecek.

Fakat asıl en önemlisi Avrupa ligi. Dünya ligi. Kendi içimizde dört dönerek oynamakla sınırlı kalamayız. Avrupa ve dünyada başarının getireceği ulusal kazanç, sevinç, gurur ve heyecan yeni atılımların da öncüsü olur. Sporu aşar, ekonomiye, toplumlar arası sosyal ilişkilere, siyasete uzanır. Kendi liginde kavga ederek, dış rekabeti tökezleterek içine düşülen bir girdap ise, sonuçta sadece seyircisiz maçlarla sınırlı kalmayabilir. Gün gelir çim sahalar sararır, düdükler paslanır, top patlar.
 
Gerçek gündeme darbe
Nisan ayı sonunda Türkiye'nin birbirinden önemli ve birbiriyle etkileşim içindeki sorunları ve toplumsal kalkınma hedefleri vardı: ekonomik büyüme, işsizlik, gelir dağılımı dengesizliği, bölgesel kalkınma, tarım reformu, eğitim reformu, kadın hakları, teknolojik yenilikçilik, bilgi toplumu devrimi, küçük işletmelere finansman sorunu, enerji kaynakları, çevre dengeleri, kayıt dışı ekonomi, kamu reformu... Ülke faiz oranlarında dünya şampiyonu. Reel faiz yüzde 12'lerde. Siyasal risk olmasa faiz düşecek.

Ülke cumhurbaşkanlığı sürecini iyi yönetebilse, örneğin topluma güven veren bir kadın cumhurbaşkanıyla dünya sahnesine çıksa, dev ekonomik hamleler için büyük fırsat doğacak. Nisan ayı sonunda ayrıca Türkiye'nin çok önemli ve karşılıklı etkileşim içindeki dış sorunları ve atılım hedefleri vardı. Irak'ta demokrasi işleyemiyor, PKK teröristleri destek buluyor. İran nükleer kapasite geliştiriyor. Enerji hatlarında Rusya'nın hareket alanı genişliyor.

Fransa'daki seçimler, Almanya ile diplomatik stratejisizlikler ve kaynakları yetersiz iletişim politikaları AB ile müzakere sürecimize zarar veriyor. ABD ile ilişkiler yeniden tanımlanıyor. Çin, Hindistan, Brezilya gibi ülkelere yönelik kapsamlı ekonomik politikalar bekleniyor. Afganistan ile Pakistan arasında arabuluculuk için Ankara başarıyla devreye giriyor. Turizmde rakiplerimiz daha iyi markalaşıyor. AB tarafından yön verilen bölgemizdeki bilimsel işbirliği, çevreyi koruma, eğitim, bilişim, kamu sağlığı, gıda güvenliği, uluslararası altyapı ve ulaştırma ağları politikalarına daha etkin katılım gerekiyor..
.
Nisan ayı sonunda aynı zamanda Türkiye kendisini doğrudan etkileyen önemli sorunlar ve eğilimlerden oluşan bir uluslararası ortamın içindeydi. Küresel düzenin siyasal ve ekonomik temel direği olan ABD-AB işbirliğinde, yani transatlantik ilişkilerde yeni anlaşmalar hazırlanıyor. Hızla yükselen Asya-Pasifik bölgesinden dünyanın diğer bölgelerine ihracatın yanı sıra, yatırım ve turizmde de artış başladı. İsrail'de hükümet krizi belirirken, uluslararası Irak konferansı İstanbul yerine Mısır'a kaydırılıyor. AB ile Rusya arasında enerji alanında daha kurumsal bir işbirliği tasarlanırken, siyasal hava ısınmakta zorlanıyor. Dünya Ticaret Örgütü nezdinde yeni uzlaşmalar için Washington-Brüksel-Tokyo ekseninde ilerleme kaydedilmekte. Küresel ısınma karşısında yeni teknolojik çözüm arayışları hızlandı. ABD ile Rusya arasında Ay'dan helyum gazı teminine yönelik yeni bir rekabet sinyalleri geliyor. Uluslararası terörizmle İslam dininin karışık algılanması Batı ülkelerindeki seçimlerde malzeme olmaya devam ediyor. Almanya'da ekonomik büyüme belirtileri güçleniyor...

Mayıs ayı başında da, Türkiye'nin ulusal öncelikleri, dış politik çıkarları ve ait olduğu küresel ortam aynıydı. Fakat birkaç gün içinde siyasi sistemin beceriksizce yönetemediği bir cumhurbaşkanı seçim süreci ülkenin enerjisini kesmişti. Somut sorunları çözmekle yükümlü siyasal sistem devre dışı kaldı. Türkiye kendi içine kapanırken, tüm dünya Türkiye'ye odaklandı. Yaşanmakta olan süreci uluslararası medya, siyasal yetkililer ve ekonomik çevrelere duyarlı bir denge gözeterek anlatmamız gerekiyordu. Ülkenin geleceği hakkında olumsuz bir yargı yaratmadan, güncel olayları gerçekçi bir yorumla aktarabilmeliydik.
 
Dışarıdan yakın bakış
Türkiye hakkında diğer ülkelerdeki tartışmalar kolay olmuyor. Yabancı medyada konuları yanıltıcı kılan yorum, başlık ve görüntüler sıklaşıyor. 'İslam', 'laiklik', 'Kemalizm', 'dindarlık', 'demokratlık', 'rejim tehlikesi' gibi kavramlar her ülkede Türkiye'den farklı içeriklere sahip olabilmekte. Bazen aynı sözcüklerden farklı anlamlar ortaya çıkıyor. Terminolojik sapmalar oluşuyor.

Ancak Türkiye'yi yakından tanıyan kesimler ülkenin uluslararası görüntüsünü olduğundan daha fazla bulanıklaştıran bu sakıncaların farkında. Örneğin yine mayıs ayı başında Berlin'de böyle bir ortamda verimli bir görüş alışverişi gerçekleşti. German Marshall Fund ile TÜSİAD'ın ortaklaşa düzenledikleri "Transatlantik İlişkiler ve Türkiye' konulu toplantıya iyi bir ilgi oldu. Alman parlamenterler, diplomatlar, medya, akademisyen, iş dünyası ve sivil toplum temsilcilerinin yanı sıra Berlin'de görev yapan diğer ülke diplomatlarının da katıldığı gözlendi.

Toplantının açış konuşmasını yaparken özetle şu mesajları verdik: 'Türkiye'de anayasal düzen, seçim sistemi ve partiler yasası siyasal gerçeklerin gerisinde kalmıştır. Siyasal sistem ise, 21. yüzyılda hızla ilerleyen Türk toplumunun gerisinde kalmıştır. Türkiye mevcut siyasal çalkantıdan demokrasisini güçlendirerek çıkacak. Laiklik ve sivil irade demokrasinin temel unsurlarındandır. Dinsel inançlar ile kamu düzeni demokrasi içinde bağdaşır. Türkiye'nin bu yöndeki başarısı Avrupa ve dünyada demokrasinin kaderi için de büyük katkı sağlayacak. Kısa dönemdeki belirsizliklere rağmen Türkiye'nin AB sürecinde temel formül değişmemiştir. Türkiye daha güçlü bir demokrasi, ekonomi ve toplum olarak üyeliğe hazır olduğunda, AB'nin de ekonomik rekabet gücü, kurumsal reformu, siyasal olgunluğu ve demokrasisiyle hazır olmasını umuyoruz. Türkiye'nin başarısı, Avrupa'nın da başarısı olacak.'
 
Türkiye'nin krizi
Daha sonra sunum yapan Alman Dışişleri ve Güvenlik Enstitüsü'nden Heinz Kramer mevcut krizin Türkiye'nin dış politik çıkarlarına zarar verdiğini vurguladı. Özellikle Irak ve enerji projelerine dikkat çeken Kramer, Türkiye'nin bu alanlarda Batı ittifakı içinde çok daha etkin bir rol oynaması gerektiğini, bunun için de içeride siyasal istikrarın önemli olduğunu söyledi. Türkiye konusunda önde gelen ABD'li uzmanlardan Ian Lesser ise son gelişmelerin Türkiye'de yasal, ekonomik ve sosyal belirsizlik, hatta kaosa yol açabileceği endişesini dile getirdi. Bu durumda Türk dış politikasının çok olumsuz etkileneceğini söyledi. Lesser AB ve ABD'nin de bu son krizden ders çıkararak daha dikkatli bir Türkiye stratejisi geliştirmeleri gerektiğini vurguladı.

Etkinliğin toplantı bölümünde ise, bir çok katılımcı Türkiye'nin içinde bulunduğu krizi iyi yönetmesinin Avrupa için de çok olumlu olacağını savundu. Katılımcılar arasındaki tartışmalarda Türkiye'nin artık dinsel inançlarla demokrasi arasındaki ikilemden kurtulması, farklılıklarını rahat yaşayabilen laik bir toplum olması gereği üzerinde görüş birliği oluştu.

Ulusal çıkar, demokratik onur
Her krizden birçok ders çıkabilir. Doğal olarak her toplum gibi Türkiye de toplumsal dönüşüm süreçlerini zaman zaman sertleşen siyasal tartışmalarla yaşıyor. Fakat demokrasiyi, laikliği, sivil iradeyi, Cumhuriyet'i, kültürel kimliği korumak gibi meşru reflekslerin dikkat etmesi gereken bir refleks daha var: ülkenin uluslararası onurunu kollamak. Ulusal çerçevede yaşanan tartışmalarda toplumun her biri genişçe olan kesimleri birbirlerini ağır bir şekilde suçlamaya başladıklarında aslında ülkeyi suçluyorlar. Aslında ülkenin uluslararası imajını zedeliyorlar. Aslında ülkenin karşıtı olan dış lobilere güç kazandırıyorlar. Aslında ülke içinde mücadelesini verdikleri amaçlara da büyük darbe vuruyorlar.

Her gelişmiş, güçlü veya köklü ülkenin uluslararası onur refleksi vardır. Tarihten gelen ulusal bilincin, temel değerlerin ve güncel çıkarların bir sentezidir bu refleks. Söylemlere, eylemlere, görüntülere, simgelere yansır. Örneğin 2002'de Fransa'da başkanlık seçimlerinde ikinci tura Jacques Chirac ile aşırı milliyetçi Jean-Marie Le Pen kaldığında ülke çalkalandı. Tüm dünya Fransa'ya odaklandı. Geçmişin karanlık hatıraları hortlamaktaydı. Sert tartışmalar oldu. Aşırı milliyetçiliğe karşı bir cumhuriyet ittifakı toplumun çoğunluğuna yayılmaya başladı. Fakat Chirac, diğer siyasetçiler, medya ve düşünce önderleri yoğun bir dikkat içinde ülkelerini dünyaya olumsuz yansıtmamaya özen gösterdiler. Le Pen'e oy verenlere karşı bile dikkatle yaklaşıldı. İnsani anlayışla kitleler kazanılmaya, hoşgörüyle temel değerlere mutlak saygı arasında denge sağlanmaya çabalandı. Eşzamanlı olarak ülkenin tüm dış ilişkiler ve iletişim araçları devreye girdi. Fransa'nın ulusal çıkarları uluslararası siyaset ve ekonomide kollandı. Fransa markasının zedelenmesi önlendi. Fransa'nın demokratik onuru korundu. Buna benzer birçok örnek İngiltere, Almanya, İspanya, İtalya, Hindistan, Brezilya, Japonya gibi ülkelerin yakın geçmişinde var.

Olgun ülkeler iç sorunlarını çözmeye çalışıyorken uluslararası gündemlerine, çıkarlarına ve imajlarına özen gösterme refleksi sahibidirler.
 
Bilirler ki:
İç siyasal belirsizlikler ve toplumsal tartışmalar ülkenin somut sorunlarını perdelememeli. Aksi takdirde bu tartışmaların üzerinde geliştiği zemin çöker. Ancak demokratik ve ekonomik olarak güçlenen ülkelerde toplumsal sorunlar aşılır.

2. Ülkenin uluslararası imajına zarar vermek, ülkeyi güçsüzleştirir; iç tartışmalarda savunulmaya çalışılan değerleri ve hedefleri zayıflatır. Uluslararası gündemden kopan, görüntüsü bozulan ve çağdaş dış iletişim araçlarından yoksun ülkelerin rakipleri ve karşıtları sevinirken, kendileri bir çok alanda kaybeder: dış politika, güvenlik, ihracat, yatırım, turizm, markalar, kurumlar ve yurttaşların uluslararası ilişkileri, vize sorunları...

Türkiye ise cumhurbaşkanı seçimi, TCK 301. madde veya 1 Mayıs gibi konularda uluslararası boyutta kötü sınav verdi. Siyasal liderler ve kurumlar uluslararası çıkarları ve iletişimi ihmal etti. Solcu, sağcı, milliyetçi, ulusalcı, yurtsever, dindar, halkçı, liberal veya merkezci olabilirsiniz. Milli Takım maç kazandığında seviniyor musunuz?
 
Dr. Bahadir Kaleagasi      
TUSIAD - Turkish Industrialists' & Business Association  
Representative to the EU and BUSINESSEUROPE    
Brussels    

T: (32) 2 736 40 47  F: (32) 2 736 39 93  
kaleagasi@tusiad.org
www.tusiad.org  


     
  
 

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.