AB ve IMF ile yapılan görüşmelerde uzlaşmama mesajları veren ve troyka politikalarının kaldırılacağını söyleyen Çipras hükümeti halkın yüzde 72’sinin desteğini kazandı.
Daha önceki hükümetlerin seçim süreci içinde duyurdukları vaatleri seçim sonrasında unutarak halk karşıtı uygulamaları gündeme getirmesinin tersine, Çipras hükümetinin tüm baskılara rağmen söylediklerinin arkasında durması ve geri adım atmaması Yunan halkının geniş desteğini kazanmış görünüyor.
MAKEDONYA ÜNİVERSİTESİ ANKETİ
Kamuoyu anketleri açısından güvenilir bir kurum kabul edilen Makedonya Üniversitesi, Çipras Hükümeti’nin AB ve IMF karşısında uzlaşmaz tutum almasını ve bu tutumun desteklenip desteklenmediğini halka sordu. Ankete göre halkın yüzde 72’si hükümetin tutumunu destekliyor. Seçimi kaybeden ana muhalefet partisi Yeni Demokrasi’nin seçmen kitlesinin yüzde 43.5’inin de hükümeti desteklediği ankete yansıdı. Bu oranın diğer muhalefet partilerinin seçmen kitlesinin içinde daha yüksek olduğu vurgulanıyor. Ayrıca halkın yüzde 65’inin hükümetin bu tutumunda ısrarcı olacağına inandığı belirtiliyor.
AYDIN VE MEDYA DESTEĞİ ARTTI
AB ve IMF’nin Yunan hükümetine baskılarını artırması ve başta Avrupa Merkez Bankası olmak üzere uluslararası sermaye kuruluşlarının Yunanistan’a sıcak para akışını durduracaklarını ve Yunan ekonomisinin puanını düşüreceklerini açıklamaları medyanın geniş bir kesiminde ve aydınlar arasında sert tepkilere neden oldu.
Eski başbakanlardan Yorgos Papandreu da seçimlerin arefesinde kurduğu Demokratik Sosyalist Hareket Partisi’nin önceki gün düzenlediği toplantıda, SYRIZA hükümetinin ülke içinde ve dışında aldığı tutumu desteklediklerini açıkladı ve referandum önerisini tekrarladı.
Yayıncı ve gazeteci Nikos Hacınikolau tüm partileri ve halkı hükümeti desteklemeye çağırdı.
‘HÜKÜMET BİR YOL AYRIMINDA’
Yazılarıyla Yunanistan’da geniş ilgi uyandıran Petros Papakonstantio da “Pandoranın Kutusu” adlı internet sitesinde şu görüşleri dile getirdi: “Yunanistan’ın borçları Almanya için devede kulak bile değil. Gündeme getirilen baskıların toplumsal zenginliğimizin ve politik sistemin kontrol altına alınmasına yönelik olduğu açık. Sorun Yunan hükümetinin AB ve IMF politikaları dışında başka bir alternatifinin var olduğunun kabul edilmek istenmemesi ve buna tahammül edilmemesidir. Avrupa genelinde oluşacak bir hareket Merkel için tam bir kabus anlamına gelmektedir. (...) Yunan hükümeti her yöne özelleştirmelerin durdurulacağı, hangi ad altında olursa olsun troyka anlaşmaları yapmayacağı, halk sınıf ve tabakalarını derinden etkileyen tüm paketleri ve çalışma yasalarını değiştiren anlaşmaları iptal edeceği, ulusal ve toplumsal egemenliğini Brüksel’e devretmeyeceği mesajını iletmelidir. (...) Hükümet izlediği politikalarda tutarlı ve radikal tutumunu devam ettirdikçe Avrupa ve Yunan halkının desteğini arkasına alacaktır. Tersi durumda ise kendisine destek veren halkın tepkileriyle karşılaşacak ve günahlarını alacaktır. Hükümet bir yol ayrımında bulunuyor. Elindeki en büyük kozu oynamak zorundadır; Bütün baskı ve tehditlere karşı halkın taleplerini savunmada geri adım atmamalı ve başta Atina olmak üzere tüm halkı ülke genelinde sokaklara dökmelidir. Bunun hemen ötesi ise referandumdur. Hükümet kendi sahasında bu kurallarla oynarsa kaybetmesi mümkün değil”