Öğretmenler günü nedeniyle Anvers Başkonsolosu Deniz ÇAKAR ile Eğitim Müşaviri Saliha Eker Flaman ve Valon bölgesindeki görev yapan öğretmenler ve okutmanların katıldığı konferans TC Anvers Başkonsolosluğu toplantı salonunda yapıldı.
Belçika'da yaşayan Türk toplumunun sosyolojik ve psikolojik çıkmazları ve bu anlamda göçmen olmanın insan yaşamına getirdiği yansımaların geniş bir şekilde ele alındığı buluşmada aynı zamanda Türkçe'nin, Belçika'daki sürdürülebilirliği enine boruna irdelendi.
"Göçmen toplumda Türk Öğretmenler" konulu konferansa konuşmacı olarak; Psikolog Birsen Taşpınar ve Psikolog Ertuğrul Taş'ın katıldılar.
Başkolosluk'ta verilen konferansın açılış konuşmasını Eğitim Müşaviri Saliha Eker yaptı.
Eğitim Müşaviri Saliha Eker konuşmasından notlar.
-Belçika'nın değişik yerlerinde başlattığımız projelerle Türkçe diline çok ağırlık veriyoruz. Türkçe dersleri sadece çocuklar için değil aynı zamanda yetişkinlere de veriliyor.
-Elbette bazı zorluklar yaşıyoruz. Özellikle hanımlar konusunda bazı hassasiyetler olabiliyor. Hanımlar Türkçe derslerini takip etme konusunda çekimser davranabiliyor.
-İnsanlarımız arasında yetersiz dil bilgisi nedeniyle iletişim sorunu yaşanabiliyor. İyi dil bilmenin önemi şimdi daha iyi anlaşılıyor.
-Devlet buraya öğretmen göndermiş, bu durumdan yararlanmak lazım. Öğretmenlerimiz ise vatandaşlarımızla daha fazla diyalog içersinde olmaları gerekiyor.
-Gençlerimiz Avrupa'da bizim aynı zamanda kültür elçilerimizdir. Bütün derdimiz gençlere yatırım yapmak, onların yüksek okul, üniversite bitirmelerine katkı yapmaktır.
-Akademik Türkçe çok önemli bir konu. Belki de gelecekte öğretmenlerimiz burada yetiştirilecek. Bu bağlamda bugün için ortaya konan proje önemli bir girişimdir.
Başkonsolos Deniz Çakar'ın konuşmasından notlar.
-Öğretmenler günü sadece biraraya gelinerek, yenilen içilen değil birlikte daha özel yapıcı kalıcı şeylerin yapılabildiği günler olmalı diye düşündük.
-Öğretmenlerimizin sıkıntılarını biliyoruz. Belçika'da görev yapan öğretmenlerin karşılaştıkları sıkıntıların farkındayız.
-Öğretmenlerimizin direncini birtakım mekanizmaları devreye sokabilmelerini sağlamak için gerekli desteği verebilmenin çabası içersindeyiz.
-Kutsal bir meslek olan öğretmenlik mesleğini icra edenlerin Türkiye'de başka, Belçika'da başka bir ortamda görev yaptıklarını biliyoruz. Burada bulunduğunuz yer ve muhatap olduğunuz kitle farklı oluyor. Bu durum ilişkilerin, anlayışların da farklı olmasına neden olabiliyor. Tüm bunları karşılamak elbette kolay olmuyor.
-Sorunlar bir çoğu hangi aracı kullanmanız gerektiğini bildiğiniz zaman ancak daha kolay aşılabilir. Bu yönde öğretmenlerimize güveniyoruz.
Psikolog Ertuğrul Taş ise Belçika'da yaşayan Türk toplumun sosyal, kültürel ve psikolojik etkilenme evrelerinden bahsederek oldukça çarpıcı noktalara değindi.
Psikolog Ertuğrul Taş'ın konuşmasından notlar.
-Türk toplumunun aile yapısı genelde ata erkil erkek egemen bir toplum yapısıdır. Örneğin Türk toplumunda kız alınır, kız verilir.
-Aile yapısını genelde tarihi süreçler belirler. Ailenin omurgası gelenek, din, hukuk gibi olgular belirler.
-Cumhuriyet dönemi ile birlikte aile hayatında "çekirdek aile" süreci başladı. Buna birde 1960'lı yıllardan sonra "Almancı Aile" modeli eklendi.
-Yurt dışında yaşayan Türkler için zaman süreci içersinde iki ülkeden oluşan bir yaşam alanı oluştu. Bu yeni alan evlilik, sermaye, yatırım her alanda tercihleri etkilemeye yönlendirmeye başladı.
-Yurtdışında yaşayan Türkler için en dikkat çekici alan ise "Evlilik Pazarı" oldu. Bu konuda geçmiş dönemlerde klasik ata erkil geleneksel yapı yeni şartların getirdiği zorluklar, dayatmalar gereği farklı boyutlar kazanmaya başladı.
-Evlilik Pazarındaki şartların gereği yapılan evlilik modelleri yüzünden dengelerde bozuluyor. Örneğin oğluna temiz kız arayan aileler Türkiye'den gelin getiriyorlar, bu durum ise burada büyüyen kızların pazarını daraltıyor ve onlar için de yine Türkiye'den dürüst, çalışkan, ailesine sadık damatların getirilmesi gündeme geliyor. Burada bir önemli konu ise genelde evliliklerin istikameti hep yurtdışına oluyor.
-Bu sosyal yapı içersinde zamanla iyi hesap edilemeyen ve çok yönlü beklentilerin karşılanamaması nedeniyle çok ciddi depresyonlar yaşanabiliyor. Özellikle farklı bir ülkeden gelen, kullanılan dildeki farklılık, tercihlerdeki farklılık, yorumda farklılık çatışma sebebi olabiliyor.
-Beklentilerin tam karşılanamaması sonucu oluşan hayal kırıklığı aile içi tartışma, şiddet ve çatışmalar yaratıyor.
-Türkiyeden bir erkek ile hayatını birleştiren kadınlarda "Obje Olma" duygusu gelişiyor. Genelde sen benimle burada oturum almak üzere evlendin sözü sık sık kullanılabiliyor. Bu durum kadınlarda güvensizlik duygusu ve ardından kadınlarda ağır depresyon dalgası yaratabiliyor.
-Günümüzde mutsuz aile bireylerinin sayısı gittikçe artıyor. Eşinden ayrılmış yanlız yaşayan kadınların sayısı oldukça artmış durumda.
-Bugün için artık evlilik istikametinde bir yön değiştirme göze çarpıyor. Bunu karma evliliklerin daha sık yapılmasında görebiliyoruz. Dün için asla düşünülemeyen Belçikalılarla yapılan evlilikler bugün için normal karşılanabiliyor.
Psikolog Birsen Taşdemir'in konuşmasından notlar.
-Göçmen topluluklarda özellikle çocuklar ve gençler söz konusu olduğunda öne çıkan noktalar genelde aidiyet hissi, özgüven ve geleceğe yönelik ümit konuları oluyor.
-Ben aslında ikinci generasyon gurubundayım. Bir göçmen ailenin çocuğu olarak bir çok süreci bizzat yaşadım.
-Belçika'nın eğitim sisteminde bazı noktaların Türk çocuklarının aidiyet duygularına etki yaptığını gözlemliyoruz. Çocuklar okulda anlatılanlardan etkileniyorlar. Burada ailelere ve özellikle öğretmenlerimize büyük iş düşüyor.
-Belçika'da yaşayan çocuklarımız için yeni hikayeleri yeni ümitler yaratmak zorundayız. Çocuklarımız çağımıza uygun yeni bir kimlik arayışı içindeler. Bu çok önemli bir nokta. Bu konuda bloke olan çocuklar hırçın ve saldırgan olabiliyorlar.
-Çocuklarımız yetiştirilmesinde bilgi eksikliği önemli bir konu. Bazıları için 'çocuğa bir tokat atarım yola gelir' anlayışı var. Bu durumun son derece yanlış bir çözüm yonu olduğunu belirtmek gerekir. Özellikle dil bilmeyen ailelerde çocukları ile yaşadıkları sorunlarda takip edilmesi gereken çözüm yollarını bulmada zorlandıklarını gözlemliyoruz.
-Bazen çok küçük bir çözüm yolu çok önemli etkiler yaratabiliyor. Örneğin bazı ailelerin çocuklarının imtihan dönemi başladığında evlerinde televizyon seyretmeyi erteleyen ailelerin çocuklarının daha başarılı olduğu görüyoruz. Bazen küçük, basit çözüm yolları büyük etkiler yaratabiliyor.