Soru ilk bakışta herkese tuhaf, hatta saçma bile gelebilir.
Bu ülkede de insanlar yaşadığına ve insan olan her yerde şeytan görev yaptığına göre tabii ki; evet.
Peki niye böyle kışkırtıcı bir başlık seçtim?
Çok basit.
Çünkü Batı Avrupalılar etik konusunda çok fazla ahkam kesiyorlar da ondan.
Aslında haksız da sayılmazlar hani...
Çok geniş kapsamlı yasaları, mevzuatları, yönetmelikleri ile yaşamın her alanını kuşatmışlar.
Sanki yaşam kurallar manzumesi...
Sanki herkes, her konuda kuralları biliyor ve uyguluyor gibi düşünüyor ve davranıyorlar...
Her konuda bir internet sitesi ve her soruya cevapları içeren veri bankaları...
Tabii kullanmayı, ulaşmayı ve ulaşılan verileri değerlendirmeyi biliyorsanız yol gösterme açısından faydalı olabilir...
Türkiye modern teknolojileri kullanma açısından birçok Avrupa ülkesinden daha ileri.
Hem uygulama, hem kullanım açısından.
Ben toplumlarda yaşayan nüfusları yerli-yabancı olarak değil, teknolojiye uyumlu-teknolojiye uyumsuz olarak nitelendirme eğilimine yöneldim ister istemez...
Dünyadan, çağcılcılıktan kopmama adına...
Nesiller arası kopukluktan etkilenmeyi asgariye indirgeme adına...
Sistemi akılcı ve mantıklı kullanarak, tasarruf etme ; kısacası maddi menfaat adına...
***
Siber dünya yaşamımızı tamamen kuşattı.
E-Konsolosluk, e-Devlet, e-kitap, sosyal paylaşım derken bilişim teknolojilerin sunduğu imkanları kullanamayanlar çağın dışında kalmaya mahkûmlar...
Ve içinde kalmayı başaranların yardımlarına muhtaçlar...
‘Bilgi güçtür’ dediklerinde gülerdik.
Şimdi bilenler bilemeyenlere bilgi satıyorlar.
‘Uzmanlaşmış ve ersmen tanınmış aracı kurumlarda’ çalışan binlerce insan hayatlarını bu bilgileri sayesinde kazanıyorlar.
***
Konut, kreş, istihdam piyasası, okul, kamu ihaleleri, vs... alanlarında ihtiyaçlar sonsuz, imkânlar sınırlı...
Kurallar ve yönetmelikler çok sıkı ve çok katı...
Kriterlere uygun bir dosya sunmak nerdeyse imkânsız...
O halde ne yapılabilir ?
Evrensel kural : Ya birilerini tanıyacaksınız, ya birilerine birşeyler vereceksiniz...
Yani ya ilişkileriniz geniş olacak, ya da cüzdanınız dolu...
Veya ikisi birden !
Böylece bekleme sırasına konulmuş dosyanız aniden başkalarının önüne geçebilir...
Skandal çığlıkları atanları duyar gibiyim.
Etik olmadığı kesin, ama herkes bu sistemden nefret etsede, ezici bir çoğunluk bu yönteme başvuruyor...
***
2650 denekli bir kamuoyu araştırması sonucuna göre ‘devreye bir siyasetçi sokunca iş daha kolay çözümlenir’ diye düşünenlerin oranı % 65 civarında...
Evet ama, eskiye oranla daha zor diyenler ise % 25 dolaylarında.
Peki seçilmişlerin görevi kendilerine oy verenlere yardım etmek değil mi?
Bilgilendirme ve yönlendirme söz konusuysa hiç şüphe yok.
Ama hak etmediği halde başkasının hakkını yiyen birine yardım etmek suç ortaklığı anlamına gelmiyor mu ?
Bu olgu Belçika’ya özgü bir durum değil kesinlikle.
Fransa’da da halkın % 65 i siyasilerin ‘rüşvete bulaşmış’ olduklarına inanıyor.
Fakat bu seçmen sandıklarına yansımıyor, zira ‘rüşvetçi’ olarak nitelenen siyasiler yeniden seçiliyorlar.
Her halükarda her skandaldan sonra yönetmelikler biraz daha sertleşiyor !
Tabii kâğıt üzerinde...
Etik sözcüğü herkesin ağzında sakız olmasına rağmen...
Neoliberal sistemde önemli olan performans ve arzulanan sonuç!
Sosyal demokratlar liberalleşti, merkez partiler sertleşti, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve islamofobi depreşti...
Eskilerin hayalini süsleyen, sevdiğimiz sosyal Avrupa çoktan öldü...
Şeffaflaşan dünyada bilgi saklamak gittikçe zorlaşıyor ve hatta imkânsızlaşıyor...
Onun için gelecekte iş arayan insanların işi çok zor.
Eğitimli, donanımlı, nitelikli insanlar ise bu sorunu yaşamayacaklar.
İş arayan değil, iş tarafından aranan insan oldunduğu bir gelecek hayaliyle...
Yakup Yurt ©
Brüksel, 11 Mayıs 2012