Yabancılara yönelik düşmanca söylemler, hiçbir soruna çare olmamıştır ve olmayacaktır
AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Türkiye ile Belçika arasında imzalanan işgücü anlaşmasının 53. yıl dönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, “Belçika’daki Türk toplumuna; 53 yılda gittikleri mesafe yeterli olmayacaktır, insanımız daha da ileriye gitmek için çaba içindedir. Ancak maalesef ki 15 Temmuz ile başlayan süreci, 17 Nisan referandumunun sonuçları nedeniyle patlak veren tartışmaların takip etmesi nedeniyle iki ülke ilişkileri zedelenmiştir.” dedi.
Yeneroğlu açıklamasında şunları kaydetti:
“16 Temmuz 1964’te Brüksel’de imza konulan Türkiye-Belçika İşgücü Anlaşması 19. yüzyıla dayanan iki ülke ilişkilerine yeni bir boyut katmıştır. Bugün ilişkilerimizin temeli ise orada yaşayan ve büyük kısmı Belçika pasaportuna da sahip olan yaklaşık 220 bin vatandaşımızdır.
Türkiye’den bilmedikleri o topraklara 53 sene önce ’işçi’ olarak giden vatandaşlarımız bugün o ülkenin asli unsuru olmuştur. Bu kapsamda Belçika’da hayatın her alanına atılan, çalışan, üreten, eğitim alan, STK’lar oluşturan, siyasete katılan insanımız toplumun ayrılmaz bir parçası olmuştur. Ülkede federal ve bölge parlamentoları olmak üzere 12 Türk kökenli milletvekili vardır. Tabii ki Türk toplumu için gidilen bu mesafe yeterli olmayacaktır, insanımız daha da ileriye gitmek için çaba içindedir.
Ancak maalesef ki 15 Temmuz darbe girişimi ile başlayan süreci, 17 Nisan referandumunun sonuçları nedeniyle patlak veren tartışmaların takip etmesi ile iki ülke ilişkilerini zedelemiştir.
Darbe girişimini Beringen kentinde protesto edenlerin polis tarafından ifade vermeye çağırılması ve darbeye tepki verenlerin maruz kaldığı baskılar, Türkiye kökenlilerin yaşadığı huzursuzluğun başlangıcı olmuştur. Buna ek olarak da Flaman bölge hükümeti yine aynı kentteki, ülkenin en büyüklerinden olan Belçika Diyanet Vakfı’na bağlı Fatih Camisini; darbecileri hedef aldığı ve toplumu kışkırttığı bahanesi ile artık resmi olarak tanımayacağını açıkladı.
17 Nisan referandumunda ise Avrupa’daki en yüksek “evet” oranının yüzde 75 ile Belçika’dan verilmesi üzerine, hükümet ortağı Flaman Hristiyan Demokrat Parti (CD-V) Türkiye kökenlilerin çifte vatandaşlığının iptal edilmesine yönelik tartışmaları başlattı. Anayasal bir hak olan oy kullanmanın, Avrupa Birliği’nin kalbi olan demokratik bir ülkede böylesi bir tartışma ile neticelenmesi endişe ve hayret vericidir.
Bunlara ek olarak nüfusunun yüzde 7’si Müslüman olan bir ülkenin en büyük bölgesi olan Valon’da helal ve koşer kesime yasak getirilmesinin ülkedeki pek çok yabacı kökenli açısında, büyük mağduriyetlere yol açacaktır.
Öte yandan sırladığımız bu olumsuzluklara rağmen Belçika’da umut verici gelişmeler de yaşanmıyor değil, Belçika emniyet güçleri de ülkenin bazı bölgelerinde ayrımcılıkla mücadele kapsamında polis tarafından yapılan güvenlik kontrollerini kayıt altına almaya başladı. Bu uygulama ile polis tarafından yapılan ırkçı fişlemenin önüne geçilmek isteniyor.
Unutulmamalıdır ki göçmen kökenliler; artık o ülkenin asli unsurudur. Irkçı ve popülist söylemlere sarılıp onlar üzerinden oy avcılığı yapmak yerine; yabancı kökenlilerin de toplumun bir parçası olduğunu kabul ederek, birlik içinde yaşamak; Belçika’ya pek çok olumlu değer katacaktır. Birlik topluma refah ve huzur getirir. Düşmanca söylemler, hiçbir soruna çare olmamıştır ve olmayacaktır.”