Belçika`nın Charleroi kentinde Ağustos 2009`da gözaltına alınan ve esrarengiz şekilde hayatını kaybeden Türk vatandaşı Mikail Tekin’in (31) annesi Döne Aslan’ın acıları bitmek tükenmek bilmiyor.
Döne Aslan oğlunun tutuklu bulunduğu Jamioulx Cezaevi`nde hayatını kaybetmesinin ardından yıllar boyunca yaşadığı acı ve sıkıntılara bir yenisi daha eklendi. Anne Aslan oğlu Mikail Tekin’in ölümüne sebep olan gardiyanlar hakkında açtığı bir dava ile ilgili geçmişte alınan takipsizlik kararı dolayısı ile mahkeme masraflarını ödemek zorunda bırakıldı. Haciz memurlarının kapısına dayanmasına isyan eden Döne Aslan, ne yapacağını şaşırmış durumda.
MİKAİL TEKİN’İN ÖLDÜRÜLMESİ SÜRECİNDE YAŞANANLAR.
Yapılan otopsi raporlarına göre darp izine rastlanan Mikail`in `boğularak` öldüğü kanıtlanmasına rağmen, suçlanan üç Belçikalı gardiyan, 12 aralık 2012 yılında bölge ağır ceza mahkemesi tarafından `nefsi müdafaa` diyerek suçsuz bulunmuş ve serbest kalmıştı.
Bu zor süreç yaşanırken Mikail Tekin`in annesi Döne Arslan, mahkemenin kararına isyan etmiş, ``Madem meşru müdafaa, kamera kayıtlarını gösterin, bunu sineme çekeceğim. 15 gardiyan elleri bağlı birine karşı nasıl meşru müdafaada bulunur?`` diyerek yaşananları sorgulamıştı.
Charleroi`de kimlik kontrolü yapan polislerle tartışan Mikail Tekin, tutuklanarak Jamioulx Cezaevi`ne konulmuş ve aynı gün hayatını kaybetmişti. Olayın ardından açığa alınan 3 gardiyan, cezaevi çalışanlarının destek eylemleri karşısında kısa sürede görevlerine iade edilmiş olması Belçika adaletine olan güvenin kaybolmasına ve sebep olmuştu.
``Kasıtlı olmadan ölüme sebebiyet verdikleri`` suçlamasıyla tutuksuz yargılanan gardiyanlar, ``Meşru müdafaa haklarını kullandıkları ve tanınan yasal çerçevede hareket ettikleri`` gerekçesiyle beraat ettirilen gardiyanların davası yargı sürecinde son olarak Tekin ailesi Charleroi Ceza Mahkemesi`nin kararını temyize götürmüştü. Ancak burada da adil bir netice alınamadı.
Türkiye`nin Brüksel Başkonsolosluğu`nun da yakından takip ettiği bu olay ünlü avukat Sevda Karşıkaya’nın devreye girmesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’e taşındı. AİHM, işkenceyle Tekin`in ölümüne neden olan üç gardiyanın yargılandığı davada Belçika mahkemesinin "nefsi müdafaa" gerekçesiyle verdiği beraat kararını haksız buldu.
Kararda, Tekin`in boğularak hayatını kaybetmesine sebep olan gardiyanların eğitimsiz olduğu, orantısız güç kullandıklarının tespit edildiği, cezaevi yönetiminin Tekin`i konuyla ilgili eğitimli personelin çalıştığı cezaevinin psikiyatri destekli bölümüne değil, normal hükümlülerin kaldığı bölüme yerleştirdiğinin belirlendiği bildirildi.
Mahkeme, cezaevi hücresinde yere yatırılan, elleri ve ayakları bağlanan Tekin`in, bu durumda herhangi bir tehdit unsuru olamayacağının açık olduğuna, buna rağmen üç gardiyan ve daha sonra olay yerine gelen diğer gardiyanların şiddete başvurduğuna, güç kullanımını gerektirecek bir durumun "kesinlikle söz konusu olmadığına" karar verdi.
AİMH, bu tespitleri ışığında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi`nin (AİHS) "yaşam hakkını" tanımlayan 2. maddesinin ihlal edildiğine oy birliğiyle karar vererek, Belçika hükümetinin Tekin`in ailesine 20 bini manevi tazminat, 6 bini de mahkeme giderleri olmak üzere toplam 26 bin avro ödemesine hükmetti.
Belçika’da önemli ceza davalarında aldığı başarılı sonuçlarla ün yapan avukat Sevda Karşıkaya bu sefer Charleroi-Jamioulx karakolunda gözaltındayken ölen Mikail Tekin dosyasında büyük bir başarı sağladı. Bu başarı aynı zamanda tutukluluk halinde, hapishanede ve diğer ceza ve hukuk alanlarında Belçika’da yaşanan olaylar konusunda önemli bir emsal teşkil etmesi açısından son derece önemli bir gelişme oldu.
SON DURUM
Acılı anne son gelişmeler hakkında Gündem Haber’e yaşadıklarını anlatıp yardım talebinde bulundu.
Bu konuda yapmış olduğumuz araştırmaya göre 2009 yılından bugüne TC Brüksel Başkonsolosluğu bir Türk vatandaşı için hukuk alanında gereken ne ise yapmaya çalışmış. Son gelişmeler konusunda da acılı anne Döne Aslan`a yapılabilecekler uygun bir dille anlatılmış.
Avukat Sevda Karşıkaya ise kendisinin davaya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sürecinde dahil olduğunu ve bu davanın kazanılarak Belçika devletinin mahkum olduğunu ifade etti. Karşıkaya söz konusu son gelişmenin ise ailenin olayın ardından bir Belçikalı avukat ile gardiyanlara karşı açtığı dava ile ilgili olduğunu ifade ederek, son gelişmelrin mahkemenin bu dava ile ilgili takipsizlik kararı vermesinden kaynaklanan masrafları davayı açan tarafın masrafları ödemesi ile alakalı olduğunu belitti. Bu konuda ise bir avukat olarak Döne Aslan’da gerekli tavsiyelerin yapıldığı belirtildi.
EDİTÖRÜN NOTU:
Anlaşılan o ki; acılı anne Döne Aslan’ın maddi manevi desteğe ihtiyacı bulunuyor. Belçika’da yaşayan Türk toplumunun genelde önemli bir eksiği bulunuyor. Ne yazık ki; bir çok konuda her türlü desteği sadece resmi otoritelerden beklemek gibi bir alışkanlığımız var. Mikail Tekin davası bizzat yakından izlediğimiz davalar arasında bulunuyor. Bir tarafta bir cinayete kurban giden Mikail Tekin adlı gencimiz, diğer tarafta acılı aile bireyleri.
Devlet üzerine düşeni fazlası ile yapmış. Davanın başından bu yana her konuda vatandaşını savunmuş. Davanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’e taşınmasında öncü olmuş. Burada bir sorun yok.
Ancak ortada önemli bir eksik var. Ait olduğumuz toplumun temsilcileri ortada yok. Charleroi’da ağır ceza mahkemesinin kararına tepki olarak düzenlen miting’de çoğu gazeteci olan ancak 40 kişinin olması bunun canlı bir örneği olmalı.
Döne Aslan Belçika’nın Anvers şehrinde yalnız yaşayan acılı bir anne. Onun acısına ortak olacak, akıl verecek, savunacak hiçbir sivil toplum örgütümüz yok mu?
Şimdi toplumumuza sormak istiyorum. Acıların paylaştıkça azaldığı, sevinçlerin paylaştıkça çoğaldığı ne zaman unutuldu?
Unutmayın, Döne Aslan sadece Mikali Tekin’in değil, bizim de annemiz sayılır.