Zorunlu bir açıklama
Geçen hafta bu köşeye taşıdığım 2007 yılında Belçika'da başarılı olan kişiler yazıma birçok teşekkür gelirken, birileri de internet sitesinde rahatsızlığını hakaret düzeyinde ifade ediyor.
Bugüne kadar bu tür saldırılara cavap vermezken, okurlarımızdan özür dileyerek ilk ve son defa cevaplama zorunluluğu hisettim.
Noktasına ve virgülüne dokunmadan, yazım hatalarıyla birlikte efendi, "Elbette herkesin gönlün de bir 'EN'leri vardır.. Ama bu EN'leri ' Ulusal basın da yazdı' demek.. Hokkabazlıktan öte bir şey değil..Yazan kim a canım, yazan kim?..Şu çıkmayan dergini verdiği AB ödüllü birisi işte!?.. Hem de ne ödül, zat-ı muhteremler 'AB-Türkiye ilişkilerine katkıdan' ötürü ödüllendirilmiş.. Böyle bir şeyi ilk defa duyduğumda küçük dilimi de yutacaktım..Hem de bu ödülü,Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sıfatı ile Reccep Tayyip Erdoğan verdi.. Vay anasını sayın seyirciler vay!.." diyor.
Benim 2007 başında aldığım ödülü beğenmiyor efendi.
Benimle birlikte aynı akşam aynı ödülü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın elinden alan birkaç isim; Polonya Cumhurbaşkanı Kaczynsk, AB Genel Sekreteri eski Brüksel Büyükelçisi Oğuz Demiralp, İtalya'nın Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili, Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu, TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı, Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Semahat Arsel, Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, Doğan Gazetecilik İcra Kurulu Başkanı Hanzade Doğan ve gazeteci Fatih Altaylı.
Başka bir açıklama yapmaya gerek var mı?
Yazı yazmadan önce bir düşüneceksin efendi.
Ama, önce gazetecilik yaptığın ülkede konuşulan dillerden en az birini bileceksin.
Bileceksin ki, Gent Belediyesi yemin töreninde ben Belçika Başbakanı Guy Verhofstadt'dan özel demeç alırken, sen benimle başbakanın fotoğrafını çekmek yerine demeç alabilesin.
Herşeyden önemlisi önce anadilini konuşmasını ve yazmasını bileceksin efendi.
Bileceksin ki, propram yaptığın radyonun gecesinde 'şemşiye' diyerek rezil olmayasın.
Best FM'den Cem Arslan'ın karşısında bozguna uğramayasın.
Önce 'şemsiye' demeyi öğreneceksin efendi.
Öğreneceksin ki, sonra 'öğretmenim' diyebilesin.
Önce 'de' ve 'da' takısını kullanmayı bileceksin efendi.
Bileceksin ki, sonra 'haber yapıyorum' diyebilesin.
'Takı' demişken, nedense sana açıklama yapma gereği hissettim efendi.
Takı: düğünlerde takılan 'para' değil, dil bilgisindeki 'takı' bu.
Ben gazeteciliğe başladığımda sen kendini 'büyük gasteci' sanıyordun efendi.
Bugün benim konumum ortada, senin konumun da.
Senin yaşın kadar ülke dolaştım; haber yaptım.
Gazetelerin arşivleri ortada.
Patinaj sana yakışıyor efendi.
Patinaja devam...
17/01/2008, Fikret Aydemir
Fikret AYDEMIR
SABAH
Brussels Correspondent
faydemir@sabah.com.tr
fikretaydemir@skynet.be