GÜLTAŞLI TÜRK DEMOKRASİSİNİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ ANLATTI.
Zaman Gazetesi Brüksel temsilcisi, deneyimli gazeteci Selçuk Gültaşlı EPN 28. Kahvaltı Söyleşisinin konuğu oldu.
EPN ve Golden Rose derneklerinin birlikte düzenlediği söyleşide Türkiye’de demokrasiyi kurma çabalarının yaklaşık 200 yıllık bir tarihi gelişim değerlendirildi. Gazeteci Gültaşlı konuşmasında demokrasinin mihenk taşlarını, demokratik değerlerin Anadolu kültüründeki karşılıklarını tüm yönleri ile örneklerle süsleyerek anlattı. Gültaşlı aynı zamanda son dönemlerde demokrasi arenasında yaşanan olumsuz gelişmelerin kaygı verici olduğunu ifade etti.
Gazeteci Selçuk Gültaşlı Demokrasi tarihinde 1215 yılında imzalanan İngiliz belgesi Magna Carta olayına değinerek:``Bu belge ile kral ilk kez yetkilerini kısıtlamış ve halka bazı hak ve özgürlükler tanımıştır. Günümüzdeki anayasal düzene ulaşana kadar yaşanılan tarihi sürecin en önemli basamaklarından birisidir. Aslında bu belge Papa III. Innocent, Kral John ve baronları arasında, kralın yetkileri hususunu karara bağlamak amacıyla imzalandı. Kralın bazı yetkilerinden feragat etmesini, kanunlara uygun davranmasını ve hukukun kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğunu kabul etmesini zorunlu kılıyordu. Toplum güçleri arasında bir denge kuran Magna Carta, kralın sonsuz olan yetkilerini din adamları ve halk adına sınırladı.
Magna Carta’nın 39. maddesi adeta günümüz hukuk sisteminin temelleri atılmıştır: Buna göre“Özgür hiç kimse kendi benzerleri tarafından ülke kanunlarına göre yasal bir şekilde muhakeme edilip hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak, kanun dışı ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek veya hangi şekilde olursa olsun zarara uğratılmayacaktır.”
Avrupa böyle uzun bir süreci çok büyük bedeller ödeyerek günümüzün demokratik yapısına kavuşmuştur. Avrupa tarihinde din ve mezhep savaşları, dünya savaşları çok önemli bir yer tutmaktadır. Tüm bu deneyim ve acılar Avrupa demokrasini olgunlaştıran süreçlerdir.
Türk demokrasi süreci daha farklı bir yol izlemektedir. Osmanlı tarihinde ilk demokratik hamleler 1808`de II. Mahmut zamanında ayanlar ile imzalanan Senedd-i İttifak sözleşmesi ile başlamıştır. Bu sözleşme Hükümdar yetkilerini demokratikleşme sürecinde sınırlandıran ilk belgedir.
Cumhuriyet dönemine gelene kadar yaşanan süreçte Sultan Abdülmecit zamanında yayınlanmış olan Tanzimat Fermanı da önemli bir belgedir. Bu fermanla hukukun üstünlüğü ve eşitliği anlayışı benimsenmiş ve anayasal süreç başlamıştır.
Sonra Meşrutiyet dönemi önemli bir aşamadır. 23 Aralık 1876 ve 14 Şubat 1878 tarihleri arasında yaşayan I. Meşrutiyet dönemini başlatmıştır. Kanun-i Esasi (1876) Osmanlı Devleti’nin ilk anayasasıdır.
II. Abdülhamit döneminde meşrutiyet dönemi ile Anayasa ile devletin yönetim şekli değişmiştir. Kanun-i Esasi ile parlamento açılmış ve parlamenter sisteme geçilmiştir. Anayasa ile beraber halka ilk kez parlamentoda temsil hakkı tanınmıştır.
1878 – 1908 İstibdat Dönemi, 1908 – 1918 II. Meşrutiyet demokrasi serüveninin cumhuriyet öncesi önemli deneyimleridir.
Cumhuriyet dönemi tek parti yönetimi ile başlamıştır, ancak Mustafa Kemal aslında çok partili bir yapıya geçme eğilimindedir. Bu doğrultuda süreci yönetmek üzere kendi girişimi ile çok önemli bir devlet adamı olan Ali Fethi Okyar görevlendirmiştir.
Türk asker ve siyaset adamı. Cumhuriyeti kuran öncü kadro içinde yer almış, Başbakanlık ve TBMM Başkanlığı yapmış biri olan Okyar Atatürk`ün talimatıyla Serbest Cumhuriyet Fırkası adıyla bir muhalefet partisi kurdu. Ancak muvazaa amacıyla kurulan parti, İzmir Mitingi`nden sonra irtica yanlısı bir harekete dönüşmeye başladığı suçlaması üzerine, kendi isteği ve Atatürk`ün talimatıyla 17 Kasım 1930`da fesh edildi.
Osmanlı İmparatorluğu`nda reform hareketleri, Osmanlı toplumsal sınıfları ve savaş yılları, Cumhuriyet`in kuruluşu ve Cumhuriyet Halk Fırkası, hürriyetin ilk belirtileri ve muhalif partilerin kuruluşu, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Serbest Cumhuriyet Fırkası, Demokrat Parti`nin yükselişi, darbeler ve en son daha çok demokrasi iddiası ile iktidara gelen AKP hükümeti aslında Türk demokrasi tarihinin önemli aşamalarıdır.
Tüm bu deneyimler Türk toplumunun demokratik bilinç konusunda elbette belli bir birikime taşımıştır, ancak günümüzde yaşanan olumsuzluklara bakıldığında demokratik reklekslerin, yetersiz, demokrasiyi ayakta tutacak olan kurumsal dinamiğin güçlü olmadığı görülüyor. Demokrasilerde kuvvetler ayrılığı çok önemlidir. Kuvvetler Ayrılığı prensibi devlet organları olan yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden ayrılmış oldukları bir devlet yönetim modelidir. Devletin her biri birbirinden ayrı ve bağımsız güçlerdeki kol ve sorumluluk alanlarına ayrıldığı ve böylece her bir güç ve kolun bir diğeri ile güç ve sorumluluk alanları bakımından bir çatışma yaşamadıkları bir modeldir.
Demokrasilerde en temel mihenk taşı ise hukuktur. Hukuğun paramparça olduğu bir ülkede gerçek demokrasiden bahsedilemez.
Bu bağlamda Menderes dönemli dikkatle incelenmelidir. Bu dönemde insanlarda özgürlükler adına rahatlama olmuş, ekonomik hamleler yapılmış, ancak belli bir süre sonra kurumların ahengi bozulmuş ve ülke yönetilemez hale gelmiştir. Devleti yeniden işler hale getirme iddası ile yapılan darbelerde aslında demokrasiye vurulan büyük bir darbe olmuştur. 196O ihtilali bunun en belirgin örneğidir.
27 Nisan hadisesi de çok önemli bir olaydır. Türk Silahlı Kuvvetleri adına Genelkurmay Başkanlığı`nın Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısı ile 27 Nisan 2007 tarihinde lâiklikle ilgili bir açıklama yapmıştır. Açıklama internet aracılığıyla kamoyuna aktarıldığı için E-Muhtıra olarak nitelendirilmiştir. Cumhurbaşkanlığı adaylık sürecinin ve rejim ile ilgili kaygıların değerlendirildiği bu açıklamanın ardından birçok gazeteci ve yazar tarafından yapılan değerlendirmelerde bu açıklamanın olağan bir açıklama sayılamayacağını; bunun Genelkurmay Başkanlığı tarafından alışılmadık bir üslup ile kaleme alındığı ve bir muhtıra olduğu şeklinde değerlendirilmiştir.
Demokratik bir düzende hak ve hukuk anayasal güvence altında olmalı ve demokratik düzenin temeli olan kuvvetler ayrılığı prensibine tüm kurumlar saygı görtermelidir. Bir demokratik düzen vesayet altında yütülemez. Yapılacak her türlü müdehale demokratik düzenin ayarını bozmaktadır.
İleri demokrasilerde kişiler, halka adına görev üstlenenler, kurumlar ve hukuk düzeni çok hassas işlemektedir. Bugün bir çok Avrupa ülkesinde bir trafik suçu bile söz konsu olsa, hukuku yanılma girişimi söz konusu olduğunda bir siyasetçi için istifa kaçınılmaz bir sonuç oluyor. İleri demokrasilerde yalan, yolsuzluk, görevi kötüye kullanma, yasa ihlali gibi bir çok konularda hukuk düzenin özgürce takip ve sorgulama alanına sahiptir. Türkiye`de ise maalesef günümüzde kararlarından dolayı tutuklanan hakimler görüyoruz.
Günümüzde ise giderek artan hukuksuzluklar Türkiye demokrasisi adına duyulan kaygıları giderek artırmaktadır.
Selçuk Gültaşlı
Aslen Mardinli olan Gültaşlı, 1969 yılında Ankara’da doğdu. 1991 Yılında Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden, ardından ise Leuven Üniversitesi Avrupa Birliği Çalışmaları Yüksek Lisans Programından mezun oldu. 1995 Yılında Zaman Gazetesi’nin Ankara temsilciliğinde diplomasi muhabiri olarak çalışmaya başladı.
1999-2001 Yılları arasında o zaman Türkiye’nin tek İngilizce gazetesi olan Turkish Daily News’in diplomasi editörlüğünü yaptı. Kendisi, 2001 Yılından bu yana Zaman Gazetesi’nin Brüksel temsilciliği görevini yürütüyor. Aynı zamanda, 2008 yılından bu yana STV Haber Kanalı’nda Avrupa siyasetçileri ve Avrupa Parlamentosu üyelerini misafir ettiği Avrupa Masası programını hazırlıyor ve sunuyor.