Limburg Bölgesinde son yıllarda yapılan başarılı panellere bir yenisi daha ekleniyor.
Limburg Bölgesin göçmenler tarafından kurulan derneklerinde üye olduğu Internationaal Comite müdürü Anniek Nagels tarafından desteklenen bu panel oldukça ilgi göreceğe benziyor.
De Weg naar mekka-Mekke'ye giden yol belgeseli ile Belçika'da oldukça dikkat çeken ve izlenen sanatçı-gazeteci-yazar Jan Leyers bu sefer bir panelin temasını oluşturacak.
12 mart 2008 Çarşamba günü saat 20.00'den itibaren Mgr. Broexplein 6 3500 Hasselt adresinde bulunan Foyer ECW-Limburg merkezinde yapılacak olan 'Panal' de İnternationaal Comite müdürü Anniek Nagels bir açılış konuşması yapacak.
Panel öncesi 'De Weg naak Mekka' adlı belgeselden görüntü ve bilgiler verilecek.
Daha sonra Federal Milletvekil Hilal Yalçın'ın moderatörlüğünü yapacağı 'Panel' yapılacak.
'Çok kültürlü toplumun olşturulabilmesi' anlamına gelen bir başlık altında yapılacak olan bu panele:
Hacer Düzgün(Erasmus Yüksek Okulu-Deçent)
Hassan Amaghlaou(KLimburg Uyum Merkezi başkanı)
Ruddy Pareyns(Acw Limburg-Papaz)
Hilal Yalçın(Federal Milletvekili-Moderatör) katılacaklar..
Mekke'ye giden yol?
Belçika'da yaşayan Türkler tarafından 'Marco Polo van Belgie-Belçika'nın Marco Polo'su olarak görülen Jan leyers' ile geçtiğimiz günlerde gazeteci Bahattin Koçak'ın kendisi ile yaptığı reportajda belgeseli yapmaktaki amacını "objektif bir şekilde, Batı'da konuşulmayan veya en azından bilinmeyen İslam'ı ve islamî yaşantıyı göstermek olduğunu" belirtiyor..
Leyers, "Bu belgeseli hazırlarken yaptığı tüm araştırma, görüşme ve gözlemler sonrası Batı ve İslam dünyasının farklı olduğunu birkez daha gördüğünü ve Belçikalıların İslamı gerçek boyutları ile tanımadıklarını" belirtiyor.
Jan Lejers'in görüşlerinden kesitler...
"Bu belgeseli yapmaya karar verdiğimiz günden itibaren yaptığımız raştırma sürecinde Batı dünyası ve İslam dünyası arasında geniş bir uçurumun olduğunu gördüm. Bu uçurum özellikle iletişim noktasında kendini bariz bir şekilde hissettiriyor. Ancak yine de karmakarışık bir dünyayı özetlemek kolay değil.
İslam dünyasından tek blok olarak bahsetmek mümkün değil. Çok farklılıklar var. Örneğin İran'da bilimin en üst düzeyde olduğunu gördüm. Ama bunu başka ülkelerde göremedim. Kimi yerde dogmalar hakimken, başka yerlerde yenilikçi düşüncelere yer veriliyor. Rejim farklılıkları da bariz bir şekilde islamın o ülkedeki yerini ve şeklini beliliyor. Mısır'da bu yüzden radikalizm üst düzeyde iken, Suriye'de İslam tamamen devlet kontrolünde tutuluyor..
Arap ülkelerinde özeleştiri yapan sesleri duymak neredeyse mümkün değil. Mısır, Suriye, Cezayir gibi ülkelerde rejim, İslam'ı kontrol altında tutmak istiyor. İran ve Türkiye'de ise devlet islamı baskı unsuru olarak kullanıyor. Fakat İran ve Türkiye'de eleştirenlerin sesini duyabiliyorsunuz. Bu da işin pozitif yanı.
Tek bir İslam var mı yok mu? Ya da İslam dünyası var mı yok mu? Varsa neresidir? Bu sorulara çok farklı cevaplar aldım. Din olarak İslam var. Ama tek bir yaşantı biçimi olarak yok. Bu farklılık birçok müslümanın inanç krizi yaşamasına yol açıyor".
[zpicc:06505]
Marco Polo Kimdir?
1260 yılında, Niccolo ve Maffeo Polo isimlerinde Venedik'li iki kardeş gerçekten ilginç bir seyahate çıktılar. Rusya'ya kadar gittiler. Hazar Denizi yoluyla dönecekleri esnada, Çin'de İmparator olan Kubilay Han'ın sarayından gönderilmiş özel delegelerle karşılaştılar. İtalya'ya dönecekleri yerde,delegelere katılıp Çin'e, Kubilay Han'ın sarayının bulunduğu Pekin'e gittiler. Orada gayet iyi karşılanıp ağırlandılar ve 1269 yılına kadar Venedik'teki evlerine dönmediler. Döndükten 2 yıl sonra tekrar Kubilay Han'ın sarayına gitmek için yeni bir yolculuğa çıktıklarında, Niccolo'nun 17 yaşındaki oğlu Marco Polo da onlarla beraberdi.
Ortaçağ'ın başlarında (1252-1324) yaşamış olan dünyaca ünlü Venedikli seyyah Marco Polo, işte 1269 yılında Venedik'ten babası ve amcasıyla beraber Çin'e gitmek üzere yola çıkan 17 yaşındaki bu gençti. Orta Asya'nın sonsuz ve tehlikeli çöllerini, çıplak, gündüzleri güneşle kavrulan, geceleri buz kesen yüksek dağlarını aşarak Pekin'e ulaşmaları tam üç yıl sürdü. Oraya ulaştıklarında,büyük İmparator Kubilay Han, genç,zeki ve yaşına göre gerçekten bilgili Marko Polo ile yakından ilgilendi. Sınırları son derece geniş imparatorluğunda, onu çeşitli görevlerle Pekin'den başka yerlere de gönderdi. Marko Polo tam 17 yıl İmparator Kubilay Han'a hizmet etti. Başarılı hizmetlerinin karşılığında onurlandın idi, kendine son derece değerli hediyeler verildi.
Bu arada,en ufak ayrıntıları da ihmal etmeksizin günü gününe notlar tutuyor, halkın yaşantısını, gelenek ve töreleri, Avrupalılara yabancı, Avrupalılar taralından henüz bilinmeyen bazı şeyleri (ipek,havai fişek,uçurtma vs.gibi) dikkatle izliyordu. Hakkında Avrupalıların hemen hemen hiç denilecek kadar az şey bildiği Doğu'yu yakından tanıdı.
Sonunda tekrar kendi memleketine döndüğü zaman kırk bir yaşındaydı, harip ve çok şey öğrendiği seyahati hakkında bir kitap yazdı .Ne yazık ki İtalyanlar onun yazdıklarının çoğuna yalan gözüyle baktılar. 1298 yılında Venedik'le Cenova arasında çıkan savaşta, Marko Polo Cenovalılar'a tutsak düştü. Cenova'da zindandayken,İl Millione-Milyon adındaki ünlü eserini yazdı. Bu eser, bir seyahatname niteliğindeydi. Avrupa halkı, Uzak Doğu hakkında sağlam temelli bilgilerini ilk kez bu eserden edindiler.
Marko Polo 1324 yılında öldüğü zaman 72 yaşındaydı. Eseri sonradan yüzlerce kez basıldı ve bütün dünya dillerine çevrildi.