TUNAHAN KUZU, KENDİSİNE KURULAN TUZAĞI, KUZU KUZU DEĞİL PANTER GİBİ ANLATTI.
Geçen hafta yayınladığım ‘Kuzu kuzu gidiyor’ başlıklı haberimde, DENK Partisi kurucularından Tunahan Kuzu’nun, önce meclis grup başkanlığından istifa ettiğini ve gelecek mart ayında yapılacak seçimlere de katılmayacağını yazmıştım. Bu haberin ardından, ‘Kuzu kuzu gidişin nedeni bir kadın mı?’ başlıklı haberimde de, HP/De Tijd dergisi, bu ayrılık nedeninin Kuzu ile stajyer bir bayan arasında yaşandığı iddia edilen bir oladan söz ettiğini yazdım.
Bunun ardından DENK partisi yönetimi ile parti başkanı Selçuk Öztürk’ün açıklamaları yayınlandı.
Hollanda’da günlerin tek konusu koronavirüs iken, Kuzu ve DENK olayı ayrıcalıklı bir haber olarak Hollanda’ya yayıldı.
Herksin ‘Kuzu neden susuyor’ ve ‘Kuzu mutlaka cevap verecek’ dediği bir anda, Tunahan Kuzu’nun yaptığı açıklama, Hollada medyasında bomba gibi patladı.
Gazeteler bu haberi ‘Kardeş suikastı politikası’ ve ‘Kuzu ‘kardeş’ Öztürk tarafından linç edildiğini hissediyor’ başlıkları ile yayınladılar.
Kuzu taraftarlarını ve sempatizanlarını memnun eden Hollandaca açıklamasını kendi facebook sayfasında yayınladı.
Kuzu’nun Hollandaca açıklamasının, az kısatılmış ve düzeltilmiş şeklini aşağıda sunuyorum:
‘Bir hafta önce cumartesi günü telefonumu israrla arayan gazeteci Ton F.van Dijk, elinde benim ile ilgili olarak ağız sulandırıcı bir haber olduğunu belirtti. O haberde yazılanlar beni ziyadesiyle derinden yaraladı.Beni daha çok yaralayan bir ‘mücadele arkadaşımın’ bu meseleyi istismar edip bana karşı siyasi linç girişiminde bulunmasıydı. Bu durum beni bir hafta boyunca çok üzdü ve kızdırdı.
Bu siyasi güldürünün başrollerinde Selçuk Öztürk ve ben varım. O an itibarı ile eski yoldaşlarım, mücadele arkadaşlarım, DENK Partisi kurucuları. Birlikte yepyeni bir siyasi partiyi yoktan var ettik ve parlamenter bir tarih yazdık.
Sonunda, Öztürk beni kulağımdan düzecek miydi?
Ben her zaman ona destek oldum ve sahip çıktım. Ta ki 30 Mart tarihli basın açıklamasını okuyana kadar. Açıklamada beni yerden yere vuruyorlardı. Daha sonra da üyelerden yapılan açıklamada, partide hiçbir anlaşmazlığın olmadığı şeklinde bir yalan yer aldı.
Özel hayatımda zor günler geçirdiğim doğrudur. Çok az sayıda insan özel hayatımdaki gelişmeler hakkında bilgi sahibiydi. Siyasi olarak da zor bir dönem geçirdim. Parti grubumuzun içerisindeki çatışmalarda beni bir hayli etkiledi. Benim görevim parti grubunu bir arada tutmaktı. Bunu birçok fedakarlık yaparak, zor olsa da bugüne kadar bunu başardım.
Meclis grup toplantılarımız sonraki haftalarda çok gergin geçiyordu. 2020 yılının ilk haftalarında Öztürk benimle görüşmek istedi. Beni kaybetmek üzere olduğunu hala anlamamıştı. Son aylardaki tutumumu Azarkan’a bağlayıp, Azarkan’ın elinde benim hakkımda delillerin olduğunu ve santaja müsait olduğumu iddia etti. Halbuki böyle birşey saçmalıktan başka bir şey değildi. Öztürk’ün kendine has komplo teorilerini yerine iade ettim.
Aradan çok fazla süre geçmeden parti yönetiminden bana mail geldi. Mailin içerisinde yönetimin özel hayatım ile ilgili görüşme yapmak istediği yazıyordu. Cevabımda özel hayatımın yönetimi hiçbir şekilde ilgilendirmediğini ama Öztürk’ün benimle görüşme imkanının olduğunu açıkça ifade ettim.
Ve o görüşme gerçekleşti. Görüşme esnasında 2018 yılında yaşanan bir olayı gündeme getirdi. Kendisi olay ile ilgili fikirlerimi ve yaşananları zaten biliyordu ve olayı benim açımdan uzun uzun görüşmüştük. Hiçbir gerekçe ve delil göstermeksizin Meclis Başkanı Arib’in olay hakkında haberdar olduğunu ve DENK’i sabote etmek için seçime yakın basına servis edeceğini iddia ediyordu. Halbuki DENK’i Arib değil bizzat Öztürk sabote ediyordu.
Parti içerisinde şahsım hakkında bilinçli ve bir sürü dedikodu yaydı. Bu dedikoduları yayarken parti içerisindeki güven duyduğu kişileri kullandı. Parti içerisindeki güvendiği kişiler dedikodulara fantazilerinide katınca hakkımdaki dedikodu kervanı aldı başını gitti. Öyle bir seviyeye düştü ki dedikodular, hakkımda kasetlerin ve görüntülerin olduğu bile parti içerisindeki dedikodularda yer alıyordu. Bütün bunları duyduğumda delili olanların delillerini bana göstermesini söyledim. Hiçbir delil sunulamadı.
16 martta Apeldoorn şehrinde biraraya geldik. Sözde Arib tehdidi, iftiralar ve dedikodular parti yönetiminin, beni 2021 yılındaki seçimlerde tekrar listebaşı yapmaması kararına yol açmıştı ve bu kararı bana açıklamışlardı. Öztürk’ün iddia ettiği gibi Azarkan değil ama Öztürk’ün kendisi bana santaj uyguladı. Parti yönetiminin kendi kararlarını almada vermede özgür olduğunu ilettim. Özenle uydurulmuş dedikodular parti yönetiminin beni silmek ve güvenin yitirimesine yetti.
Geçtiğimiz günlerde Öztürk yerel siyasi temsilcilerimiz üzerinden kamuoyunu etkilemek ve yönlendirmek için bir hayli çaba sarfetti.
Başaramayacak. Çünkü DENK Kuzu’dan daha büyük. Hele hele Öztürk’ten daha büyük. DENK sesi duyulmayanların sesidir.
DENK 2017 yılında çeyrek milyon insanın güvenini ve oyunu kazanmış bir parti. Bu insanlar Öztürk’ün sakalından dolayı DENK’e oy vermedi (10 bin oy).
Bu insanlar Kuzu (126 bin oy) ve Azarkan’ın (60 bin oy) çağrısından dolayı DENK partisine yoğun ilgi gösterdi.
Üyeler toplantısı korona virüsünden dolayı 6 Haziran tarihinden daha önce gerçekleşemeyecek gibi gözüküyor. Üyeler toplantısında üyelerimiz nihai kararlarını vereceklerdir. Ben bizzat kendim bu toplantıda bulunacağım ve yol arkadaşını satmanın partimizin temel değeri olmadığını anlatacağım.
Geçtiğimiz haftalarda beni arayan ve destek mesajlarını ileten herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Hakkımda yapılan olumsuz bütün yazılara rağmen bu desteği hissetmek beni adeta tekrar diriltti. Özellikle eşim ve aileme bu dönemde güçlü durdukları için teşekkür ediyorum. Hayatımın en zor haftasında bana destek olan herkese Nietzsche’nin sözlerini hatırlatmak istiyorum:
‘Beni öldürmeyen herşey, beni güçlendirir’